9 entry daha
  • beynimiz, şu an sahip olduğu devasal hacme kertenkele beyninden başlayarak üç milyon yıl gibi kısa bir sürede gelmiştir. ortalamada yüz milyardan fazla nöron içerir ve bir günde bedenimize giren glikozun yedide, oksijenin beşte birini tek başına tüketir. yüz milyar nöron bi birleriine katrilyonlarca farklı noktadan bağlıdırlar. sadece beyinin bile tek başına evrilmesi neredeyse imkansız görünür. tasarımcıların anlayamadığı da zannederim tam olarak budur; beyin tek başına değil, bir ekosistem içerisinde, ihtiyaçları, yetenekleri değişen bir canlı türünün bir organı olarak gelişmiştir. beyin evrimi ya da kanadın evrimi gibi başlıklar, bizlerin olayları incelemek için diğer değişkenlerden ayırarak soyutlaştırmamız sonucunda ortaya çıkmışlardır. evrimi kafalarında "bir organizmaya birkaç sinir hücresi enjekte eder sonra da bu hücrelerin insan beynine evrilmesini bekleriz" şeklinde bir süreç olarak canlandıranların, nasıl olup da böylesine karmaşık yeteneklerin farklılaşarak ve seçilerek ortaya çıktıklarını anlayamamaları doğaldır, olması gerekendir. gerçekte evrimin kurumları olan ve uzuvlara ya da sistemlere değil canlılığa etkiyen süreçler olan farklılaşma ve seçilme, tek tek canlıların ya da türlerin değil bir gezegenin topyekün değişimini anlatmaktadır.

    benim de dahil olduğum amatör satranç oyuncuları arasında yaygın bir kanaat vardır: bir çok insan satrancı, karşılıklı hamlelerin ayrıntılı muhasebesi olarak görür. oysa şüphesiz ki bu görüş yanlıştır. büyük ustaların oyununları ardarda dizilmiş "ben şöyle yaparsam rakibim şöyle yapabilir" irdelemelerine indirgenerek anlaşılamazlar. satranç bir strateji ve denge oyunudur. benzer bir durum evrim için de sözkonusudur. evrimi, sonuçlarına bakıp sıralı mütasyonlar ve seçilimlere indirgeyerek kavramaya çalışmakta başarısız olmanızın sebebi evrimin hiç de düşündüğünüz gibi bir süreç olmamasından kaynaklanır.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap