• 1897 yılında nüfusunun %52'si türklerden oluşan bir şehir..
  • tiflis ya da batum üzerinden gidilecekse mutlak oralarda bulunan ermeni konsoloslukları'ndan vize almanız önerilen memleket. aksi halde sınırda uzun süren bir sohbetle 1915'in osmanlısı'nda yaşamayan biri olmadığınızı kanıtlamak zorunda kalabilirsiniz.

    gitmek için, gürcistan'ın başkenti tiflis'te ortachala (ortakale) denilen esenler otogarı'ndan bozma otobüs terminalinden kalkan martuşkalara (sovyet tipi minibüs) binmeniz gerekiyor.

    binmeyin. onun yerine terminalin önünde (terminal dediğimiz dökük bir bina) bekleyen taksilerle konuşarak çok daha rahat bir şekilde gidebilirsiniz. zaten siz konuşmadan elinizde bavullar varsa onlar sizden önce sizinle konuşacaktır. herkesin üzerinize atladığı bir pazardan bahsediyoruz. marşutka, yani dolmuşla gitmek isterseniz ki oldukça zahmetli bir yol için 30 lari ücret vermeniz gerekir, taksiye ise en fazla 40 lari. taksi dediğimiz olay da türkiye'deki benzerleri gibi değil. birçoğu mercedes, bmw'nin üzerine taxi tabelası asılmasıyla o hale gelen arabalar.

    hangi aracı seçersen seç ortalama 1 saatte ermenistan sınırına ulaşacak ve hayretle "vay be çabuk geldik" diyeceksin.

    uyumaya devam et, çünkü erivan, gürcistan sınırdan çok uzak (4 saat ortalama). sınır kapısında diğer yol arkadaşlarının aksine sadece senin vizen yoksa şoför seni girişte bırakacak ve yürüyerek biraz da tedirgin ne bok yiyeceğim ben diye diye vize bankosuna ulaşacaksın. önce bir selam verip birbirinize gülümseyin ardından pasaportu uzatın ve vize memurunun gülümsemesini kaldırın. pasaportunuza bakacak. anadolu'dan can havliyle kaçmasına sebep olan ay ve yıldız'a uzun uzun bakacak. sayfalarını çevirecek tek tek. defalarca. bakacak ve yine bakacak. en son neden geldiğinizi soracak. klasik cevaplarla bu soruları savuşturmanızı ve önünüze konulan vize formunu doldurarak 15 dolar artı bir miktar holosko karşılığı vizenizi alacaksınız. ve ermenistan'dasınız. ülkenizin azeri çıkarları nedeniyle sırtını döndüğü yasak topraklarda,hayastan'dasınız.

    durun değilsiniz. ermenistan demek erivan demektir. nüfus oranına göre her iki ermeni'den biri erivan'da yaşamakta ve bu şehir ülkenin her şeyi. oraya ulaşmak için de epey sarp yollardan, 10. yüzyılda yapılmış tarihi sanahin manastırı'nın altından türkiye'deki kürtlerin baskısından kaçıp kurtulmuş yezidiler'in köylerinden, kapkaranlık çukurlu bir tünelden, 7 aralık 1988 ermenistan depreminin yaşandığı tarihi gümrü şehrinin kıyısından ve ucunun nerede biteceği konusunda meraklandıran boruların bulunduğu bilumum yollardan geçeceksiniz.

    erivan. revan. yerevan. dağların arasından geçerken ortada kalmış bir şehir göreceksin. işte orası ora. çölde vaha. ama şehre indiğinizde sadece bir tek dağa bakıp duracaksın; o da her bir ermeni'ye göre dünyanın en güzel dağı ararat.

    alexander tamanyan'ın dizayn ettiği bu şehirde gezerken karşınıza bir sürü güzel şey çıkacak. cascade denilen her bir katı ayrı sanat eseri yerleştirilmiş merdivenlerin en tepesine çıkıp oradan şehre bakın, opera meydanı'na inin ve jazzve cafe'de kahve söyleyin, her akşam 8 ile 11 arası şarkı söyleyen havuzun yanında oturmak için cumhuriyet meydanı'na gidin, ararat'a karşı bakan soykırım müzesine çıkın, şehrin merkezindeki gök cami'ye girin, shawarma yiyip spas çorbası içebileceğiniz bir restoran bulun, sas veya yerevan city market'e gidip alışveriş yapın, bir köprünün iki tarafında karşılıklı olarak duran ararat konyak fabrikası ve noy şarap fabrikasına uğrayıp turlara katılın, vernissage bit pazarına gidip insanların geçmişini satın alıp kendi yarınınız yapın, elinde kılıcıyla türkiye'ye dönük duran mayr hayastan (ermeni ana) heykelinden bir de siz türkiye'ye bakın.

    ama insanlara sakın tek taraflı duyduğunuz, yaşamadığınız/yaşatmadığınız geçmişi dayatmayın. sadece şehri hissetmeye çalışın sandığınız şeylerin sayılmadığı erivan'da.

    ****

    para birimi dram
    1.000 dram yaklaşık 5 tl

    dolmuş 100 dram
    gecelik ortalama hostel 3.000-4.000 dram (kişi başı)
    ortalama yemek 1.000-2.000 dram
    magnet 500-1.000 dram
    nar şarabı 2.000-3.000 dram
    şarap fabrika turu 4.000 dram
    taksi 1.000 dram (10 dakikalık mesafe)

    üç yıl sonraki ikinci tatilin ardından edit:

    atlasjet'in erivan-istanbul arası uçuşları başlamış. ben başka bir ülkede yaşadığım için oradan gittim ama uçakla gitmek güzel bir tercih olabilir. ilk kez gittiğim karayolu gibi haavalanı pasaport polisinde de benzer şeyler yaşadım. vizemi online almama rağmen 'sorun var' deyip beklettiler, pasaportu eğip büküp incelediler ve yarım saat sonra gönderdiler. sakin kalın.

    gittiğim günün bir gün öncesi, serj sarkisyan'ın yönetimi bırakmasını kutlamak için system of a down gelmişti. ancak bir günle kaçırdım. daha önce giremediğim ararat konyak fabrikası'nda tura katıldım. bu ülkede bulunan tek azerbaycan bayrağı, bu binada bulunan barış fıçısı'nın yanında duruyor. eğer bir gün iki ülke arasında barış sağlanırsa o fıçıyı açıp içeceklermiş.

    dolmama restoran'dan müthiş yemekler yiyip, hor virap kilisesi'ne geçerek tatilimi bu ülke için sonlandırdım. ek olarak cascade denilen merdivenlerin başlangıcınaki caddeye bir sürü yeni cafe açılmış. türkiye ermenisi sevak şahin balıkçı'nın ailesinin işlettiği la vita cafe & restaurant'da bu caddede bulunuyor.

    sorularınız olursa bir yeşil yanınızdayım.
  • bayram tatilinin 2 gününü geçirdiğim şehir. izlenimlerimle birlikte mini bir şehir rehberini buraya bırakmak isterim:

    öncelikle vize almanız gerekiyor. vize ile ilgili bilgiye şuradan (bkz: ermenistan/@milazi) ulaşabilirsiniz.

    vizemin çıktısını, konaklama ve seyahat belgelerimi yanıma alıp uçağa binerken benden başka yalnızca 2 türk daha vardı. ikisi de 50'li yaşlarında adamlardı ki birisinin eşi ermeniydi. çocuklarına arada ermenice kızıyordu. dolayısıyla arkadaşlarımın sorduğu, okurken belki sizin de soracağınız o soruyu uçağa binerken bu kez ben de sordum: “yav benim ne işim var ermenistan'da?”

    eğer siz de “kafamıza göre bir şey yapalım. saçma sapan olsun” deyip buraya gelecekseniz buyurun edindiğim bilgiler:

    uçağa binip sabah erivan'a ulaştığınızda sizi küçük bir havaalanı karşılayacak. havaalanı küçük ama maşallah ülkeye gelen gelene. fransa'dan rusya'dan mısır'dan inen uçakların yolcularıyla öyle bir sıra oluştu ki sanırsınız burada da bayram tatili var.

    neyse ki 18 banko vardı ve hepsi de hızlı bir şekilde pasaport kontrollerini sağlıyordu. ilk merak ettiğim şey, polisin nasıl bir tavır takınacağıydı. ama hiç beklediğim gibi gelişmedi olaylar.

    vize kağıdını uzattım. bakmadı bile. bilgisayardan okuduğu soruları sordu ve cevaplarımı da bilgisayara işledi: hangi amaçla geldin, kaç gün kalacaksın, ilk gelişin mi, nerede kalacaksın ve burada bir tanıdığın var mı?

    dönüş biletimi vs sormadı. sadece kalacağım yerin adını anlamayınca rezervasyonumu gösterdim. adını bilgisayara işledikten sonra hoşgeldiniz dedi ve bitti.

    eğer sabaha karşı buraya iniyorsanız taksicilerin kucağına düşmeye gerek yok. hemen havaalanı önünden sabah 7 - akşam 10 arası her saat başı işleyen otobüsler var. otobüs dediysem bizdeki havaş gibi değil. bildiğiniz okul minibüsü gibi. yolcu dolsa da ayakta gidebilirsiniz. şehir merkezine gidiş 300 ermeni dramı (bundan sonra amd diye kodlanacaktır).

    100 amd bugünün kuruyla 7 türk lirası. 1 dolar da 384 amd olduğundan shuttle 1 dolar bile değil. bilet sistemi de yok. normal dolmuşa para verir gibi şehir merkezinde inerken 300 amd'yi şoföre uzatıyorsunuz. dolayısıyla paranızı havaalanında bozdurmanız gerekecek.

    para bozdurma demişken şunu söylemek de yarar var: havaalanında, şehir merkezinde bizim alışık olduğumuz döviz büroları yok. havaalanında ülkenin bankalarının şubeleri var ve sürekli açık. sadece döviz bozdurma işlemi için açmışlar sanıyorum. genellikle havaalanlarında makas fazla olur. ancak kura bakıyorum google ile neredeyse aynı. ülkede sabit kur mu var nedir. şehir merkezinde de aynı kur oranı. kimisi 383, kimisi 384. üçüncü bir kur görmedim şahsen.

    şehir merkezinde de öyle her köşe
    başı dövizciler yok. eczanenin ya da süper marketin içinde bir banko olarak bulabilirsiniz. sorun şu ki sabah döviz bozdurmak için marketlerin açılmasını beklemeniz gerek. market açıldı diyelim. bu sefer de dövizciyi bekleyeceksiniz. keşke hepsini havaalanındaki bankada bozdursaymışım dedim. çünkü bankada 383'tü. marketteki 384.

    bu arada kurlarda dolar için makas daha az. alışla satış arasında 2 - 5 amd oynuyordu. euro için aradaki fark daha fazlaydı. yani dolarınızı bozdurup geri dolar almak isteseniz daha az kaybınız olur. mümkünse dolar ile gelin. sanıyorum ülkede dolarizasyon var.

    1) gelelim gezimize. benim ilk durağım ulusal sanat galerisi oldu. giriş 200 amd. 3 katlı ve her katında farklı bir tema, konu işlenmiş. ayrıca her temanın odası da ayrı bir renge boyanmış. tasarım olarak güzeldi.

    en üst katta erotizm temalı nude çizimler mevcut. nude deyince hemen merak ettiniz değil mi? neyse sizin için koyayım bir iki tane. tablo 1
    tablo 2

    hemen diğer oda ise fransız dönemi antika eşyalar ve ermeni bir gezgin olan ivan aivazovsky'nin gittiği yerleri resmettiği tablolar mevcut.tablo 3

    alt katta ise bu kez dini ögelere yer verilmiş. tablo 4

    diğer tema ise bizde şahname olarak bilinen onlarda ise rostam ve sohrab olarak yer etmiş destanın eski basımları, bu basımlara ait çizimler mevcut. destan, eskizlerle resmedilmiş. destanın baskısı

    bir de birçok türkiye'de doğmuş ressam var. trabzon, istanbul, van, erzurum… ve tablolarda da türkiye'nin bazı şehirleri resmedilmiş.

    en alt katta ise sovyet dönemi eserler mevcut. eksi 1 katta ise heykeller yer alıyor. şahsen ben memnun kaldığım bi sanat turu oldu. aynı binanın arka tarafı ise tarih müzesi. malum propagandalar yapılacağını tahmin ettiğim için gitmedim. oranın da giriş ücreti aynı.

    2) çağlayan ya da cascade adlı şehir merkezinde tepeye çıkılan yer var. merdivenleri çıkmak epey yorucu ama çıkılır. tüm turistler de burada. tüm turist dediğim de iranlı ve hintli. :) buna sonra değineceğim.

    buranın en tepesine çıkınca karşınızda ağrı dağı'nı görebiliyorsunuz. zaten onlar da bu dağa bakıp iç geçiriyorlar. bizden sahip oldukları tek şey ahanda bu dağın görüntüsü. giriş vs paralı değil. bildiğiniz upuzun merdiven ve en tepede de anıt. anıt çok güzel esiyor ama. o merdivenleri çıktıktan sonra o serinlik iyi geliyor.

    buranın etrafında bolca kafe ve restoran var. gözünüze kestirdiğinize girebilirsiniz.

    3) mother of armenia diye bir heykel var. ama sadece uzaktan da gördüğünüz bu heykel. bir yanında dönme dolap. çağlayan'a çıktıysanız buraya çıkmasanız da olur bence. çok merak ediyorsanız çıkıverin.

    4) gelelim asıl bomba yere. benim de en çok merak ettiğim yer olan soykırım anıtı'na. şehir merkezinden dolmuşla anıtın önünde yer alan koca bir konser salonu, spor kompleksi gibi bir yer var. orada inip anıta çıkıyorsunuz. biraz yokuş. ben çıktım.

    kocaman bir seyir alanı gibi genişliğe sahip. her yerden hatıra diye gönderilen ağaçlar dikilmiş. sönmeyen ateşe doğru gidiyoruz ve ta taa tam. ulan ermeni yok. komple hint turist.

    sonra burada yer alan 1915 olaylarını sırasıyla anlatan, tam bir propaganda merkezi olmuş müzesine girdim. giriş ücretsiz. 1915'ten başlayıp 30'lara kadar türklerin ne yaptıklarını çarşaf çarşaf anlatmışlar. yok yakıldık, sürgün edildik, öldürüldük, katledildik, asimile edildik vs.

    ancak bu ermenilerde kafa yok. hani hakaret olarak değil ama buraya bir fotoğraf bırakacağım. yani allah aşkına bana birisi şunu açıklasın: bir soykırım müzesine tarihin en büyük soykırımcısının sözünü yazmak nedir? yani hadi türk olmayayım. yabancı biri de olsam şu yazıyı okuduğumda müzenin ciddiyeti giderdi. yav hiç mi düşünmediniz böyle bir ironinin nasıl duracağını? hayır, diğer odada da soykırım tarihi anlatılıyor. orada da buraya sözünü yazdığın adamın yaptığı kötülükleri anlatıyorsun. nereden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça. :)

    hıı bir de ziyaretçi defteri var. müzeye gelenler bir şeyler yazmış. bir okuyayım dedim. isviçre'de yaşayan türk birisi de bizi kınamış. hesap vermeliymişiz. fotoğrafını çektim de ifşa etmeyeyim adamı.

    fransızından tutun japonuna dek nasıl da acımışlar bir bilseniz. bu büyük bir ayıpmış da dünyanın haberi olmalıymış da falan da fistan.

    ha bunca nefret aşılamalarına rağmen milli gururumuz olan lc waikiki ve damat burada da var. şaşırdım açıkçası. devletleri nasıl izin vermiş hayret. millet de baya baya alışveriş yapıyor. buradaki gibi çoğu kişinin elinde lc poşeti. onlar da bize sinirlenince acaba boykot niyetine lc kıyafetlerini alıp yakıyorlar mıdır bilinmez. neyse politik konular bunlar.

    4) republic square bak en beğendiğim yerdi. gündüz normal bir meydan ama gece olunca meydanda klasik müzik eserleri dev hoparlörlerden çalınırken önündeki havuzda da fışkiyeler müzikle eş zamanlı hareket ediyor.

    millet burada toplanıp dans ediyorlar, çocuklar hopluyor zıplıyor. müzik bitene kadar herkes burada. güzeldi ne yalan söyleyeyim.

    neyse efendim şehir merkezinde gezilecek yer bitti. evet, doğru duydunuz bitti. opera var ve civarında uzanan caddeler var. orada yürüyüş güzel oluyor. yürüyüp bol bol hintli ve iranlı görürsünüz. hadi iranlıları anlıyorum. adamlar sınır komşusu. otobüslerle vs geliyorlar da bu hintlileri çözememiştim.

    durakta yol sorduğum birisi yarı israilli yarı ermeni çıktı. türküm deyince adam bir güldü. ayaküstü gayet güzel sohbet ettik. hemen merakımı gidermek için “bu hintliler ne ayak” diye sordum. “burada tıp okumaya geliyorlar. burada ucuz çünkü. çalışarak iyi de para kazanıyorlar” dedi. ilginç geldi.

    hintli demişken indian mahek diye bir hint restoranı var. set söyledim ki her lezzetin tadına bakayım. alt tarafı tavuk olan bir yemek ancak bu kadar lezzetli olabilir. tekrar buraya gelecek olsam sırf bu restoran için yine gelirim. ambiyansı da müthiş. olur da sevgilinizle, eşinizle gelirseniz beğeneceğini garanti edebilirim.

    burada yapabileceğiniz en iyi şey tiflis'e geçmek olur. amme hizmeti olarak otobüs saatlerini buraya bırakayım. 8.000 amd verip yaklaşık 6 saat süren bir yolculukla gürcistan'a geçebilirsiniz. ülkeden çıkarken de hiçbir sorun yaşamadım. ermeni polisi de “ilk defa mı, turist misin” dedi. bastı damgayı.

    önemli notu vereyim: gürcü sınırında pasaport kontrolünde tüm eşyalarınızı yanınıza almanız gerekiyor. hintli bir aile almayınca sıradan çıkıp otobüsten çantalarını almaya gitti. otobüs bomboş olmak zorunda sanırım.

    neyse henüz erivan'dayken biraz da yeme-içme yerlerine ve genel olarak insanlara değineyim:

    gemini cafe diye köşe başı bir fransız konseptinde kafe var. krepler 500 amd ile başlıyor. 700-800 amd bir kahve içersiniz. kaldırımda oturup gelen geçeni izleyin.

    coffee house diye hemen hemen her köşe başında, kaldırımda görebileceğiniz kahveciler var. milletin elinde zaten hep buradan aldıkları içecekler var. ucuz çünkü. en pahalı içecekleri bile 1.000 amd ve gayet büyük boy soğuk kahveler, limonata çeşitleri. ice tea filan var 400 amd. gayet de güzel yapıyorlar.

    vernissage diye bir pazarları var. el yapımı geleneksel ürünler satılıyor. yağmur başlayınca kapatıyorlardı. merakınız yoksa gitmeye gerek yok ki pahalı ürünler.

    zeituna ve seasons diye ana caddenin karşılıklı parklarında yer alan mekanlar var. birisinde sanırım craft bira yapıyorlar. akşamları kalabalık oluyor baya.

    tavern yerevan diye çok övülen bir yere gidip geleneksel yemekler yiyeyim dedim ama başarılı olamadım. ne kadar ünlüyse yer yoktu. ikindi gibi gittim ancak gece 9:40'a alabilirim sizi dedi. gürcistan'a geçeceğim için gidemedim.

    lavash adlı bir yerde kahvaltı yaptım. 12'ye kadar kahvaltı menüsü geçerliymiş. o yüzden yemek yiyemedim. kahvaltıları da bizde kahvaltı hazırlarken atıştırdığımız şeyler. krep, yumurtalı ekmek vs. bu kadar. salata, lavaş dürüm ve ice tea için 5600 amd ödedim.

    diyeceksiniz ki “bu kadar şeye 400 liraya yakın para mı verilir”. ama burası ciddi anlamda pahalı. öyle böyle pahalı değil. markette su dahi 120 amd. salatalar 2.500 amd'den başlıyor. en basit bir şey yiyeyim deseniz 2.000 amd (yaklaşık 140 lira).

    bir kafede oturup kahve içseniz 1.500 amd. yanında tatlı da yeseniz 3.000 amd. şişe alkoller 4.000 amd, sigaralar 500 amd'den başlıyor.

    türkiye'de en pahalı mağazada dahi 4.000 küsür lira olan nike air max burada 7.000 küsüre denk geliyordu. yani bir an “yav bunların kazançları ne kader ki” diye düşündüm. bu kadar iyi mi kazanıyorlar yoksa ben mi çok hafife aldım bu ülkeyi anlamadım.

    meraklısına iphone 14 pro ise 37.000 liraya denk geliyor.

    peki ne ucuz?

    eski sovyet bloğu ülkelerinin genelinde olduğu gibi ulaşım. metro, otobüs vs neye binerseniz binin 100 amd. zaten havaalanından şehir merkezine geliş bile 300 amd.

    metro demişken bizim adana metrosu gibi hiçbir yerden başlayıp hiçbir yere gidiyor. :) bir kere kullandım. o da russia mall durağında bir kilise vardı. oraya gitmek için. bizim eski teneke sobaları andıran metrosu aşırı sovyet kokuyor.

    dikkatimi diğer çeken şey martılar idi. burada da scooter kullanımı var ama kimse kullandıktan sonra bir direğe vs bağlamıyor. işi biten direkt kaldırım ortasına bırakıp gidiyor. kimse çalmıyor demek ki.

    fiyatlar pahalı dedim ama şehir dökülüyor. ne doğru düzgün yol var ne de otobüs. man markalı yeni otobüsler var ama geri kalan hepsi sanki ikinci dünya savaşı'ndan kalma. yolda birçok hasarlı araba görebilirsiniz. ön tampon vs düşmüş ama öyle geziyorlar.

    en büyük dertleri olan soykırım için anıtlar vs dikiyorlar çevre düzenlemesi berbat. kaldırım taşları yerinden çıkmış, bir yerde yol içeri çökük; duvarlar, binalar yıkılacak gibi.

    vallahi böyle fakir görünen bu ülkede yeme-içme, giyim fiyatlarının aşırı olmasını anlamadım.

    genel olarak insanları birbirine benziyor. özellikle kadınları birbirinin aynı gibi. uzun, sivri bir burun ve neredeyse ortada birleşecek kaşlar. allah günah yazmasın ama hiç güzel değiller. beyaz tenliler var ama rus kökenli oldukları belli. ruslara ait o sarışınlıkta saçlar ve renkli gözler.

    latin alfabesi kullanmayan her ülkede olduğu gibi dil sıkıntısı yaşanıyor. yeni otobüslerin üzerinde duraklar latin şeklinde ama çoğunluğu eski olanlarda hep ermenice. mecbur birilerine soruyorum “bu buraya gider mi” diye. ingilizce bilen kişi sayısı fazla değil. genellikle gençlere soruyorum ama 5 kişiden birisi biliyor.

    yani sevgili dostlar buraya gelinir mi gelinmez mi inanın emin değilim. hı benim için hâlâ en boş şehir priştine'dir. erivan, priştine'den sonraki yerini aldı. farklı bir deneyim olduğu içindir belki bilemedim.

    bir de şehir merkezinde bir sürü tur düzenleyen kişiler var. ülkenin dağlık yerlerindeki turistik bölgelere götürüyorlar. belki oralar görülmeye değerdir. bilemiyorum. onu da görenler yazsın artık. benden bu kadar.

    tiflis için bir iki ufak güncel bilgiyi okumak isteyenleri de (bkz: tiflis/@milazi) kısmına alabilirim.
  • yemesi, içmesi, gezmesi, tozması eğlenceli bir şehir.

    yemekler bizim doğu anadolu ile aynı. hatta meşhur dedikleri her şey aslında bizde de meşhur.

    lavaş, türk (ermeni) kahvesi, ekmek çeşitleri, çorbalar, soğuk mezeler vb.

    evde gibi hissedeceğiniz memleket.

    ayrıca tipinizden dolayı bir çok insan sizi ermeni zannedecek ve size ermenice konuşacaktır. çünkü yanyana koyduğunda ermeni ve türk ırkları üst düzeyde birbirine benzeyen tiplerdir.

    bunu bir aşağılama olarak görmeyin lütfen, ırk yani. napıcan. aynı topraklarda doğup büyüdük. ermeni-türk kardeşliği her ne kadar politik olarak edilse de, gerçekler ve genlerde inkar edilemez.
  • normalde dedelerimin yaşadığı memleket. edevlet uygulamasından sonra anne ve babam hepsini güzel bir şekilde tane tane anlattılar. ailemiz bile bunu saklıyor kendi öz çocuklarından önyargı oluşmasın diye.

    dedemler azerbaycanın kazak rayonunda (bölgesi) yaşamaktaymış. 93 harbinden sonra bizimkiler toplu bir şekilde şimdiki erivan olan revan kentine gelmişler. burada dedem ve ninem doğmuş ve büyümüş ancak savaş nedeniyle bu sefer sınırın öte yanına geçmek zorunda kalmışlar.

    anneannem ne zaman sıkıntıda olsa evin damına çıkıp erivana bakarmış. unutamamış. memleketinize sadece 10 km uzakta başka bir ülkenin düşman vatandaşı olarak yaşıyorsunuz.

    ayrıca devletimiz çocukların devlet memuru olma durumunu erivan doğum yeri sıkıntı olur düşüncesiyle hepsini ığdır olarak yazmış.

    normalde her zaman merak ettiğim ve gitmek istediğim bir ülke ancak gidebilir miyim gerçekten bilmiyorum. en azından hiç tanımadığım ninemin hasretini o caddelerde dolaşarak dindirmek isterdim.
  • tatile giden arkadaşlara agos gazetesi yemek, gezi, müze, festival, eğlence için tavsiyelerde bulunmuş.
    yerevan'a giderken..
  • başlığının altı cehalet kokan şehir. erivan ismi ne türkçeden ne de ermeniceden gelmektedir. şehrin ismi bir urartu yerleşim yeri olan erebuni'den gelmektedir. ilk olarak türkler tarafından da inşa edilmemiştir. erivan şehri yaklaşık 2800 yıl önce kurulmuştur. bölgedeki yer adlarının pek çoğunun kaynağı bilinmemektedir. çoğu da ermenice veya türkçe değildir. aksini iddia edenlerin ekseriyeti ciddiye alınmaması gereken milliyetçilerdir.

    ikincisi, şehrin bir zamanlar nüfus olarak çoğunluğu türk olsa da ondan öncesinde de bir ermenilerin çoğunluk olduğu bir şehirdi. şah ismail'in osmanlı ile savaşları sırasında sınır bölgesi olan günümüz ermenistan ve azerbaycan topraklarında yaşayan yüz binlerce ermeni, iran'ın merkezine doğru yerleştirilir. onların yerine müslüman türkler ve kürtler yerleşir. savaştan sonra ermenilerin bazıları bölgeye tekrar yerleşmiştir. daha sonra bölgenin rusya'nın eline geçmesiyle bölgeyi kalkındırmak amacıyla çok sayıda farklı etnik kökenden insan güney kafkasya'ya yerleştirilir. bunlar arasında ermeniler de vardır.

    şehirdeki camilerin pek çoğu ermenilerin isteği üzerine yıkılmamıştır. sovyet şehir planlaması sonucu camilerden daha çok kilise yıkılmıştır. tıpkı bakü'de bir tane ermeni kilisesi kaldığı gibi yerevan'da da bir cami kalmıştır. o cami de hala aktiftir.
  • yere= yeni, van= kent yada başkent; yerevan= yeni başkent.
  • yerevan, mimari, ruhu ve gastronomisiyle yanibasimizda duran bir cevher. ziyaret mutlaka edin.
    ancak biz turklerden nefret ediyorlar bilginiz olsun. ben turk oldugumu soyleyince bircok yerde garip muamele ile karsilastim. partnerim kanadali oldugu icin pek bir sey yapamadilar ama tek basima olsaydim kendimi guvende hissetmeyebilirdim.

    10.000 dram odedigim ararat muzesi turunda da rehberin bana turk oldugum icin yaptigi ayrimciligi hissettim. soruldugunda soyluyorum nereden oldugumu; soruyorlar da surekli. turkiye’den geliyorum diyince yuzlerinde garip bir ifade…
    soykirim yapildigini dusunuyorsa da ben yapmadim.
    20’lerindeki genclerin bile boyle olmasi uzucu.

    kizdim. ulkenizi gormeye bir gezgin olarak gelmisim. ulkenizi geziyorum, etrafima anlatiyorum. gucunuz olsa sanki beni bir kasik suda bogacaktiniz.

    lutfen biraz daha insan sevgisi ile dolu olun. bulundugunuz topraklarda o sevgi var cunku.
    bakirkoy’de en yakin ilkokul arkadasim ermeniydi. beraber buyuduk. ben onlarda hep sevgi gordum.
  • bazı mahalleleri, ermenilerin kaçmak göçmek zorunda kaldıkları türk şehirlerin adını taşıyor.

    arabkir, (bkz: arapgir)
    http://en.wikipedia.org/wiki/arabkir_district

    malatia-sebastia
    http://en.wikipedia.org/wiki/malatia-sebastia

    nork-marash
    http://en.wikipedia.org/wiki/nork-marash
hesabın var mı? giriş yap