62 entry daha
  • çanakkale savaşı ile ilgili romanı bulunan yazar mehmed niyazinin yorumu:

    profesör bir dostumun, “gelibolu belgeseli’ni seyreden sekiz yaşındaki oğlumun ingilizlere acıdığını söylemesine çok üzüldüm.” yakınmasını duyunca belgeseli izlemek ihtiyacını duydum. gerçekten dostumun çocuğu haklı; öyle bir film yapılmış ki, seyreden “yazık oldu anzaklara!” der. işin garip tarafı, belgeselde de belirtildiği üzere pek çoğu çanakkale’ye gönüllü gelmişlerdi.

    birileri onları zorla getirseydi, belki belgeselde oluşturulmak istenen atmosfere hak verilebilirdi. ama belgeseli yapanlar savaşın acı, kaçınılmaz olsa da, insanlıkla bağdaşmayacağını vurgulayarak human bir çizgi sergilemek istemişler; fakat kantarın topuzunu epeyce kaçırmışlar.

    dünyanın en kanlı savaşlarından biri avuç içi kadar kara parçasında cereyan etti. sonuçları itibarıyla çanakkale hiçbir savaşla mukayese edilemez. bu savaşın baş sorumlusu churchill sonuçlarını şöyle özetliyor: “yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü, üçte biri kullanılmaz hale geldi. başarısızlığımız savaşı iki buçuk yıl uzattı; sekiz buçuk milyon avrupalının ölümüne sebep oldu. rusya’nın yönetimini komünistler ele geçirdi; bu olayda otuz milyon insan öldü. rusya, çin’i komünistleştirirken elli milyon çinli hayatını kaybetti. boğazı geçemeyince müslümanların, diğer asyalıların, afrikalıların, avrupa’nın ihtişamından şüpheleri başladı. biz hindistan, pakistan, bangladeş’ten, arap dünyasından, diğer avrupalılar da sömürgelerinden çekildi.” churchill yaşasaydı, herhalde sonuçlarına şunları da ilave ederdi: “komünizm rus milletinin ruhunu boşalttı; onda kurallara canlılık verecek hassa kalmayınca, sovyet rusya bir oranda dağıldı; dağılmanın da bu noktada kalmayacağını insanlık görecektir.” bir buçuk saatlik bir belgeselde, on dört ay altı gün süren bir savaşın tam hikayesini beklemek haksızlık olur. fakat o atmosferi yaşatacak daha isabetli olaylar ve isimler seçilebilirdi. belli ki çok emek sarf edilmiş. bizim gibi ülkelerde en ucuz şey bilgidir. birkaç gerçek uzmanla takviye edilseydi, daha güzel sonuç alınabilirdi. çanakkale son dönem tarihimizin laboratuvarıdır. milli mücadelede adlarını gururla andığımız bütün kumandanlar çanakkale’de görev yapmışlardır. mustafa kemal, fevzi çakmak, kazım karabekir, kazım inanç, ali fuad, cafer tayyar, deli halit ve daha pek çokları savaştılar. belgeselin uzunluğu düşünülürse, mustafa kemal atatürk yerli yerine oturtulmuştur. ama anzakların romantik mektupları uzun uzun okunurken, diğerlerinden tek kelime edilmemesine ne demeli? vehip, faik, mehmet ali, trommer, weber ve çanakkale’de göğüslerini siper etmiş daha nice paşaların adlarının telaffuz edilmemesinin izahı mümkün mü? savaşın kaderinde çok etkili olan 57. alay’ın kumandanı hüseyin avni bey göz ardı edilebilir mi? ki o, orada şehit oldu; komutayı ele yusuf ziya bey aldı; o da şehit oldu; komutayı ele hasan fehmi bey aldı; o da şehit oldu... oranın ruhunu sergileyen yüzbaşı woiters’le üsteğmen mustafa asım’ın kapışmalarını dile getirmemeyi anlamak mümkün mü? hele üsteğmen nazif’in (çakmak) şehadeti nasıl ihmal edilebilir?

    yanlışlara gelince sayılamayacak kadar çok; birkaç örnek vermek icap ederse, ilk önce, 1915 yılının 19 şubat’ında ilk mermi çanakkale’ye düşmedi. ilk mermi 3 kasım 1914’te, saat üçü on geçe seddülbahir tabyalarına düştü. iki farklı resim gösteriliyor, ikisine de selahaddin adil bey deniyor, aynı adammış gibi ele alınıyor. halbuki çanakkale’de iki farklı selahaddin adil bey var; birisi boğaz’daki müstahkem mevkilerde, diğeri arıburnu’nda. belgeselde fransızların ingilizlerle beraber seddülbahir bölgesine, sığındere taraflarına çıktığı söylendi. oysa ilk gün fransız, senegal, tunus birlikleri anadolu’daki kumkale’ye çıktılar. çıplakköy’den gelen şevki bey komutasındaki birliklerimiz tarafından denize döküldüler. şevki bey’in kahramanlığını yeni nesillerin bilmesi kime, ne zarar verir? anzaklı conilerle dost olduğumuz doğrudur. ne çare ki onlar dostluğumuzu kötüye kullanıp lağım kazarak askerimize büyük zarar verdiler.

    belki sergilenmek istenen çizgiden dolayı churchill’in çanakkale’de zehirli gaz kullanmak için avam kamarası’ndan yetki isterken, “evet savaşlarda zehirli gaz kullanmak yasaktır; türkler müslüman’dır, dolayısıyla insan sayılmazlar, zehirli gaz kullanmamızda bir sakınca yoktur.” sözü zikredilmek istenmemiş olabilir. fakat gelecek nesillere de, bu ülkenin nerelerden geldiğini göstermek bakımından, herhangi bir şekilde düşmanlığa vesile olmaksızın, hatırlatılamaz mıydı?
90 entry daha
hesabın var mı? giriş yap