194 entry daha
  • tutkun dindarlar için geçerliliği var. dinlerin değeri veya geçerliliği hakkında da tartışmamalıyız. dinin değeri, kişinin gelişimine ve insanlık özelliklerine ne ölçüde katkı verdiğiyle belirlenebilir. bu da dine kişinin nasıl inandığıyla ilgili bir ölçü. dolayısıyla insanların bağlı oldukları dinlerine nasıl inandıkları bilinmeden inandıkları dinin değeri ölçülmez. sorulması gereken soru insanın neden şu ya da bu dine inandığı değildir; ne anlamış olduğu ve nasıl inanmış olduğudur. aslına bakarsanız, kutsal kitapta çelişki arayan kafalar soyutluğun içinde yok olur; çelişki doğası gereği nesnel aranır. kutsal kitaptan dindarın kendisi anlıyorsa ve güzel anlatıyorsa sorun yoktur; sorun nesneldir. onun böyle söylediğini ama kutsal kitabın tam aksi istikamette olduğunu öne sürmek ne yarar verecektir. belki biz kutsal kitabın sözcüklerini anlayacak bir kültürün içinde yetişmedik.

    başlıktaki iddianın haklılığında iki taraf yok. evet bu gerçektir diyen de yanılmıştır, hayır yanlıştır diyen de aynı şekilde yanılmıştır. ne var ki dinden anlaşılanın ne olduğu konusunda da açıklama yapılması gerekince bir solukta anlaşılıp kanaat getirilmiyor. sigm.freud'un görüşü de dindarların nevrozdan kurtuldukları yöndedir ama ona göre de din zaten nevrozdur. sigm. freud dindarların bireysel nevrozdan kurtulduklarını, bu kez toplumsal nevroza yakalandıklarını söyler. sigm.freud gibi konulara analitik bakabilen ve ele aldığı konularda da her zaman bir derinlik arayan kimsenin aslında, nevroz takıntılarına benzettiği dinlerin sembollerine olan yüzeyden bakışı biraz şaşırtıcı. rüya yorumunda sembollerin anlam ve önemine dikkat çeken sigm.freud dinlerdeki sembollerin de benzer anlam ve öneme sahip olabileceği konusunda ise bir yorum yapmıyor... ancak yine de dinlerin yorumunda tamamen yanılmış da değildir; yanlışında da doğruluk var: (bkz: #75399375)

    fromm'un yorumlamalarına kulak verdiğimizde sigm.freud'dan daha net ve daha iyi ayrıştırılmış bir görüşle karşılaşırız. buna göre kişinin yaşamına yön veren her şey bir dindir ve dinlerin yalnız tanrısal kaynaklara dayanmadığı; sonuç olarak dinsiz bir kimsenin de olmadığıdır. gerçekte buna destek bence islam dininden de gelir: "kişinin yaşadıkları artık onun dini olmuştur" der... tabii ki islam dini bunu olumlu bir anlama yer bırakarak kullanmaz. konu bu değil, bunu tartışmıyoruz. asıl olarak odaklandığımız nokta sentezlenebilir, bu iki görüşün içinde de bir din söz konusudur.

    fromm'un yazımlarından birinin son satırlarında şunu hatırlarım: "eğer bir din, kişinin gelişimine katkı veriyorsa; onun insancıl yeteneklerini geliştirmesine yardım ediyorsa bence o din üzerinde düşünülmüş olan bütün felsefi sistemlerden daha değerlidir" din yorumlamasının son kısmında yüreğinden geçen bu şahsi kanaatini açık yüreklilikle aynen bu şekilde noktalamıştır. ama oysa kendisi sigm.freud'unda ifade ettiği gibi tanrı kavramını her zaman soyut anlamda kullanmış ve -yaratılış hikayesi-ne "makul ve mantıklı" bir hipotez demiş, ancak bir tanrı'nın kesin varlığına da inanmadığını ifade etmiştir. öte yandan -evrim teorisi-ne de kesin olarak bir kucak açmamış, aksi bu sistemin modern düzende sosyal yaşama geçtiğini söyleyerek sert sözcüklerle de reddetmiştir.

    sanırım fromm'a çekinmeden yakıştırılmış olan filozof unvanı kör bir inançla hiçbir tarafı gerçekte reddetmemesi, aynı şekilde anlamaya çalışarak bir sentez geliştirmesi, bir dindara; bir ateiste de koşulların geliştirilmesine bağlı olarak aynı değeri verebilen ve buluşturan aydınlıkta olmasıdır...

    başlıktaki bu konunun yorumundan uzakmış gibi durmasına rağmen üstteki son paragraf başlığın yorumudur. iki taraf da aynı mutluluğa ulaşabilir, ama ne var ki her ışıldayan şey de altın değildir.
240 entry daha
hesabın var mı? giriş yap