17 entry daha
  • ortaçağ islam uygarlığındaki bir deha: er-razi. razi, özellikle tıp ve kimya alanındaki önemli ve değerli çalışmalarıyla tanınmış, islam bilim tarihinin önde gelen bilginlerinden birisidir. iran, hint ve yunan felsefesini benimsemiş, özellikle pythagoras, thales, anaksagoras ve anaksimenes gibi doğa filozofları üzerinde yoğunlaşmıştır. yerleşik inançları sorgulayan felsefi düşünceleriyle tanınmış olmasının yanı sıra matematik, astronomi, teoloji ve kimya üzerine de çalışmıştır.

    günümüzden yaklaşık altı yüzyıl önce dünyanın en küçük kütüphanelerinden birine sahip olduğu kaydedilen paris tıp fakültesi'nin tek eserinin, bir arap'ın kaleminden çıkmış olduğu kaydedilmektedir. bu, öylesine değerli bir eserdir ki, hıristiyan kral, majesteleri xı. ludwig bile, bu bilgi hazinesine erişmek için ödünç alırken 12 gümüş mark ve 100 altın taler vermek zorunda kalmıştır.

    bu büyük eserin yazarını batılılar rhasez, araplar er-razi olarak tanımaktadırlar. birçok alanda başarılı olan er-razi, asıl ününü hekimliğinde elde etmiştir. o dönemlerde tereddüt edilen tüm vakalarda en yüksek otorite, çaresiz durumlarda son ümit her zaman o olmuştur. "teşhiste hata yapmayan hekim", "hekimlerin şahı" olarak ün yapmış, islam dünyasının en büyük klinikçisi olarak tanınmıştır.

    yüksek ateşli hastalıklarda soğuk su tedavisini (hipotermi) ilk defa uygulayan, cerrahi dikişlerde katgütü ilk kullanan kişidir.

    yeni hekimlere sürekli, bitkisel maddelerden tedavi yapılabikecek durumlarda ilaç yazmayın diye öğütler verirdi. ayrıca yeni ilaç yazmadan önce, organizma üzerindeki kimyasal etkilerini saptamak amacıyla onu önce hayvanlar üzerinde denemiştir.

    çiçek ve kızamık hastalıkları hakkında yazmış olduğu eser, tıp tarihinde bu alanda yazılmış ilk eserdir. hatta bu eser sayesinde who tarafından 1970 yılında çiçek ve suçiçeği hastalıkları üzerine özgün çalışmaları sebebiyle razi, şükranla anılmıştır.

    tıbbi etik ve deontoloji konusundaki yaklaşımları ona "arapların hipokratı" unvanını kazandırmıştır.

    hayatının son dönemlerinde görme problemi yüzünden kendisini ameliyat edecek olan doktora, "gözün kaç tabakası vardır?" diye sormuş, beklediği cevabı alamayınca: "bunu bilmeyen hekim, benim gözüme alet sokamaz!" demiştir.

    dolu dolu vir yaşamın ardından m.s. 925'te sefalet içinde ölmüştür. hayatının son dönemlerinde dilencilik de yapmıştır.

    eserleri ve baktığı vakalardan aldığı notları ölümünden sonra, öğtencileri tarafından bir kitap haline getirilmiştir. (el-havi)

    diğer birçok eseri ise ölümünden sonra bazı bilim adamları tarafından düzenlenip yayınlanmıştır.

    bu yazı, arş. gör. mehtap bağlıoğlu'nun yazısından derlenmiştir.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap