1979 entry daha
  • 17 ağustos denilince, aklıma bir öğrencinin öğretmenine yazdığı veda mektubu gelir. bu mektubu ilk defa lisede çıkardığımız edebiyat dergisinde okumuş ve çok etkilenmiştim. oradan bire bir aktarıyorum. (dergideki bilgiye göre bu mektup; 17 ağustos 1999 depreminde vefat eden mesut fatih çelik'in, depremden kısa bir süre önce öğretmenine yazdığı mektubudur. fatih üniversite imtihanında bilkent üniversitesi, işletme (burslu) bölümünü kazandığını öğrenemedi. mektubu fatih'in annesi, enkazın altında bulup fatih'in öğretmenine getirmiştir.)

    "öğretmenim! size 16 ağustos'un yakıcı sıcağına yenik düşmüş yalova'daki evimden yazıyorum. saat gece yarısını henüz geçti. içimde tuhaf bir his var. sanki, size şimdi yazmasam,bir daha hiç yazamayacakmışım gibi geliyor. hayatla hesaplaşmak için bu son fırsatmış gibi hissediyorum.

    hatırlar mısınız? yurttan kaçtığımız akşam, bizi bilardo salonunda yakalamış ve yurda döndüğümüzde bana, "fatih! bilir misin ki, dünyanın en mutlu cimrisi, edindiği gerçek dostlarını muhafaza edebilendir? biz gerçekten dostsak, arkadaşlığımızı bilardoya değişemezsin." demiştiniz.

    sonra; uyuyor numarası yaptığım o gece, "allah'ım, öğrencilerimi çok seviyorum! bana onların yüreklerine tesir edecek sözleri söyleyebilme gücü ver! bilmiyorlar, bilseler böyle davranırlar mıydı?" diye dua edişinizi, battaniyemin altında akıttığım göz yaşlarımla dinlemiştim.

    ah öğretmenim! "bu adamın bizimle ilgilenmesinden çıkarı ne?" diye, için için bir öfke duydum, ilk zamanlar size karşı. o zamana kadar ya bir karşılık beklenen "eğer" türü sevgiyle veya bir şeylere sahip olmanın sonucu olan "çünkü" türü sevgiyle karşılaşmıştım: "eğer iyi bir çocuk olursan, ailen seni sever." ya da "seni seviyorum, çünkü o kadar zengin ve ünlüsün ki..." hep düşündüm; karşılıksız veya mevcut bir duruma bağlı olmayan gerçek sevgi yok mu, diye. ta ki, sizin bizimle paylaştığınız," her şeye rağmen sevmek" duygusuyla karşılaşıncaya kadar...

    düşünsenize öğretmenim; sigara içmeme, size defalarca yalan söylememe ve bir çok kötü alışkanlığıma rağmen sevdiniz beni. ne güzel, bir insanı kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına rağmen sevebilmek! en çok ihtiyacımız olan sevgi de bu değil midir?kalbinizin derinliklerinde dünyada kimsenin size aldırmadığını ve sizi gerçekten sevmediğini düşünseydiniz, edindiğiniz mal veya şöhretin, başarı veya unvanların sizin için bir anlamı kalır mıydı? dünya, başınızın üstüne çöküvermez miydi? günün birinde gerçek ve doyurucu bir sevgiye ulaşabileceğiniz umudu olmasa,hayatınızın geri kalanını nasıl yaşayabilirdiniz?

    ne olur öğretmenim, hep böyle kalın! inanın, üniversiteyi kazanamasam veya son dakikalarımı yaşıyor olsam da; bunu bize tattırmanın verdiği mutluluk, her şeye bedeldi. bundan sonra öğrenciniz olma mutluluğunu yaşayabilecek öğrencilerinize de, şu dileklerimi aktarabilir misiniz?

    "arkadaşlarım, kardeşlerim, ağabeylerim!.. sizce bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? bu yıl kaç defa gün ışığıyla uyandınız? kaç kişiye, sırf içinizden geldiği için hediye aldınız? en son ne zaman mektup yazdınız veya eski bir arkadaşınızı aradınız? bunlar, aslında önemsiz gibi görünen küçük ayrıntılar değil mi? iyi bir hayatın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü? öyleyse, bundan sonra bir düşünün. yayılın çimenlerin üstüne. acele edin. er veya geç, çimenler yayılacak üzerinize!"

    canım öğretmenim!

    bilseniz, şu an o kadar rahatım ki! saat 03:00'e geliyor. artık uyuyabilirim, hemde bir daha uyanmamacasına... hoşça kalın! sizin "her şeye rağmen" sevginize layık olmayan ama, sizi her zaman sevecek olan yaramaz öğrenciniz!"
957 entry daha
hesabın var mı? giriş yap