25 entry daha
  • toplumdaki en zayıf halkanın yaşama hakkını korumaya çalışan insanlar kümesidir.

    kabul etmek gerekir ki, hayvan haklarını savunma çabası bütün mücadelelerin içinde en geniş alana sahip olanıdır. çünkü savunduğumuz hayatlara 24 saat aralıksız saldırı vardır. çünkü her saldırının toplumda kabul edilmiş güçlü gerekçeleri vardır. çünkü her saldırıda insan unsurunu öne alarak sanki mağdur olan insanmış gibi karşı argüman hazırdır. çünkü saldırıların çoğunda hayvanları savunmaya çalışanlara karşı saldırı da vardır.

    hayvanları savunanları ‘adil ve merhametli’ oluşları onlara karşı kullanılarak köşeye sıkıştırmak; kaypak alanlara çekerek etkisiz hale getirmek konusunda toplumda adeta ağız birliği yapılmış gibidir. sokaklarda kedi, köpek, kuş perişan olmasın diye çabalayan; onlara yuva yapan, besleyen insanlara doğrudan “ama sen de dana köfte yiyorsun” diyerek akıllarınca saldırırlar. bunu yapanlar da ne hayvana ne başka bir canlıya küçücük faydaları olmayanlardır çoğunlukla. tespiti yapılan çelişki doğrudur evet, ama bunu tartışmanın pratikte bir faydası yoktur. herkesin anlama eşiği farklı bir zamanda ve mekanda oluşur. bu nedenle hayvan hakları mücadelesinin artık ‘parça tesirli’, ‘uzmanlaşmış gruplarca sürdürülen’ bir düzene girmesi gerekiyor.

    sokak köpeklerine yoğunlaşan insanların; kutuplarda derisi canlı canlı yüzülen foklarla sorguya çekilmesi adil değildir. fiilen mümkün de değildir. teorik olarak elbette tüm hayvanların haklarını savunuyoruz, bu tartışma götürmez. ancak somut saha çalışmalarında mutlaka uzmanlaşmak ve çalışılan alanda ciddi güç kazanmak gerekiyor. bu sahalar, sokak, orman, deney merkezleri, eğlence sektörü, basın, adliye, yasama çalışmaları olarak yüzlerce başlıkla belirlenebilir. mesela bir grup sürekli ‘av’ denilen hayvan katliamına yönelse ve zerresine kadar karşı duruşun tüm yollarını bulmak, kullanmak için çalışsa; diğer bir grup ‘deney’ vahşetine; bir diğeri ‘atlara yapılan resmi zulme, at yarışlarına’; diğerleri yine çerçevesi belirli envai çeşit zulme karşı odaklanarak çalışsa inanıyorum ki çok daha etkin ve hızlı yol alınabilir. eskiden ‘köpek sevenler derneği’, ‘kedi sevenler derneği’ gibi özel dernekler vardı. yine olmalı. çünkü böyle spesifik alanlar kesinlikle bütünsel çalışmaları da hızlandıracak ve başarıya hızla yakınlaştıracaktır.

    ülkemizde en yakın, en güncel ve ağır ihlal sokak hayvanlarına ve özellikle köpeklere karşı gerçekleşmektedir. sanki insanın gücünü sınamak için var olmuş bir canlı gibidir o muhteşem köpekler. araçlarla sürükleyen, sopayla döverek öldüren, zehirleyen, tecavüz eden, yakan, aç bırakarak işkence eden, üzerinde deney yaparak parçalayan, eğlence için kurşunlara hedef yapan tüm insanlar köpeklere zulmetmektedir. ne yazık ki, toplumda artık kanıksanmış gibi hayat kaldığı yerden devam etmektedir. oysa biraz üstünde düşünüldüğünde, kendini koruyamayan bir canlıya böylesine zulmeden insanlarla aynı toplumda, aynı toplu ulaşımda, aynı okulda, işte hayatı paylaşmak başlı başına bir sorundur.

    az sayılmayacak sayıda hayvan seven insanın olduğu ülkemizde hayvan hakları konusu neden bu kadar ağır yol alabiliyor? bunu hepimiz zaman zaman derinlemesine düşünürüz. ancak vicdan ve yönelim tüm hayvanlara olduğu için kısa sürede kendimizi gelen yukarıda bahsettiğimiz sahalarda bulur ve dağılırız.

    organize olmak, projeler yapmak vs gibi alt yapı çalışmalarına girişmek çoğu kez mümkün olmaz. başlasak da bir yerden gelen ‘toplu vahşet, katliam gibi zehirlemeler, akıl almaz yeni bir zulüm örneği’ gelince hemen ona yönelme refleksi ile yarım kalıyoruz. hayvanları korumak diğer mücadeleler gibi, gündüz çalışıp eve gidince biten, dinlenilen bir mücadele değildir. vahşetin ortasından hasta, çaresiz, sakat, kazalı, engelli olduğu için korumaya alınmış olanlar da evde bekler bizi. başkalarının üzerinden atlayıp geçtiği bu hayvanları da bırakmayız. o nedenle mücadelemiz evde de 24 saat devam eder. hatta sokaktan gelen acı dolu bir ses her an yeni uzun soluklu bir mücadelenin sesi bile olabilir.

    işte tam da bu nedenle artık bizim ‘parça tesirli’ etki yaratacak; alanında tecrübe ve güven kazanmış, konu odaklı çalışan gruplara ihtiyacımız var. bu meşaleyi artık yakalım derim. ormanlarda, şehir dışlarında, kentten uzak alanlarda, otoyollarda besleme ve tedavi yapan gruplarla sokaklarda kedi ve köpekleri yaşatmaya çalışanlar özel bir topluluk olmalı mesela. tek hedefleri bu hayvanları sağlıklı, tok, güvende ve hayatta tutmak olmalı. gerektiğinde yasal çalışmaların zemini olmak üzere tecrübelerini belgelemeli; afrika’daki aslan avından, deney masasındaki farecikten sorumlu tutulmamalıdır. yeri geldiğinde “ben köpek koruma grubuyum, başka ihlal alanında tartışmaya girmem” diyebilmelidir. ki doğrusu da budur. bu, diğer ihlallere karşı değil, onları destekliyor anlamına gelmiyor elbette. doğal olarak tüm hayvan hakkı ihlallerine karşı olmakla birlikte bir ucundan tuttuğu bölüm ‘köpeklerin yaşam hakları’dır. ve doğrusu da budur.

    bizler parça tesirli, her parçası aynı oranda güçlü ve kararlı topluluklar olarak çalışmak zorundayız artık. ancak bu şekilde yeryüzünün en ağır hak ihlaline maruz kalan hayvanlar için iyi bir şeyler yapma çabamız karşılık bulmaya başlayacaktır. bence bunu bir düşünmeliyiz; hatta düşünmekten öte bir araya gelip bunu ciddi ciddi konuşmalıyız. önümüzdeki sert yasama süreci ve toplumsal dönüşüm için en yakın hedefimiz budur.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap