118 entry daha
  • "daha sekiz yaşında ağırbaşlıca erkek çocuk kıyafeti giyerek düğünlerde şarkı söylüyordu. babasının kucağında bitkinlikten uyuyakalmadan önce emeğinin karşılığı olarak ona biraz pasta falan veriyorlardı. o şarkı söylerken hiçbir çalgı olmuyordu, çünkü ses tanrı'nın insanoğluna ihsan ettiği tek müzik aletidir. aile eğlencelerine renk katan bu küçük bedevi kızının ünü, okuduğu mevlitler sonucu büyüdükçe büyüyordu. gelgelelim, fotoğrafı ilk kez bir gazetede yayınlandığı gün kızılca kıyamet koptu. büyük bir ünün başlangıcı, ana babası için temizlenmesi mümkün olmayan bir namus lekesiydi bu. o andan başlayarak hayatı boyunca, özel yaşamını ortaya koymaya ve bununla ilgili bayağı fotoğraflar yayınlamaya can atan fotoğrafçılara karşı savaşım vermek zorunda kalıyor. ümmü gülsüm'ün hemen hemen yalnızca erkeklerden oluşan bir dinleyicisi vardır ve kendisi erkeksiz bir kadındır. (çok sonraları kendisini tedavi eden doktorla evlenecektir.) doğrusu ya, o kendisini bir bakıma tüm arap halkının eşi olarak görüyordu, bir tür madonna, hayatını duygusal olduğu kadar vatan hizmeti olarak da gördüğü sanatını uygulamaya vakfetmiş bir vesta rahibesiydi. kocalar, şarkıcı ümmü gülsüm'ü dinlemeye yanlarına karılarını almadan tek başlarına gidişlerinin nedenini açıklarken "âdeta politik bir toplantı" diyorlar. zaten gülsüm demek "sancak" demektir ve bu şarkıcı hanım sahnede her zaman sağ elinde bir yelken, bir meşale gibi salladığı kocaman bir mendil bulundurmaktadır. bu onun simgesi olmuştur, aynı zamanda da sığınağı, gözyaşlarının ve terinin sırdaşıydı bu mendil.

    ümmü gülsüm sahneye, guatr hastalığı sonucu yuvalarından uğramış gözleri kocaman siyah gözlüklerin arkasında gizli, arap geleneği uyarınca örtülü olduğunda kendini daha iyi hissettiği için başı bir şifonla bağlı olarak çıkıyordu, tabii tombul elinde de bir mendil bulundurmayı ihmal etmiyordu. edebi arapçayı reddetme ve radyoda şarkılarını mısır lehçesiyle söyleme cesaretini gösteren ilk kişidir o. ve mucizevi bir biçimde sesini tüm arap dünyasına duyurabilmeyi başarmıştır. resitallerinden biri radyodan naklen yayınlandığında, hemen aynı dakikada kahire, kazablanka, tunus, beyrut, şam, hartum ve riyad'da sokakların ve çarşıların bir anda boşalıverdiği görülmektedir. kalabalık çığlıklar atarak: "sen bizimsin. hayatımın nişanlısısın. seni tanıyalı sağır oldum, kulağım senin sesinden başkasını duymaz oldu, dilim senden başkasını anmaz oldu!" diye haykırmaya başlar.

    bu ses, artık ulusun hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. ümmü gülsüm, mısır'ın ve tüm arap dünyasının ruhudur. ortalıkta söylentiler dolaşmaktadır: mısır'ın durumu nasıl? çok güzel: üç gün futbol, üç gün ümmü gülsüm, bir gün de et."

    michel tournier, "altın damla" (roll, ocak 1997, sayı: 3)
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap