1233 entry daha
  • en baştan sona yanlış olandır.

    türkiye'deki eğitim sistemi çocuğa sadece ders çalışmayı aşılar. peki ders çalışmak nedir?

    hepimiz bu yollardan geçtiğimiz için biliyoruz. ilkokulda lay lay lom geçen günler, ortaokulda ilk dayatma ile test çözme, akabinde lisede de aynı sorunlar. işe yaramayacak bir ton bilgi. bir ton üniversitede görülmesi gereken bilgi ve gençlerin çoğunun kaybı.

    üniversitede de eğer iyi bir puan yapamaz nispeten daha kötü bir üniversiteye giderseniz eğitimci eksiliği yüzünden saçma sapan dersler görmeye devam edeceksiniz. yok eğer kendinizi kurtarırsanız bir şekilde en sonunda ilginiz olan bölüm derslerine kavuşacaksınız fakat türkiye'de çocuklar ilgi alanlarını da seçmiyorlar.

    açacak olursak çocuk ilkokulda kendine bir sistem oturtamıyor, okumayı öğreniyor ve ilkokulun çocuğa verdiği başka bir şey yok. "çocuktur, gezer tozar oynar" düşüncesi ile yetiştiriliyor çocuklar. sonra da bu düşünce ile yetişmiş, ders çalışmayı bilmeyen, sistemi olmayan çocuğa "ders çalış" denmeye başlıyor. ders çalış emrinin diğer söylenişi de "beynini uyuştur" demektir çünkü beynine işine yaramayacak onca bilgiyi sokmaya çalışırsın. ilgin yoksa beynini uyuşturmak zorundasın ki kabul etsin. yoksa ilgin olmayan bir şeyi mümkün değil o beyne sokamazsın. bu şekilde düşünmeyen, sorgulamayan beyinler yetişiyor. karşısına geleni çözmeye yönelik beyinler yetişiyor.

    bu yeni eğitim sisteminin mucitleri zannediyorlar ki "karşısına çıkan matematik sorusunu çözebilen, hayatındaki sorunları da çözer. ülke sorunlarını da çözer." mantık bu. bir nevi doğru ama türkiye'deki matematik soruları soru kalıbına dayanıyor. yani çocuk bir çözüm üretmiyor. olan çözümü beynine kazıyıp soruyu çözüyor. eğer düşünceyi ölçmek istiyorsanız soru kalıbı üstünden matematik anlatmayacaksınız. eğer anlatırsanız ezberi olmadan sorun çözemeyen bir ton yetkili yetiştirirsiniz, yetiştiriyorsunuz.

    sonra da vay efendim "doktor olmuş ama adam olamamış, polis olmuş ama ego yapıyor, siyasetçi olmuş ama halkın parasını yiyor" yaparlar tabii. bunların hiçbirisine temelde ahlaki ders vermedi çünkü eğitim sistemi. "çalışırsan yaparsın, yaparsan büyüksün" dedi, o da hayatını bununla devam ettiriyor. çalıştı yaptı ve büyük sanıyor kendini. kendinden aşağı olanı insan yerine koymuyor. bunu da eğitim sistemimize borçluyuz.

    konu ders saati değil, konu teneffüs süresi değil. sizin çocuğa ne verdiğiniz. yoksa 12 saat okulda vakit geçirse çocuk bir şeyler verebiliyor, çocuğu oraya bağlayabiliyorsanız 12 saat çok değildir ama hiçbir şey veremiyorsanız, çocuğu boğacak ve işine yaramayacak bilgileri veriyorsanız değil 9 saat değil 8 saat 2 saat bile çoktur. çekilmezdir.

    ahlaki eğitim, toplum içi davranışların eğitimi ve daha birçok önemli şey aileye bırakılıyor. bu kadar hassas ve önemli şeyler aileye bırakılabilir mi? hadi x ailesi çocuğunun üstüne düşüyordur, bunların önemli olduğunu bildiği için çocuğuna ahlaki eğitim aşılıyordur. y ailesinde baba içkici, kumarcı, terör dehşet saçan biriyse y ailesindeki çocuğu nasıl topluma kazandırmayı düşünüyorsunuz? aslında o çocuk -y ailesinin çocuğu- türkiye'nin çocuğudur. bir zaman sonra türkiye'yi devralacak nesilden bir parçadır. o çocuğu büyütecek, yetiştirecek olan türkiye cumhuriyeti'dir.

    bizdeki devlet anlayışı çok garip. insanlar iki türlü. bazıları "devlet halk içindir" diyor bazıları "halk devlet içindir" diyor oysaki bunlar birbirinden farklı değil. "devlet halk içindir, halk devlet içindir" birbirinden farklı düşünülemez bunlar. türkiye cumhuriyeti, çocuklarını yetiştirecek ve yetişen çocuklar türkiye cumhuriyeti'ni ilerletecektir.

    türkiye cumhuriyeti'nin kalifiye kişi yetiştirmesi gerekiyor ama bu kalifiyelikten kasıt sadece "çok iyi mühendis, çok iyi doktor, çok iyi asker" değil. "ne yapacağını bilen çok iyi mühendis, doktor, asker..." yetiştirmek zorundasınız.

    önce ilkokulda çocuğa oyun oynamayı öğreteceksiniz. çocuğa oyun dersini bile vereceksiniz ama bunun sistemi saati olacak. "hadi siz zaten çocuksunuz çıkın akşama kadar oynayın" demeyeceksiniz. o çocuğun beynine işlenecek, programlı şekilde hareket etmesi gerektiğini öğrenecek. ne zaman ders, ne zaman oyun bunu fark edecek. bu hayatının geri kalanında ona yön gösterecek. ne zaman çalışması, ne zaman dinlenmesi gerektiğini böylece kendi ayarlayabilir duruma gelecek. sistemini en başında kurmuş olacaksınız çünkü her saat oyun oynayarak yetişmeyecek.

    ilkokulda temel eğitim vereceksiniz çocuğa, türkçenin matematiğin en temelini anlatacaksınız. gidip problem sormayacaksınız, türkçede yumuşama eklerini öğretmeyeceksiniz. zaten lisede de öğretiyorsunuz bunu. lisede algı gücü daha fazla olacak. bir daha ilkokulda öğretmenin anlamı yok. ilkokulda çocuğu türkçe matematik konusunda mükemmel hale getirmenize gerek yok. sonraki aşamaya temel atsanız yeter.

    bu derslerden daha önemli dersler var. bir çocuk ilkokulda bütün nezaket kurallarını öğrenmeli. ahlaki dersler olmalı. ahlaktan kastım kuran dersleri değil. çocuk toplum içinde nasıl davranması gerektiğini öğrenmeli. her şeyden ötesi bu. bu kuralları öğrendikçe empati duygusu da gelişecektir. ahlaki bütün kurallar öğretilmeli ama öyle "hadi anlattık bitti, gerisini aile öğretsin" diye bir tutum olmalı. en büyük aile türkiye cumhuriyeti. o çocuğa onu öğretecek olan türkiye cumhuriyeti. gördük, yetmiyor anne-baba öğretemiyor.

    ilkokulda derslerin temel eğitimini alan çocuk, ortaokula sosyal dersler hariç de hazır olacak. çocuk farkında olmadan sistem kuracaksınız ona, sistemli çalışmaya alıştıracaksınız. o hep aranan "çalışkanlık" için ilk temel atılmış olacak.

    ortaokula gelince çocuğa çatal bıçak eğitimi bile vereceksiniz. yani liseye geçtiğinde nasıl yemek yemesi gerektiğini bilecek çocuk. toplum içinde eliyle kaşığa yemeği itmeyecek.

    ortaokulda oyun dersleri sistemli olarak kaldırılacak, bunların yerine başka şeyler koyulacak. sistem yavaş yavaş çalışmayı arttıracak ama sistemli öğrenmeye devam edecek çocuk.

    ilk ingilizce eğitimi de devlet düzeyinde ortaokulda başlayacak. (aslında daha önce de başlayabilir ama ilkokulda ders vakti bulunamazsa diye buraya düşünülebilir) ortaokul bittiğinde, yani çocuk liseye geçmeden önce ingilizce öğrenmiş olacak. bunun için çaba sarf edecek bütün eğitim. bir çocuğa 3-4 yılda ingilizce öğretemiyorsanız bırakın gidin. ingilizce öğretmeni sınıfa girdiğinde "alın tahtayı yazın" demeyecek. çocuk ingilizceyi dinleyecek, konuşacak ve yazacak. hepsi ingilizcenin nasıl öğretildiğini biliyor, öğretmek zahmetli olduğu için uğraşmak istemiyorlar ama 14-15 yaşına gelmiş bir türk çocuğu ingilizce öğrenmiş olacak.

    ortaokulda dersler bir tık daha zor olacak, temelin üstüne yavaş yavaş çıkacaksınız. temel dersler verilmeye devam edilecek. en önemli nokta ortaokulda tarih öğretilmeye başlanacak bu tarih öğretme olayı lisenin son sınıfına kadar devam edecek bir süreç olacak. özellikle türk tarihini bilecek çocuk. öyle bir yılda bütün osmanlı'yı anlatmayacaksınız, atatürk'ün verdiği mücadeleyi arkalı önlü bir sayfada ezberletip geçmeyeceksiniz. çocuk tarihe ders olarak bakmayacak. neden sonuçları gördüğü, merakla incelediği bir hobi olarak görecek. kimden geldiğini, ne olduğunu tanıyacak. tarihteki hataları görecek. mücadeleyi tanıyacak. ortada bir yanlış varsa "türkiye neden böyle, ben alman vatandaşı olmak istiyorum." demeyecek, "ortada bir yanlış var. şöyle düzeltilmiş, ben de düzeltebilirim." diyecek. o öz güveni yakalayacak. başkalarının yaptığı, kurduğu sistemin kölesi olmak istemeyecek. bu kadar ezik ve işlevsiz çocuk yetiştirmeyeceksiniz.

    kitap okuma dersleri için çocuklara "kitap getirin okuyun" demeyeceksiniz. madem klasik diye ayırdınız türk edebiyatında bazı eserleri. onları okutacaksınız. kitap okuma dersleri olacak, bu şart ama getirip "ali cengiz oyunları" kitabını okutmayacaksınız çocuğa. her hafta bir klasik okutacaksınız. bütün türkiye'de.

    ortaokulun başka bir numarası rehber öğretmenleri olacak. çocuk eve gittiğinde kendine bir sistem yaratacak. bunu da gidecek rehber öğretmenine sunacak. okullardaki rehber öğretmenleri yatmayacak. çocuğun yaptığı ilk sisteme karışılmaması taraftarıyım. 1 saat ders 5 saat oyun olsa bile. sonradan ufak dokunuşlarla hepsinin kendine uygun gördüğü sistem kullanılabilir hale getirilecek. yavaş yavaş çalışma saatleri lay lay lom saatlerini geçecek. zaten belirli bir düzenle yetişmiş çocuklar, temeli olan çocuklar kendi sistemini oluşturmaya başlayacak ve sistemli çalışmak nedir, zamanı kullanmak nedir biliyor olacaklar. çalışkan nesil mi yetiştirmek istiyorsunuz? böyle yetiştireceksiniz.

    "çocuk eve gitti, okul bitti" diye bir şey yok. o çocuğun evinden de sorumlu olacak devlet. o çocuğun tatil günlerinde ne yaptığını bilecek, sorgulayacak.

    ailelere seminerler verilecek, çocuk yetiştirilirken aileleri de yetiştireceksiniz. türkiye'nin mevcut durumunda aile yapıları yeterli değil çoğunlukta. aileleri de çağıracaksınız okullara.

    bir türk çocuğu liseye geldiğinde bütün ahlaki kuralları biliyor olacak. yemek nasıl yenir, tanımadığı bir insanla nasıl konuşur, otobüse nasıl biner iner, kalabalık insanlar karşısında nasıl davranır, görüşe saygı nedir hepsini öğrenecek. temel bir ders eğitimi olacak ve ikinci bir dili olacak. her şeyden önemlisi kendine düzen kurmayı biliyor olacak. çalışma düzeni oluşturup buna sadık kalmayı öğrenecek. daha liseye geçmedik.

    bunlar imkansız mı? değil. sadece kimse üstüne düşmek, vakti ayırmak istemiyor. bir de yeterli bütçe var tabii. devletin milletin parasını ona buna oy için vermeyecek devlet adamımız olsaydı bütçeyi de bulurduk bir yerden.

    lise çok önemli. çocuğun kendini tanıdığı, karşı cinsi tanıdığı bir aşama. bu yüzden toplumdaki yobazlık kırıldıktan sonra ilk eklenecek ders cinselliği anlatan bir ders olmalı. çocuk bunun çok normal bir şey olduğunu "ayıp" olmadığını veya hayatın merkezine konulacak bir şey olmadığını öğrenmeli. ne çok anormal bir şey olarak bakmalı ne de çok çok önemli bir şeymiş gibi bakmalı. lisede ilk kez karşı cinsi tanımak için adım atacak çocuk bunun ne olduğunu internetten, mahalledeki sapkınlardan öğrenmemeli.

    ilk kez din eğitimi de lisede verilmeli. bütün dinler çocuğa eşit ölçüde anlatılmalı. seçmeli derslerde de din dersleri olmalı ama nasıl?

    mesela islam üstüne seçmeli dersi seçen çocuğa kuran'ı öğretmelisiniz. islam dininin bütün kurallarını aşılamalı ve en azından bir kere türkçe şekilde kuran'ı okutmalısınız. bu diğer dinler için de geçerli. hristiyan bir çocuk aynı şekilde ders almalı. verilecek eğitim devlet düzeyinde olmalı, daha devlete paralel olarak ders vermeye kalkan bütün cemaatler, kurumlar kökten kaldırılmalı.

    toplumdaki yobazlık kırıldığı zaman din dersine tanrıyı reddeden görüşler de eklenmeli. çocuk seçimi kendi yapmalı. her şeyi seçim yapacak kadar bilip seçim yaptıktan sonra daha derinine öğrenmeli ve kandırılacak hale gelmemeli.

    liseden önce herhangi bir dini eğitim olmamalı. 7-8 yaşındaki çocuğa din eğitimi vermek onu kaybetmektir çünkü bunun seçimini o yapmıyor. siz dayatıyorsunuz.

    en önemlisi "orta doğu yakın tarihi" diye bir ders koymak zorundasınız. mecbursunuz. türkiye'nin bulunduğu konumu öğrenmeli çocuk. etrafında ne oluyor bilmeli. bu sadece politikayla sınırlı bir şey değil. üniversiteyi bitirip türkiye'nin komşularını sayamayacak insanlar var türkiye'de. bunlar sadece siyasetçilerin işi değil. o derste çocuğa abd'nin ırak'a girişini izleteceksiniz "aman psikolojisi bozulur" diye düşünüp çocuğu korumayacaksınız. olan şeyi, etrafımızı bütün gerçekliği ile çocuğa göstereceksiniz. 14-15 yaşına gelmiş, savaş nedir bilen bir neslin etkilenme şansı yok. bağdat'ın nasıl bombalandığını izleyecek çocuk, suriye'de ordu gücü yitirildikten sonra terör örgütlerinin eline geçmiş masumlara ne olmuş bilecek. yemen'de kimle kimin savaştığını öğrenecek. yemen'de suud uçaklarının yaptığı saldırıları özenle göstereceksiniz. afganistan'da tank altında ezilen çocukları bilecekler.

    işte bildikleri zaman türkiye'nin bir kuzey avrupa ülkesi olmadığını fark edecekler. bir mühendis niye çok çalışıp bir şeyler üretmesi gerektiğini anlayacak, bir doktor savaş çıkarsa hangi durumda çalışacağını bilecek, bir asker görevini iyi yapmazsa ne olacağını görecek, ilerde politikayla uğraşmak isteyen çocuk neden cebini doldurmaması gerektiğini içselleştirecek. bu çocukların hepsinin çalışma düzeni olacak, çalışırken yorulmayacaklar. tarihi bilip nasıl bir milletten geldiklerini hatırlayıp öz güvenli yetişecekler ve "bizim tarihimiz çok büyük" diyip çekilmeyecekler, o tarihi yaşatmak için mücadele edecekler. kim dost kim düşman bilecekler. ideolojileri, görüşleri ne olursa olsun saygıyla yetiştikleri için birbirlerine saygı duyacaklar ve bunun yanında türkiye için birlikte mücadele edecekler.

    böyle bir ders şart. türk çocuğu yom kippur savaşı'nda israil'in atom bombası atmaya çalıştığını bilecek. kimin bize diş gösterdiğini öğrenmek zorunda. yok öyle "psikolojisi bozulur, etkilenir" diye düşünmek. gerçeği saklamak, izlerken psikolojisinin bozulacağını düşündüğünüz şeyleri yaşamasına sebebiyet verir. türk çocukları masallarla değil, gerçeklerle büyüyecek.

    ders eğitimi konusunda çok ciddi bir eleme yapılmalı. politikayla, tarihle uğraşacak çocuğa "türev integral" öğretmenizin bir anlamı yok. mühendisler bunları kesinlikle öğrenmeli, sayısal bir bölüm okuyacak olanlar bunları öğrenmeli çünkü ünviersitede bunu görecek ama hayatının geri kalanında bunları görmeyecek çocuğa bunu öğretmenizin hiçbir mantığı, geçerliliği yok. uygun bir sistem bulunmalı. çocukları tm-mf diye ayırmak yerine daha çok benzeyen bölümleri okuyacakları aynı sınıflara almak daha mantıklı. bu uygulabilir bir sistem mi emin değilim ama en sağlıklısı bu gözüküyor. ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye temel attık. liseden de üniversiteye temel atmak zorundayız. buna uygun ders almalı çocuklar ve lisenin hakkı gereği ders seviyesi zorlaşmalı ama bakın üniversite düzeyine gelmemeli. her şeyin bir sınırı var.

    ingilizce dersleri düşürülmeli. ödev şeklinde ilerlemeli. 1-2 ders konulmalı haftada. makale yazma üstüne çalışmalılar, dinleme ödevleri olmalı yani unutulmayacak ve onları ingilizce araştırmaya teşvik edecek bir sistem kurmalısınız.

    ingilizce varken ikinci yabancı dil öğretilmeli. ingilizceden kısacağınız ders vakitlerini ikinci yabancı dile çekmelisiniz ve 4 yıl içinde çocuğa ikinci yabancı dili de vermelisiniz. öğrenmeli ki öğrenir.

    bunun dışında çocuklara sosyal aktivite kazandırmak zorundasınız. çocuk yeteneğine göre seçim yapmalı masabaşı oyunuysa maşabaşı oyunu. saha oyunuysa saha oyunu. boş durmamalı. bu sonradan da eklenebilir iskelet daha önemli ama çocukların zararlı alışkanlıklara gitmemesi için bu da şart.

    çocuklara lisede dünya klasiklerini okutacaksınız. okuma saati olacak. evde de okunacak kitaplar. bunun için bütçe ayırmak, para bulmak zorundasınız.

    yani lise bittiğinde kendini tanıyan, milletini tanıyan, bulunduğu ülkenin coğrafyasını tanıyan, iki yabancı dili olan, nerede nasıl davranacağını bilen, dini seçimini yapmış, ideolojisi ve görüşü ne olursa olsun vatansever bir genç çıkaracaksınız ortaya. çalışma düzeni olan bir makineden başka bir şey olmayacak bu çocuklar. her şeyin ötesinde illa bir dalda da kendini yetiştirmiş olacak. okuduğu için daha çok çıkarım yapıp geniş düşünebilecek.

    üniversitede bu kalifiyeliğin üstüne uygulamayı da ekleyip, alabileceğinin en iyisini alıp 22 yaşında mezun olduğunda nasıl bir şeye dönüşecek bu tarzda yetiştirilen bir genç birlikte hayal edelim.

    türkiye'nin bunun için para bulabilir mi? bulabilir. eğer yeteri kadar para yoksa da bulunur. her şeyden kısıp orduya, istihbarata ve eğitime yatırmak zorundayız. ordu ve istihbarat türkiye'nin geleceğini sağlama alacaktır. eğitimle birlikte böyle bir nesil yetiştirdiğiniz zaman ister istemez refaha erişeceksiniz zaten. o zaman hiçbir şeyi kısmanıza gerek kalmadan her şey için para bulursunuz. bir türk çocuğu yurt dışına çıktığında dikkat çekmeli, herkesin gözdesi olmalı. onu örnek almalılar etrafındakiler. dünyanın gözündeki türk algısı 180 derece değişmeli. bu mecburiyet çünkü "türk budur. yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."
254 entry daha
hesabın var mı? giriş yap