58 entry daha
  • bu kitabı nasıl anlatmalı, bilmiyorum. hayır size değil, kendime nasıl anlatmalı.

    bu zamana kadar, sözlüğe yazdığım onca şeyi size anlatıyorum sandıysanız eğer, üzgünüm. yazdıklarımı, sadece kendime anlatıyorum, kendime anlaşılır kılmaya çalışıyorum. mesela bunu yapabilmek için, çoğu zaman "biz" diyerek çoğaltıyorum kendimi. içimden biri diğerine laf anlatmaya çalışırmış gibi, sonra sazı bir diğeri eline alıp, bir başka beni bana inandırmaya çalışırmış gibi... ama şu an çok zor bunlar. bu kitabı, bize nasıl anlatmalı bilmiyorum.

    geçen hafta babam baş parmağını kırmış. zedelenmiştir diye üzerine düşmemiş, ama artık acısı dayanılmaz olunca doktora gitmiş. benim de geç haberim oldu, aradığımda ağlamaklıydı. bir doktora gitmiş, içine sinmemiş doktorun söyledikleri. başka bir doktora daha gitmiş, ancak iki doktor bambaşka şeyler söyleyince, kafası hepten karışmış. "hafta sonu bir de izmir'e gideceğim", dedi. "geleyim mi baba, seni götürürüm?" dedim, "gerek yok" dedi. telefonu kapattıktan sonra farkettim zaten; ben araba kullanmıyordum ki, onu izmir'e götüremezdim.

    sonra bugün, bütün günümü "kuşlar yasına gider" ile geçirdim. kitap bittiğinde ağlıyordum. tekrar ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. evet bir ehliyetim var ama, araba kullanma ihtiyacı hiç hissetmedim bu zamana kadar. hatta, araba sahibi olmayı hiç istemiyorum. ama şu an, o arabayı kullanmayı bilmediğim için kendimi çaresiz hissediyorum. bugün, ankara denizli arasında onca yol yaptıktan sonra; gömü'den geçerken defalarca yavaşladıktan sonra, yüzleri sıcacık çaydan daha sıcak olan insanları gördükten sonra, bir çobanla helalleştikten sonra, bir genci istikbaline kavuşsun diye gece vakti inşaatlarda aradıktan sonra, bir sürü insan, eşya, çuval ve hatta tabut bile taşıdıktan sonra, türkülerle yokuşlardan çıkıp virajları döndükten sonra, süt kırı bir at ile yarıştıktan sonra, hep aynı yerde molalar verdikten sonra, kilitsiz kapılardan geçmek için asma ve erik dallarına tutunduktan sonra, iyilik dolu kalabalıkların boş bırakmadığı odada kendime ilişecek bir köşe bulduktan sonra, balkonda sigara üstüne sigara içtikten sonra, aynı manzaraya aynı sessizliğe aynı çocuğa defalarca baktıktan sonra, gelip bir yatak ucunda havadaki el işaretlerini takip ederken anladım; "yetişmek" ne demek...

    yetişemediğim şeylerin boşluğunda ezilmeden, araba kullanmayı öğrenmeye karar verdim böylece. (bakarsın, bir araba bile alırız kendimize? )

    karar verdim vermesine ama, yine de bu kitabı kendime nasıl anlatacağımı bilemedim. belki bir gün, yetişirsem...

    "... bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor."
194 entry daha
hesabın var mı? giriş yap