27 entry daha
  • "karizmatik duruş" kaygısından tamamen uzak olan bu saf filmler daha en başta basit! melodilerden oluşan müzikleriyle insanı alıp götürebiliyor uzaklara. hani abd'de arabalı sinemalarda insanların eskiden film izlediğini felan görürüz ya filmlerde, işte öyle bir durumda hissetmeme neden oluyorlar.

    yine insansı bir film işte. insan, hayat ve birazda mizahi bakış açısının toplamı gibi bişey amarcord. teknik kısmıyla ilgilenmiyorum ama. çünkü filmi ya teknik kısımla yani beyin ile izleyeceksiniz ya da kalbinizle. biz genelde
    kalbimize yeniliyoruz. gerçi bundan şikayetçi olan var mı pek sanmam. o yüzden hangi kare ne kadar fotoğraf estetiğindedir onlardan hiç bahsetmek istemiyorum.

    işte kalbinizle izlediğinizde çok az kişi heralde ben beğenmedim diyecektir. çünkü hayat ve insana özgü şeyler var filmde. tabi tüm sıradanlığıyla doğal olarak. italya'nın bir kasabasında dine, aşka, eğitime, politikaya, cinselliğe, aile yaşamına, anılara, hayallere, kadınlara, erkeklere, çocukluğa, ergenliğe, yetişkinliğe, çocukça yaramazlıklara, okul yaşamına,
    cinselliğin keşfine, akabinde masturbasyon heyecanına, kendinden büyük birine duyulan ilgiye, kendinle yaşıt birine duyulan (karşılıksız) aşka, fantazilere, kar ve bahar sevincine, ölümlere daha çok mizahi yönden bakan bir film var. ayrıca bol bol iri meme ve popo da dahil bunlara.

    gülmek isteyen bir çok insana rahatlıkla tavsiye edilmeli bu film. çünkü istemeden ve kendinizi zorlamadan resmen salyalar saçarak gülüyorsunuz. italyan kültür merkezini dolduran sosyetik süslü entel teyzelerle yanyana epey bir güldük filmde. iri memelere, "üflemeyeceksin emiceksin" tarzı süperötesi mizaha, çok sempatikçe gösterilen masturbasyon sahnelerine,
    "tashaq" tarzı cesurca kullanılan söylemlerine falan kolkola gülüyorduk o teyzelere işte. yani demem o ki her çeşit insanda ortak duygular uyandırabiliyor film.

    fellini'nin karakter yaratmaktaki başarısını takdir ettim. okul sahnesindeki o hocalar gerçekdışı olamaz ya. bu kadar mı iyi seçimler, paketle vitrine koy adamları olur. sonra o yaşlı amca, teo amca, çocuklar, hanfendiler çok iyiydiler.
    monica belluci'nni nasıl bu kadar hoş,çekici birisi olduğunu şimdi daha iyi anladım. çünkü filmdeki fahriye abla* bile yaşına rağmen üzerinde çok sıkı bir çekicilik barındırmaktaydı. italyanlar böyle olsa gerek.

    ha film hep mi saf duygularla bezeli hiç mi mesaj yok. var tabiki. ama hepsini ayırt edemiyorum elbet. yoksa gramofon sahnesi hatta inşaattaki "tuğlalar" şiiri bile aslında biraz kara mizah olabiliyor. ama yinede ağırlığı mizahi yönünde bu filmin.

    söylemeden geçemeyeceğim bir nokta daha var. bu filmi ben biraz vizontele, biraz hababam sınıfı ve birazda züğürt ağa filmine benzettim içtenliği adına, bir bölgenin insanını tasvirleme adına. beğeni derecesi olarak bu filmler ile amarcord'u çok çok uç noktalara ayırabilecek birilerinin samimiyetinden şüphe ederim. türk filmi diye burun kıvıran, bir kenara atan birisi gelip bu filmi göklere çıkarırsa işte orada sahte entelliğin izleri başlar benim gözümde.

    biraz uzun gibi oldu ama film aslında bu kadar uzun bile değil. hayat kadar normal, fazlası olmayan bir film idi işte. sevdim. ama ne eski diye, ne farklı bir ülkeden diye, ne klasik ilan ediliyor diye, nede kültür merkezine gelenlerin belki çoğunluğunun "bak bunlar seviyo kesin iyidir" kaygısı adına değil bizzat bana hissettirdikleri için sevdim. zaten sinema bunu başardıkça biz "yaşasın sinema" demekten bıkmayacağız gibi görünüyor.
63 entry daha
hesabın var mı? giriş yap