8 entry daha
  • tek tanrı anlayışının nüvelerini elea okulunun ilk filozoflarından biri sayılabilecek xenophanes'te bulmak mümkündür. şöyle ki...

    bugünkü izmir-efes arasındaki bir köyde (değirmendere) yaşayan xenophanes yunanlı bazı tarih anlatıcılarının (homeros ve hesiodos) yunan tanrılarını insan gibi tasvir etmelerinden oldukça yakınırmış. kendisi tanrıların ölümlüler gibi hırslara sahip olduğunun, hırsızlık ettiklerinin, yalan söylediklerinin, ırza göz dikip tecavüz ettiklerinin anlatılmasına karşıymış. xenophanes'e göre tanrılar insan biçiminde değildir ve onlar gibi yeyip içmez ve giyinmezlerdi. hatta kendisi habeşlilerin tanrılarını kendileri gibi kara ve yassı burunlu, trakyalıların ise sarışın mavi gözlü tasvir etmelerinden hareketle, "o zaman atlar resim çizebilse tanrılarını at gibi, aslanlar ise aslan gibi tasvir edeceklerdi" diyerek bu tutumu eleştirmiş ve tanrıların bu tasvirlerin hepsinin ötesinde arınmış bir tanrı olduğunu iddia etmiştir. xenophanes şunu söylemiştir: "bir tanrı vardır, bu tanrılar ve insanların en ulusudur, ne biçimi, ne de düşünmesi bakımından ölümlülere benzer, bu tek tanrı baştan aşağı işitmedir, baştan aşağı düşünmedir, her şeyi düşünceleriyle hiç zahmetsiz yönetir"...

    dikkat ederseniz bu tanrı düşüncesi doğrudan ilahi dinlerin tek tanrı tanımlarına benzemektedir ve o çığıra doğru giden yolu açmaktadır. bu çığırı antik yunanda sokrates ve platon gibi devler devam ettirecek ve neredeyse sonraki çağlarda bir norm haline getirecektir. dolayısıyla tek tanrı anlayışı tedrici bir şekilde, zaman içinde, çok tanrıcılığı (en azından orta dünyada) elemine edecek ve yerine geçecektir. insanlık düşünce tarihini de tıpkı bedensel gelişim gibi (fakat mekanizması çok farklı) evrimsel bir süreç olarak düşünmeyi tercih ettiğimden bu yaklaşım bana oldukça mantıklı gelmektedir.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap