• "iki kişi arasındaki sohbetleri suç kabul etmeye başlarsak, kahvehanelerde adam kalmaz, hepsini içeri tıkmak lazım"

    simdi savcicilik oynayip adamin dedigi suctur, degildir degil derdim -ki bir insanin salt bundan yargilanmasi sacma olur bence- lakin bir anayasa profesoru eski yok baskaninin cumhurbaskanligi, darbe, muhtira hakkindaki fikirlerine gosterecegim hassasiyet, bunlarin uzerinde kopacak yaygara, elbetteki erzincan merkez kiraathanesinin iki culsuz mudavimi arasindaki sohbetten daha fazla olacaktir.

    yarin oburgun biri ola ki tayyip'le gul'un muhabbetini gizli kayda alsa, bunlar da aralarinda "hoca bu nemrut suratli genelkurmay baskani da bir kalp krizi gecirse de ilk defa bir oh deyip yatsak" diye veryansin etseler... hah iste akabinde de buraya "tayyip belli ki bu ahlaksizi adam yerine koyup guvenmis, odadan cikartmadan konusmus durustce, bu nankor herif de gidip youtube'a yetistirmis. hayir ne var yani basbakan genelkurmay baskaninin olumunu dilemisse, plan yapmamis ki, oyle geyik yapiyorlar herhangi iki kanka gibi" yazildigi gun, saskinliktan dilimin tutulacagi, degerlerimin altust olacagi gundur.

    edit: tartisma pic olmadan editleyeyim dedim de gec kalmisim: basimizdakilerin kayda kuyda gerek kalmadan neler dediklerinin ortada olmasiyla konunun ne alakasi var guzel kardesim. biz burada yok baskaninin veya basbakanin muhabetlerinin gizli kayit degerinin kahvehane muhabetlerininkinden daha fazla oldugunu savunuyoruz, sen kalkmis "siz tezice bok atmak icin firsat kollarken, biz sizinkilerin ne dediklerini zaten biliyoruz" gibi ortada olmayan abuk bir amigoluk mucadelesi yaratiyorsun. bari onu da duzgun yapsak, "anani al da git"le darbeye yatkinligin ne gibi korelasyonu var belli degil. ulkedeki futbol manyakligi yuzunden olsa gerek millet her halta iki tarafli bir mac gozuyle bakmaktan ne yazildigini anlamayacak hale geldi
  • bir grup galatasaray lisesi öğrencisi erdoğan teziç'i ziyaret etmektedirler, o sırada kapı açılır, yaveri içeri dalar:
    yaver: efendim sizi dışişleri bakanlığından arıyorlar
    teziç: ben onları sonra ararım
  • galatasaray lisesi eski müdürü olarak en önemli icraatı benim saçlarımı kestirtmektir...

    edit: enteresan tabi... bir bakiyorsunuz erdoğan teziç sizin yaninbaşinizda, "saçini kestireceksin" - "kestireceğim ama siz istediğiniz için değil ben istediğim için" - "ne? çabuk odama gel savunmanı yaz" - "yazayım" tarzında sıcacık bir diyaloğa giriyorsunuz, bir bakiyorsunuz kendisi yök başkani olmuş, devletin iyice üst kademelerine tirmanmiş... insan dediğin kuş misali yani, işte o anda farkediyorsunuz ki, böyle tvde gördüğünüz büyük adamlar falan da aslinda etten kemikten, normal hayat yaşiyan, bağiran çağiran kizabilen insanlar... neyse, özetle erdoğan teziç bana bu dersi vermiş, ettiğim laflarin dişinda gayet kültürlü, bilgili, modern, fransiz, beyaz saçli, ilgili, sevgi dolu, yemeğini sicak seven, giysileri bakimli, konuşmasını bilen, destek olmasını bilen, yök başina getirilesi süper bir insandir... açikçasi onlar uğraşacaği için akp hükümetini kiskaniyorum, ama ne yapalim, vatan için kendimizi feda etmemiz gerekti bu noktada... bir gün cumhurbaskani oldugunu da görürüz işallah...
  • şöyle bir anım var kendisiyle:

    üniversite yıllığını çıkarma çalışmalarını yürütürken anayasa kürsüsünün fotoğrafını çekmek için kendisinin olduğu bir gün rektörlükteki yerlerine gitmiştim. fotoğrafı çektim. o an aklıma hocalarla fotoğraf çektirmek geldi. "hocam ben de sizinle fotoğraf çektirebilir miyim?" dedim. önce "olur" dediler. tam yanlarına giderken birden hoca "dur" dedi. "sen şimdi yıllık için fotoğraf çekmek görevini bunun için kullanıyorsun. bu adaletsizlik olur." dedi ve ben o fotoğrafı çektiremedim. "aşırı hassasiyet" de diyebilirsiniz ama bence ince bir dersti.

    allah rahmet eylesin.
  • ışıklar içinde uyusun.

    öğleden sonra yapılan ilk ders onundu. bizler birinci sınıf olmanın da verdiği longozlukla aramızda konuşur derse girdiğini bile fark etmezdik. sesini bile çıkarmaz abuk subuk karalama yapılmış tahtaya bakardı. hişt..susun diyen arkadaşları uyararak derse geldiğini belli ederdi.
    bir kere odasına gitmiştim. ayağa kalkıp elimi sıkarak "... sorununuz nedir.." diye sordu. öğrencisine de insan gibi davranan harika bir insandı.
    yakın arkadaşları " kaptan" der. galatasaray lisesinde okurken voleybol takım kaptanıymış.
  • teroristligi bilimsel olarak kanitlanmis seyin onunde diz cokenlerle tokalasmis insanlara giciklik olsun diye tehdit mektuplari gonderen eski solcu yeni liboslarla zamaninda cezaevi kankaligi yapmis ve sonra da is kurmus bir takim derin kisilerin zorlamasiyla borsayi yabancilara satip birakan sozumona politikacilarin amerikali abilerinden bayram hediyesi olarak irak harekati izni kapmis omzu kalabaliklarin ulkesinde vatani icin canini verenlere nanik yaparcasina vicdani ret safsatalariyla rengini belli edenlerin simarikligindan feyz alip, nobel odulu icin anasini bile satacak bir takim bati ozentilerinin hepimiz ermeniyiz diye bagirirken hic akillarina dahi gelmeyen sehitlerimizin fedakarligini "burasi yan gelip yatma yeri degildir" diyerek ucuzlatmaya calisanlara bayram ziyaretine gidip baslari kapali oldugu icin iceri alinmayan iki yuzlu provakatorlerin ozgurluk aldatmacasi adi altinda bu ulkenin evlatlarini birbirine dusurmek istemelerine duyarsiz kalan apolitik ozal gencligi artiklarinin sevmediklerinin sevdiklerinin dusmanlarinin korudugu, geri kalan herkesin amcalarinin da uzerine cullandigi insan. salt buradan hakli olup olmadigi kolayca anlasilabilir, sorusturmaya, dusunmeye gerek yok.

    herseyi acikliyorum, hukumet devrilecek editi:
    simdi yorum yapmadan once kayda bile bakmamistim dogru duzgun, zira ilgilendigim sey gxlin ideolojisi geregi defansa gecip "yani efendim birakin bunlari kahvehanede de oluyor, zaten kaydi yapan da serefsizmis" filan fismekan tarzi yorumuydu. yahu dedik, bu konumdaki bir insanin bu konudaki dusunceleri elbette onemli olacak (suc degil, zaten kim dedi suc diye?, kendi kendine zil takip mazlumu oynuyor millet), haber malzemesi olacak. sonra ters yonden bir paralellik cektik, bu olay tayyip icin olsa da mi ayni tepkiyi gosterecektiniz dedik (unakitanda olmus zaten, baktim yok oyle bir "kahvehane muhabbeti bunlar, muhim degil" tepkisi), hop bu sefer baskasi lafi neresinden anladiysa, sanmis ki ben tayyip taraftariyim, tezicin falsosunu yakalamis geciririyorum, oysa heheeeyt o tayyipin falsosunu yakalamak icin gizli kayida bile gerek yokmus, milletin anasina kufretmis, vs.

    insanliga olan inancim azaliyor boyle seylerle karsilastikca.

    bu cephelesme iyice belirginlesince, kendini futbol macinda amigo sananlar atliyorlar, yok efendim zaten tezice laf eden adam terorist destekcisini olumune savunan adammis. allah allaaah. ortadaki konu hakkinda (yani benim acimdan gxl tarzi savunmalar, genel olaraksa kaydin icerigi) tek kelam etmeden tartismayi bitirecekler masallah.

    ornek 1: apo yercekiminin varligini savunur, bir hocahazretleri reddeder, biri de cikip "30 bin kisinin olumunden sorumlu, eli kanli bebek katili adami savunanlar tarafindan hedef alinan kimse" der, yercekiminin gecerliligi hakkinda bir yorum yapmadan "kazanir". ornek 2: tayyip'ten de, unakitandan da zerre hazzetmiyorum, benzer bir durumda hepsinin de afise edilmesini ve gerekirse hapse tikilmalarini savunuyorum, ve ayni ben, ayni durusu tezic icin de sergileyebilecek kadar muk kemmel bir insanim. noldu?

    sonra efendim niye komik siyasi tartismalar olsun bunlar? yani zamaninda unakitan aynisi yapmissa, sozlukteki maasli akpliler de simdi intikam aliyorlarsa, bunun onemi ikinci derecedendir yahu. amigoluk yapanlarla tasagini gecersin ama konunun kendisini kucumsememek lazim. anayasa hukukcusunun kalkip "muhtirayi gorunce rahatladim, zaten bu burada oldukca tanka tufege gerek yok, o adami cumhurbaskani yapmadan indirirler oldururler" demesinin komik bir yani yok, zira adami sev sevme, savun savunma ne haltsa, herseyden ote onemli bir mevkideki bir insanin politik gorusunu ve baglilik derecesini aciga vuruyor. "yuzde 70 olsa da cikarmazlar" diye dusunen ve bundan rahatlamis oldugunu anladigimiz yok baskaninin, pekala bu demeci yuzunden yok baskanligi yapmasini da istemeyebilirim, apolitik olup bunu umursamayalim mi? ek olarak adamin got olmus olmasi hakkinda da bir yorum yapilmasin mi? bu illa bir tarafa aidiyet isareti mi olarak yorumlanmali, "unakitanin kani yerde kalmayacak uleeen" nidalariyla mi entry giriliyor? hayati sakarya meydan muharabesi tadinda yasayanlaradir sozum.
  • metamorphosis
    sahne 1- cumhurbaskanligi secimi
    sahne 2 - turkiyenin ve ortadogunun kaderini belirleyecek, laiklik/ataturkculuk ve yobazlik arasindaki bir mucadele
    sahne 3 - laiklikten daha ufak bir kume olan "ne ab ne abd tam bagimsiz turkiye" ulusalciligi vs yobazliktan daha ufak bir kume olan "abd'nin gudumunde bir seriat duzeni"
    sahne 4 - statuko burokrasisi vs islami burjuvazi ve kadrolasma
    sahne 5 - halk ve asagi siyasiler demokrasiyi andiran sette ufak cikarlar pesinde debelenedursunlar, devlet rantini kim yiyecek, kontrol kimde olacak kavgasi
    sahne 6 - "hayvan ciftligindekiler, artik domuzlarin ve insanlarin yuzlerini ayirt edemiyorlardi.."

    tezic'in ettigi laf, trajikomedyamizin son sahnesinin cekimini baslatmistir
  • fransa parlamentosu’nun ermeni soykırımını iddialarının inkarını suç sayan yasayı kabul etmesin ardından fransa'nın en yüksek devlet nişanlarından olan lejyon donör nişanını fransa'ya iade kararı alan zat-ı muhterem. napolyon döneminden beri çok az kişiye verilmiş bu ünvanı ilk kez birinin iade ettiği söyleniyor.

    fransa cumhurbaşkanı chirac’a yazdığı mektupda, ”ermeni soykırımı iddialarının inkarını suç sayan metin, henüz kanunlaşmamış olsa da bu konunun fransa’nın bir devlet politikası haline gelmiş olması karşısında bu nişanı taşıyamayacağım. nişanı mektubumla iade ediyorum” demiştir.
  • 1999 yilinda kendisi galatasaray lisesinin muduru iken, o sirada yeni kurmus oldugumuz felsefe klubunun dergisini cikarmak uzereydik. tum yazilar alinmis, tek kalan is dizgi icin bilgisayarda guzel bir format, bir de derginin adinin secilmesi. 5 kisi, uzun tartismalardan sonra, o sirada da cok etkisi altinda bulundugumuzdan olsa gerek, bulanti adi uzerinde karar kildik. tabi boru degil bu. okulun dergisi, bir yayin. sahibi olarak da okul mudurunun ismi gozukecek, bu yuzden mudurumuz ve abimiz sayin tezicten randevu aldik, odasina gittik, bu fikri acikladik. once sakin sonra fevri bir sekilde karsi ciktiktan sonra toplantiyi biraz emrivaki bir sekilde bitirdi, odasindan koridora dogru ciktik, ama konusmalar devam ediyor bir yandan. o sirada yanimiza (okulun fransiz en ust yetkilisi olan) mr. doumergue -ki kendisi turkce bilir- geldi. konusma devam ederken, mr. doumergue bi kac saniyeligine yanimizdan 3 4 metre uzaklasti. bunu firsat bilen erdogan abi, sesini hafifcene alcaltip, 2 saniyede tartismaya son noktayi koyan o cumleyi etti:

    - cocuklar, ben lisemin dergisine, o *sartre'in kitabinin adini koydurtmam.

    bu derece hukukcu, bu derece demokrat bir insandir.
  • daha bi kaç ay öncesinde toplumun değişik(!) kesimleriyle beraber abdullah gül ün cumhurbaşkanlığı adaylığını reddederken, eşi türkiye cumhuriyetini şikayet ediyor diye gerekçesini ortaya atıyorken, şimdi çıkıp anayasa değişikliğini aihm ye götürürüz diyen kişi. demek ki neymiş, aihm bir yargı yolu, yaptığı iş adalet, yargı yoluna gitmek ise şikayet değilmiş.
hesabın var mı? giriş yap