3468 entry daha
  • reyting açgözlüsü yapımcısının yanlış ve zamansız kararları bir tarafa bizzat kendi fandomu eliyle bok edilen bir başka güzel dizi. kendi içinde bir efsane olabilecekken haksız eleştirilerin ve bu eleştirileri dikkate alan dizinin süper zekalı yaratıcılarının kurbanı oluşundan dolayı biraz mutsuzum. çoğu izleyicinin ve eleştirmenin aslında hiçbir bok bilmeyen snoblar olduğu gerçeğini ortaya çıkardığı için ise tabii mutluyum o kısmı geçelim.

    bu dizinin en başından beri bir kadersizliği vardı. bunun görünen yüzü reytingler. en ufak bir düşüşte korkunç eleştiriliyorsun ve diğer her şey reytinge göre eleştiriliyor zaten. ilk yüze bile giremeyecek hale gelene kadar sürdü bu.

    aslolan problem ise çok sevilen, çok tutulan bir şeyin devamı olmak. aynı mekanda geçtiği için muhteşem yüzyıl'ın ki biliyorsunuz özellikle ilk sezonundaki o haliyle, çılgın savaş animasyonlarıyla filan dünya dizi tarihine geçecek kadar kalitelidir *, veteran fanlarını biraz olsun tatmin etmek dünyanın en imkansız şeyine dönüşüyor çünkü kendi kafalarında bir beklentiler dünyası yaratmışlar. prenses isabella ya da ne bileyim hürrem'in yüzünün yakılması garabetleri muhteşem yüzyıl'ın mükemmelliyetine gölge düşüremez ama işte o kösem'in "olmamışlığı" yok mu? tarih kitaplarını daha derinden incelemeye, araştırmaya da yöneldiler tabii son yıllarda ve evet artık hepsi birer tarihçi. artı televizyon eleştirmeni. sen de potansiyel bir kurbansın çünkü "çok sevilen bir şeyin ikincisi"sin sen.

    bunları konuşmak için çok geç farkındayım. zamanında artılarını konuştum ama kendimi sessiz bir kitlenin cırtlak sesi, çöp bir şeyi beğenen asrın en zevksiz insanı gibi hissettim yani bir halta yaramadı. yine de geçen seneyi biraz hatırlatmak istiyorum.

    cast kusursuzdu. "şimdi arkadaşım bunda bir defa padişah duruşu yok halit ergenç nere bu nere? :(" diyerek yerin dibine soktuğunuz sultan ahmed'e ağlaya ağlaya veda ettiniz.

    "robot gibi oynuyor. çok rezil oyuncu. :(" denen hülya avşar my evreninin en kusursuz karakterlerinden birini yarattı ve gitti. dizi bir noktada ekseninden koptu. buna rağmen çılgın bir kadroyla yoluna devam etti.

    yavaş akıyor denen ilk altı bölümü muazzamdı mesela. hızlı aktığı zaman da niye bu kadar hızlı dediniz ve sosyal medya bağımlısı yapımcılar en mantıklı eleştirileri değil de en saçma olanları dikkate aldı hep. "bu kız neden kaçmaya çalışıyor?" diyenlerden tut (saraydaki ilk gününde çılgınca tepindikten beş dakika sonra uslu durursan dünyayı yöneteceksin diyen kalfaya hemen inanıp derhal padişahı ayartma hayalleri kuran saltanat aşığı biri gibi kurgulanmamış olması büyük bir kayıp) gençlerin hikayedeki baskınlığını yadırgayanlara (bu bir fikir tabii ama aynı zamanda diziyi başarısız ilan etmeye yetmeyecek bir tespit üzgünüm) kadar sıralanır.

    "beşinci bölüm bence tüm muhteşem yüzyıl bölümleri içindeki en kötü bölümdü." diye eleştiri yapıldığını gördü bu gözler.

    neden tüm muhteşem yüzyıl bölümleri? neden kendi beş bölümlük yapısı ve ruhu üzerinden değerlendiremiyoruz mesela? kösem aynı mekanda geçen ama başka bir döneme ait, aklıyla ve ruhuyla başka bir hikaye. neden kendini bize anlatması için fırsat tanımıyoruz?

    "eskisi her zaman daha iyi." ön yargısıyla koltuğuna kurulan nostaljik gözler sürekli eskileri arıyor da ondan. kösem bir devam projesi olarak çok iyi başlamıştı. hızlandırılmış gidişatına rağmen bize sunabildiği birçok unutulmaz sahneyle otuz bölüm boyunca nefesi yetti. artıları eksilerinden fazlaydı. hep söylüyorum devasa birkaç eksisi vardı bunda da diziyi olduğu gibi kabul edemeyen izleyiciye bok atmayı tercih ediyorum sebebini açıkladım.

    ikinci sezona gelirsek, tek düşüncem bence yönetmenler değil senarist değişmeliydi. sadece bu küçük değişiklikle, çomar zihniyete de kapılıp gitmeden, tıpkı genel izleyici kitlesi gibi ilk sezonun değerini görmezden gelme hatasına düşüp onu bir nevi "unutturma" telaşına düşmeden gayet stabil biçimde nokta koyabilirlerdi diziye. onlarsa önce oyuncuları ardından komple bütün sezonu suçlu ya da değersiz görmeyi tercih ettiler. iki sezonda bitirme fikri bence mantıklıysa da akıllarının bir köşesinde "ya belki uzatabiliriz." cümlesi yankılanıyordu tavırlarından onu hissettim ve projeyi "kurtaracağız" mantığıyla yola çıkıp her bakımdan çok daha kötüsünü yarattılar.

    bu sezon özelinde hiçbir şeyin değerini reytinglerle ölçmek istemesem de absürtlük derecesinde düşük olması, göçebe misali ikide bir saatinin değiştirilmesi, gördüğü muamele üzücü.

    proje birçok açıdan bok olduktan sonraki entryler de genelde olumlu zaten. olumlu ne kelime? her salı destan yazılıyor falan filan. öyle de olabilir şaşırmam ama biz izleyiciler ve doymak bilmez yapımcılar bir şekilde rayından çıkardık bu güzel projeyi. şimdi saatlerce övebiliriz ya da yereriz. ekibin zerre sikinde olduğunu sanmıyorum. haklılar.

    edit: daha çok şey söyleyebilirim ama oyuncuları daima ayrı tutuyorum. her zaman en iyisini yapmaya çalıştıklarının farkındayım. bu hep böyle oldu. kösem'in en güzel yanı olarak da kalacaklar.
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap