11 entry daha
  • yıllar içerisinde yaşanan hayal kırıklıkları, üzüntüler, yenilgiler, terk edilmeler, kaybetmeler sonucu gerçekleştiğini düşündüğüm bir hadise. bir şeye ne kadar çok bağlanırsak, onu ne kadar çok sahiplenirsek kaybettiğimiz zaman yaşadığımız yıkım da o kadar büyük oluyor. bu nedenle belki de ilkel bir kendini koruma güdüsü ile daha az bağlanmaya başlıyoruz. ne çocukken kurduğumuz büyük hayaller kalıyor geriye ne de aileyle beraber yenen yemekler sırasındaki aidiyet duygusunun beraberinde getirdiği güven hissi. öldürüyoruz bir parçamızı, hayatta kalmak için verdiğimiz savaşta masumiyetimizi de kayıplar hanesine not ediveriyoruz sessizce.

    başkalarının derdi daha az bizim oluyor artık, dünya her zamankinden daha çok bizim çevremizde dönüyor. duyarsızlaşıyoruz. sonra birgün çok yakınımızdaki birinin yardım isteğiyle acı gerçeği farkediyoruz. "ne zamandan beri bu acıyı yaşıyor, ben nasıl ıskaladım, görmedim?" sorularıyla boğuşurken farkediyoruz masumiyetimizi yolda bir yerlerde bıraktığımızı. bu kaybolmuşluk duygusunu takip eden soru geliyor aklımıza "acaba masumiyet yeniden kazanılır mı, yoksa kaybedildiğinde sonsuza kadar mı kaybolmuştur?"...
178 entry daha
hesabın var mı? giriş yap