66 entry daha
  • hani, çocukluğumuzda korktugumuz ya da yalnız kalmak istediğimiz yerlerimiz olurdu... masanın altı, incir ağacının korunaklı gölgesi, odandaki komidinin arka tarafı ya da sadece sıcacık bir ana kucağı... huzur buldugun ve kendini hiç olmadığın kadar güvende hissettiğin yerlerdir. işte buydu çeşme benim ve benim gibi birçok izmirli için... yaz kış fark etmez her fırsatta koşarak kaçmak istenirdi sıcak kollarına...

    çocukluğumda bıraktığım o şirin kasaba, korunaklı, eglenceli ve huzur dolu bir yuvaydı herzaman... kasabada dolaşıp, esnafla sohbet etmek, sahilde kaynamış mısır yemek, çiğdem çıtlatmak, tekneleri seyredip hayaller kurmak, kalenin surlarında savaş oyunları oynamaktı... gizli barınağım[ız]dı. aya yorgide her yer sahilken ve lale devri ihtişamıyla kocaman yastıklara serilip büyük çanaklardan meyve yiyen saraylılar(!) gelmeden önceydi benim yaşanmışlıklarım... deniz kenarında oyunlar oynayıp, karadut ağacına bulanmaktı; tüm vucudun kıpkırmızı olunca da denize dalıp saatlerce cıkmamaktı... o patika yollardan eşek tepesinde gitmekti. sonra, aya saranda... bağlarımızın, bağ evimizin güzelliğini yaşamaktı. şimdilerde otellere kapatılmış koylarında... tarlaların arasından denize ulaşmaktı bir atın tepesinde ruzgara karşı... elinde gecerken ağaçtan koparttığın böğürtlenler... şimdilerde taksi duragı yapmışlar o ağacın oldugu yere.

    evimizin ön tarafı yazlık sinemaydı o zamanlar, şimdi körfez balık restoran var... 2. kattaki balkondan ya da terastan seyrederdik her akşam filmleri, önümüzde koskoca bir tepsi keçboynuzu... film bittimi denize karşı sallanmaya giderdik parka... ara sokaklarda kaybolurduk, şu adını veren eski osmanlı çeşmelerinden su taşırdık eve...

    sabaha karşı 4 de eve girmeden fırıncının önünde sabahlamışlıklarımız olurdu sıcak ekmek ugruna, eve gidip herkesi kaldırır, taze süt, taze sepet tulumu ve vişne receli yayılırdı hemen masaya... kimse mızmızlanmaz herkes neşeyle kalkıp alırdı balkondaki masada yerini... gün doğumunu seyreder öyle yatardık...

    ya şimdi... çeşmeye gittiğim zamanlarım o kadar azaldı ki. gitmemeyi tercih ediyorum çünkü... gidip de kasabaya indiğimde, çocukluğum ağlıyor çeşme başında, gencliğim surlara çıkmış intiharı düşünüyor... yitirilmeye başladı o güzellikler hem de göz göre göre... bağ evine gittiğimde sadece baglarda dolaşabiliyorum at üstünde, sahile inemezsin diyorlar... böğürtlenler ise çoktan yok olmuş... şimdilerde, gittiğimde o gizli mabedime kapatıyorum kendimi, eve... bağ evine bile gitmek istemiyorum. tek bildiğim sahil evimin önü kaldı... artık o kadar yabancı ki, ayayorgi, ayaseranda, altınkum... yeniden tanışmak istesem, hatıralar gocunacak... boşver, yabancı kalalım biz.
623 entry daha
hesabın var mı? giriş yap