282 entry daha
  • akşener’e -vaktinin- başörtüsü muamelesi yapıldığını gördüğümüz yayındır. hani deniyordu ya, bizim de ninelerimiz başörtülü ama... burada başörtülü kadına sosyal hayatta bir yer biçiliyordu, şu şu şu olabilirsin başörtün ile ama şu şu şu olmaya kalkma deniyordu. akşener’e ince’nin, iyi parti’ye de chp’nin stepnesi ol ama cb/iktidar için başını kaldırma deniyor, o zaman ittifaka zarar verirmiş, şöyle şöyle yapmazsa ince’yi yeteri kadar desteklemiş olmazmış. anadolu’da chp’ye hayatta oy vermez denilen kesim -ezbere deyiş ile- çomar ve cahil olduğu için değil, bu tepeden bakan tavırdan nefret ettiği için chp’ye hayatta oy vermem diyor, bir kere şunu kavrayın. kadın’ın kendisi hesabına, kendi kampanyası adına yaptığı her şey kınanıyor birilerince. onlar tr’yi kurtaracak planları yapmışlar, başrolleri ve yardımcı rolleri dağıtıyorlar.

    bazı şeyler melez iken daha net görülüyor. gayet modern, izmir’de yaşayan, merkez sağ aileden birisi olarak söylüyorum, merkez sağ-merkez sol ayrımının gelir seviyesi, eğitim, kültür seviyesi açısından fark arzetmediği bir çevrede büyüdüm. hem bu kültürün içinde olup hem de dışarıdan bakmayı becerebildiğinde bazı noktalar çok net görünüyor. mesela, hep daha eğitimli, hep daha donanımlı oldukları ön kabulü ile hayata bakan bir kesim var, şu an desteklemedikleri adayın, destekledikleri adaydan daha donanımlı, daha oturaklı olmasının sıkıntısını yaşıyorlar, daha doğrusu şokunu... meral hanım bütün yönlendirmelere rağmen ne chp, ne ince, ne de seçmeni aleyhine tek kelam etmedi, kendisine kalsa seçim sonrası meclis’te de bu ittifakın sürmesi gerekliliğinden bahsetti ve kendi matematiğine göre 2. tur’da rte karşısında sadece kendisinin gerçek tehlike olduğunu söyledi. ne var bunda? katılırsın veya katılmazsın fakat bu beyan senin keyfini kaçırıyorsa aslen sen particilik gözlüğü ile bakmatasındır. kaldı ki dediğim gibi, rotasını zaten asli rakibinin seçmeni ve daha aklıselim seçmenler olarak belirlemiş. kadın olması itibariyle kadınlar doğal olarak hedef kitlesi. gençlere yönelik hem parti içi hem toplumsal sınıf olarak söylemleri mevcut. gayet tadında gidiyor, şov yapmıyor, atıp tutmuyor, kendince bir yol tutturmuş gidiyor. en büyük silahı hazırcevaplılık veya espiritüellik değil, samimiyet ve birikim. hoşuna gider, gitmez, seni temsil edebileceğini düşünürsün veya düşünmezsin, kendin ile kurduğun/kuramadığın özdeşliğin ötesinde tr’nin şu an için elindeki en iyi fırsat olduğunu da düşünebilirsin mesela, bir siyasi lideri tamamen kişisel beklentiler ve değer yargılarıyla değerlendirmek garip gelmiştir bana, biraz da bencillik.

    doğruyu yapmak ile hoşuna gideni yapmak çeliştiğinde kendi ezberini bozabilmen mümkün mü yoksa doğruyu, tarafı olduğun şeyin kalıbına sokmakla mı meşgulsün? ikinci tur’da gönül rahatlığı ile akşener’e oy vereceğini söyleyen yazar arkadaşlar görüyorum, şunu dillendirmek ile aslında akşener’i kendilerine çok da uzak görmediklerini belirtiyorlar. zaten temelde rte karşısına kim çıkarsa, muhalefet olarak ortak tutum sergileyeceğiz fakat şöyle bir adaletsizlik var; ikinci tur’da ince’ye oy vermesi gereken kesimi motive ederken ya sen birinci tur’da akşener’e oy vermesi gereken insan isen? anadolu’daki “çomar”dan bu siyasi refleksi/olgunluğu bekliyorsun, vermezse ve ince ikinci tur’da yenilirse basacaksın kalayı. sakın esas siyasi refleks/olgunluk, senin akşener’i ikinci tur’a taşıman olmasın?
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap