91 entry daha
  • (biraz daha uzun ve resimli hali mediumda veya fularsız & ebediyen reklamsız blogda)

    ***

    epey tutulmuş olan bir eşeğin itirafları bakınızına keh keh diye güldüm, sonra mizah ve ırkçılık hakkında biraz düşündüm (hımm hımm diye düşündüm).

    geçenlerde donald trump abuk yorumlarından birini "sadece şakaydı" diye savunmuş ve akabinde biri güzel bir dizi tweet ile milleti aydınlatmıştı. özetle dediği:

    1) mizahın ana görevi sosyal kimlik belirlemektir

    mesela facebook'a fırtınalı bir deniz resmi koyup, altına "the sea was angry that day, my friends" yazarsam, seinfeld göndermesi üstünden bir kimlik yaratırım. bu resmi beğenenler de "ben de senin gibi biriyim, amerikan pop kültürünün cool tarafına hakimim" demiş ve bu kimliği paylaşmış olurlar.

    2) bu kimlik parçalarından gruplar meydana gelir. farkında olmasak dahi, her şaka sonucu "benim grubum nedir" (in-group), "diğerleri kimdir" (out-group) ve "grubum içindeki yerim neresidir" sorularına cevaplar alırız.

    3) hiçbir zaman "sadece şaka" yapmayız. özellikle hassas konulardaki şakalar, bu grupların sınırlarını belirler ve kırılma noktası oluştururlar.

    4) "sadece şakaydı" lafı, out-group'a yönelik bir savunmadır. in-group için zaten bir savunma gerekmez. savunma gerekmediği ölçüde, insanlar o gruba bağlanır.

    5) bu mekanizma sadece somut ayrımlar için değil (seinfeld sevenler derneği vs diğerleri), soyut fikirler için de işler (islamofobi vs islamofaşizm). grup içinde herhangi bir özür ve açıklama gerektirmeyen fikirler, içselleştirilmiş olurlar, ve sonraları kabul görmesi olası şakalar kümesini etkilerler. kısacası, grup kimliği dinamiktir.

    tabii bu "kurallar" katı değiller. mizah epey karmaşık bir konu, çünkü insanın grup ilişkileri de karmaşık. biz tek bir gruba üye değiliz. konuya bağlı olarak, bazen aynı anda birbirine zıt kamplardayız, bazense içiçe geçmiş gruplarda.

    örneğin sarkastik ırkçı mizah (south park gibi), liberalleri kenetlendirir ("işte bu sağcılar aynen bu kadar salaklar"). fakat bunun sarkazm olduğunu fazla belli etmeden yapmak, bu grup içinde ayrı bir klik oluşturmasına yolaçar ("biz politik doğruculuk delisi liberallerden değiliz, ince görüyoruz"). yani mizahın tipi ve derecesi grup içindeki yerinizi oynatıyor.

    ***

    şimdi gelelim "eşeğin itiraflarına" ...

    birden fazla seviyede işleyen bir espri bu. ilk seviye "kürtlerin eşek sikmeleri" stereotipine oynuyor. stereotipler, insan doğasının bir parçası. genelleme yapmadan, örüntüler kurmadan (pattern), dış dünyadan gelen bunca veriyi işlemenin imkanı yok. fakat bir bilgisayar gibi olmadığımız için, evrimin bazı cilveleri sonucu aşırı stereotipleştirmeye meyilliyiz (mesela base rate fallacy benim favori "cilvelerimden").

    bu meyillerin hepsine ırkçılık demek manasız ve tembelce, çünkü o zaman her şey ırkçılık olur ve bu etiketin bir değeri kalmaz. her ırkçılık en az bir stereotipe dayanır ama her stereotip aynı derecede yanlış ve zararlı değil...

    mesela bir amerikalının, kanadalıların pasifizmiyle dalga geçmesi epey masum. bunun işleyeceği bir grup dinamiği neredeyse yok, kanadalılar bile gülüyor.

    öte yandan fransızların pasifizmiyle dalga geçmeleri, biraz daha ciddi. niye? bir kere bunun tarihsel bir boyutu var (2. dünya savaşında nazi işgali). işbirlikçilerin neden olduğu suçluluk duygusu + direnişçilerin hatırlanmamasının neden olduğu gıcıklık, bu stereotipin hazmını zorlaştırıyor.

    tarihsel boyutun dışında, bu şakaların günümüz politikasına da bir izdüşümü var: amerikan sağcıları, sosyalist gördükleri fransızları aşağılayarak, kendi grup kimliklerini tazeliyorlar. bu da doğal olarak amerikan liberallerini gıcık ediyor. in-group, out-group...

    ***

    bu iki örneğe de ırkçılık diyeni bulmak zor olacaktır. oysa, aynı amerikalı, bir karikatürde zencileri maymun olarak resmederse kıyamet kopar. çünkü bu stereotipin tarihsel boyutu (kölelik), fransız örneğine kıyasla katbekat daha yoğun. ayrıca güncel izdüşümü de mühim (siyahlara karşı orantısız polis şiddeti, zencilerin yüksek hüküm giyme oranları, ırksal ekonomik adaletsizlik, vs). bunlar halen kanayan yaralar, bu konular hakkında çıkarları olan ve mücadele eden gruplar var. dolayısıyla "sadece şakanın" etrafında anında mevziler oluşuyor.

    daha önemlisi, ilk iki örneğin aksine, maymun stereotipi doğrudan insanlık vasfına saldırıyor (dehumanize ediyor). bunun tehlikesi şu: şeytani insanlar, her türlü şeytanlık yapacaklar zaten, onun kaçışı yok. ama iyi/normal insanların kötülük yapabilmeleri için, kurbanlarını daha az bir şeye indirgemeleri lazım.

    250 sene önce fransa'da insan hakları bildirgesini yazan ama köleliği kaldırmayan insanlar şeytani değildiler. devrim öncesi fransız ekonomisi o kadar bataktaydı ki, yunanistan'ın ab'yi muhasebe hileleriyle kandırmasına benzer biçimde, maliye bakanı necker'in yalanları sayesinde borç bulabiliyorlardı. bu kıtlıkta, köle emeğiyle çalışan sömürgeler altın değerindeydi. mecazi olarak tabii, yoksa aslen altından da değerliydiler, zira haitinin şeker tarlaları, ispanyol sömürgelerindeki altın madenlerinden bile daha fazla para getiriyordu.

    bu ekonomik ve etik açmazı gören binlerce insan, çoğumuzun o şartlarda yapacağını yaptı ve çıkış yolu olarak zenci köleleri, insanla hayvan arasında bir konuma koydu. bunları destekleyen kitaplar yazıldı. beyaz ve siyah evliliklerinden doğan çocukları 128 derecelik bir renk skalasına oturttular mesela. ve elbette sadece şaka olmayan birçok şaka yapıldı bu mulattolar hakkında.

    ***

    şimdi, kürtlerin eşek sikmesi bu üç örnekten hangisine daha yakın?

    zenciler gibi asırlarca köle edilmediklerinden, işin tarihsel boyutu o kadar derin değil ama yine de deşilecek yaralar bol. amerikalılar aya gittikten 40 sene sonra hala kürtçe eğitim sorunu çözülmüş değil. bu yine işin iyi kısmı, ilerleme kaydedilmiş kısmı, bir de gerilediğimiz alanlara bakın: adını koymasak da her gün devam eden bir savaş var.

    stereotipin doğası da zenci örneğine daha yakın. hele ki diğer mevcut kalıplarla birleşince: zaten dağda yaşıyorlar (aslen tabii ki kürtlerin çoğu dağda yaşamıyor), zaten çirkinler, zaten uyduruk bir dil konuşuyorlar, zaten bir devlet bile kuramamışlar...bunların hepsi birleşince, kürtü daha az insan yapıyor.

    (bu arada bu "devlet bile kuramamışlar" argümanına da hastayım. tek bir tarih kitabı okumamış insanlarla çevriliyiz. tarihte büyük devlet kuramamış dünya kadar topluluk var. neden kuramamışlar? guns, germs and steel okuyun derdim ama bunu okuyacak insan zaten bu kadar saçma düşünmez. neyse, dezavantajları yüzünden devlet kuramayan topluluklar eninde sonunda komşuları tarafından işgal ediliyor ve genelde asimile oluyorlar. bugün türkiye nüfusunun büyük kısmının ataları, bırak bir imparatorluğu, bir şehir devleti dahi kurup yönetemeden asimile edilmiş köylüler. sonra bu adamların çocukları bugün gelip, onlardan daha az asimile olmuş bir grubu (çok asil olduklarından değil elbet, coğrafi koşullar yüzünden), zamanında yeterince işgalci ve otoriter olamamakla suçluyorlar. ve sorsan "biz misak-ı milliciyiz, emperyalist değiliz" diyecekler. yani artık ironi saymayı bırakıp, tokat saydırmaya başlayacağım)

    ***

    şimdi, "ben orada şaka yapmıştım" savunmasının, grup dışındakileri yatıştırmak için yapıldığını söylemiştik. ama burada bir adım ötesini görüyoruz: "şakanın eleştirdiği görüşün kendisi ırkçı".

    en baştaki pozitif ayrımcılıktan bahsediliyor ("kürt erkekleri süper sevişir"). bu savunma tehlikeli, çünkü grup dışına yapılmış yalandan bir savunmanın ötesinde, grup içine yönelik samimi bir gerekcelendirme: "saldırgan biz değiliz, nefsi müdafaa yapıyoruz ve bunu orantılı yapıyoruz".

    halbuki eşek siken kürt kalıbının, mevzubahis pozitif ayrımcılığın dengi olmadığı belli. ikincisi bir troll saçmalaması. tarihte ve güncel toplumda hiçbir izdüşümü olmadığından bir yara deşmiyor. ve kimseyi dehumanize etmiyor.

    zenci örneğine paralellik çekersek: bir zencinin benim beyaz çükümle dalga geçmesi, hayatımı çok zorlaştırmaz. ama ben misilleme olarak o zenciyi prangalı bir maymun olarak resmedersem -hele ki bir sürü işsiz güçsüz cahil beyazın olduğu bir güney eyaletinde- bu onun gibi zencilerin hayatını zorlaştırır. orantılı bir tepki olmasını bırak, aynı kategoride bir tepki dahi değil.

    işin kötü tarafı, mağdur rolünü kabullenerek bu adaletsizliği yapmak kolay. iyi insanlar, mağdur olduklarına inandıkları ölçüde baskıcı olurlar.

    sözde, bir ırkçıyı eğitmek veya ona haddini bildirmek amacıyla cevaben ırkçılık yapmak, %99 yalan dolan bir savunma. çünkü tepki dediğin şey etkiden önce gerçekleşemez. oysa bu ırkçı görüşler, etkiden önce de mevcut ve yaygındır. dolayısıyla "etki" aslen bir etki değil, katalizördür. hızlandırılan reaksiyon da, ırkçı görüşlerin grup içinde onanması ve grubun kemikleşmesi.

    (bu arada unutmayın, grup dışından biri yapınca "ırkçı" olur, sen ise belli şartlar altında "ırkçılık yapan" ama karakteri normal olan birisindir. çünkü fundamental attribution error).

    ***

    tüm bunlara bakıp, bu tip esprileri yasaklamak istediğimi düşünebilirsiniz ama ben buna da karşıyım. tam bir çarşıyım. başta dediğim gibi, keh keh diye güldüm. muhtemelen bunun nedeni, kısmen bu kürt stereotipine benim de inanmam ve kendimi şakanın ayrıcalıklı bir in-group'unda hissetmem. yani entelektüel olarak saçma buluyorum ama duygusal olarak çoğunluk olmanın, baskın tarafta olmanın tatlı güvencesini yaşıyorum. bunca yıllık kodlamadan sonra bu çelişkili tutum normal....normal di mi doktor bey?

    işleri daha da karıştıran bir şey var: esprinin işlediği ikinci seviye. yani kürtlere gönderme yaparken, aynı zamanda trolün kendisine "itirafçı eşek" diyor. bu kelime oyununu anlamak beni zeki hissettiriyor, o "ince görenler" grubunun bir parçası olmak istiyorum. dahası, aklına gelen ilk tepkiyi veren aşırı hassas liberallerden kendimi ayrıştırmak istiyorum, çünkü bunun yolaçacağı politik doğruculuk da boğucu.

    öyleyse ne yapmalı?

    sadece bu konuyla sınırlı değil, genel olarak saldırgan şakaların hedefindekiler için bir tavsiye vermeyi kendimde hak görmüyorum. sürekli dalga geçilen bir şişmana "sen de takma milleti kafana" demenin şuursuzluğu aklıma geliyor. belki de kafaya takmamanın ötesine geçip, kendini zorlayarak da olsa beraber gülmek, karşı tarafı etkisizleştirmenin en iyi yolu. isyan için dövme isteyen bir ergenin, annesi de dövme yapınca mala bağlaması gibi. onun kendini tanımlaması için kullandığı ayrımı elinden almış oluyorsun.

    diğerleri içinse en iyi yol, yasakçılık yapmadan, bu psikolojik etkilerin farkında olabilmek. yasakçılık, eninde sonunda geri teper. farkındalıksa stereotipleri bitirmez ama en azından zehirli hale gelmelerini, habis bir ırkçılığa dönüşmelerini önleyebilir.

    (grubun içinde) olmak veya olmamak, işte tüm mesele bu.

    ***

    [peşin not: "alt tarafı bir şaka yapmış, amma analiz kasmışsın" diyenler çıkacağı için açık açık yazıyorum: şakayı yapanın niyetinden, karakterinden bahsetmiyorum. dünyanın en süper insanı olabilir. dünyanın en süper ikinci insanı olarak ben de böyle şakalar yapıyorum (benim de zenci arkadaşlarım var) ve hiçbiri için "bu esprinin topluma etkisi ne olacak, uygarlığımızı mars'a taşımaya yardımı dokunacak mı" hesapları yapmıyorum. burada kişilerden ve niyetlerinden değil, mizahın perde arkasındaki işlevinden bahsettim, biraz da kendi çelişkili psikolojimden].
54 entry daha
hesabın var mı? giriş yap