• müzmin bir evde kalmış olarak deneyimlerime değil gözlemlerime dayanarak en rahatsız edici 3 noktaya değinmem gerekirse;

    • para karşısındaki duruşunun sizi nasıl etkilediği
    dış görünüşe değil iç güzelliğine karakterine bakıyorum yalanlarını bi kenara bırakırsak müstakbel eşin para karşısındaki tavrı karakteri hakkında belli başlı ipuçları verir zaten. ortada birlikte kazanılmış bir para yok iken evleneceği kişinin ailesinden kalan maddi gücü üzerinde söz söyleme hakkını görüyorsa kendinde tebrikler bebekten önce nur topu gibi bir sorun verdiler kucağına. aynı şey bak o şundan almış sen neden alamıyorsun tarzı kıyaslamalar için de geçerli. bu söylediğimin çağ dışı bir ifade olduğunu düşünüp kim söyler ki bunu diyenlere de gülmeden edemeyeceğim kusura bakmasınlar.

    • geldiği nokta belli iken hep ama hep daha fazlasını istemesi
    kendi başınayken ya da ailesiyle birlikteyken yapmamış/yapamamışken birçok şeyi evlendikten sonra proje gerçekleştirme kaynağı olarak görüyorsa sizi, geçmiş olsun tatmin edilemeyen bir türle evlilik yolunda ilerliyorsunuz demektir. asla ona yetemez asla sahip oldukları ile mutlu edemezsiniz onu. (burada bahsettiğim şey insan içinde kalanları eşiyle değil de kiminle yapacak mevzusu değil. hayatını nasıl kazandığını, günlerini nasıl geçirdiğini bildiği biri ile evlendiğini ve hayatının bu şekilde ilerleyeceğini kabul etmiş birinin sırf birilerine hava atmak, gösteriş yapmak için sürekli daha fazlasını istemesi.)

    • ilişkinin başında kabul ettiği şeyleri, işler resmileşmeye başladıktan sonra sorun edip etmemesi
    klanvari bir hayat tarzın var ve evleneceğin kişi bunun farkında. rahatsız olursun sevmezsin yapamazsın uyarılarına rağmen senin için katlanırım her şeye diyen bir varlık varken karşında işler resmiyet kazandığında küçük küçük sıkıntılar çıkarmaya başlıyorsa; tebrikler ailenle eşinin arasında kalacağın günler/aylar/yıllar kazandın.
  • milyon tane şey yazılabilir buraya huyundan tut dış görüntüsüne kadar. hepsi de mantıklı olur sonuçta eş dediğimiz kişiyle bir ömür geçireceğiz hastalıkta sağlıkta. herkes gönlüne göre olsun ister haklı olarak.

    ama benim için kriterlerin en birincisi nezakettir. daha evvel yazıldı mı bilmiyorum. kavga anında dahi nezaketi elden bırakmayan bi adamla olur sözlük. ne olursa olsun kırmamaya çalışmalıyız birbirimizi. boşansak bile saygıyı elden bırakmamalıyız.

    yaşadığımız çağ ve coğrafya gereği nazik erkek bulamıyoruz. kaba kaba adamlara da tamah etmediğim için eşsiz kaldım galiba.
  • empati yeteneğinin gelişmiş olması gerekli.

    bakmayın aklı seksten başka bir boka basmayanlara siz. ten uyumuymuş da öpüşürken iğrenmemekmiş de bilmem ne. lan öperken iğrendiğin insanla değil evlenmek, ilişkini de sürdürme zaten süzük!

    vicdanı, merhameti yerinde olan insanla mutlu olursunuz.
  • kesinlikle anlaşmak şart, kafalar uyumlu olucak karşılıklı saygı olucak. öyle bu çok güzel diyip almayın çok pişman olursunuz. huzuru bir bulamassanız hayatınız biter. açık ve net.
  • oturup saatlerce sıkılmadan muhabbet edebiliyor musun. dert ortağı olabiliyor musunuz.
    onun yanında rol mü yapıyorsun yoksa en en doğal en rahat halinle misin.
    dünya görüşün hayat anlayışın uyuşuyor mu.
    huylarından davranışlarından düşüncelerinden irrite oluyo musun yoksa her haliyle kalbin sıcacık mı ona karşı.
    esprilerine gülüyo musun ve senin esprilerine gülüyor mu kısacası birbirinizi eğlendirebiliyor musunuz.
    bir bakışı bir gülüşü seni alıp başka bir evrene götürüyor mu.
    bu adamla/kadınla aynı evin içine girdiğimde cicim ayları geçtikten sonra da ona bağlılığim devam eder mi.

    kısacası o benim en iyi arkadaşım mı?

    tipiymiş boyuymuş parasıymış osu busu ciddi manada bomboş çöppp. bu sorulara ne cevap verdiğinizle ilgilenin.
  • eş seçerken, ne kadar güçlü olduğuna değil, sizin için ne kadar fedakarlık yapacağına ve ne kadar mücadele edeceğine bakın.
    güç kaybedilir. ama mücadele, sevgi var olduğu sürece devam eder.
  • ömür boyu muhabbet edebileceğiniz birisiyle evlenin.

    kaynak: erol günaydın

    edit: sözü erol günaydın'ın bir röportajında okuduğumu iyi hatırlıyorum. sanırım o da friedrich nietzsche'den esinlenmiş.

    sözün internette dolaşan hali:

    "evlilikler, aşkın bitmesinden değil, arkadaşlığın olmamasından biter." der nietzsche ve devamını da şöyle getirir; "bir evlilik yaparken kendimize şu soruyu sormalıyız: sonu yaşlılık olan o uzun yol boyunca bu kadınla sohbet etmekten keyif alacağına inanıyor musun?"

    orijinali:

    wenn sie heiraten, stellen sie sich folgende frage: glauben sie, dass sie sich mit dieser person bis ins hohe alter gut unterhalten können? alles andere in der ehe ist vergänglich."

    (evlendiğinizde kendinize şu soruyu sorun: bu kişiyle yaşlılığına kadar konuşabileceğinizi düşünüyor musunuz? evlilikte diğer her şey geçicidir. )
  • yalanını yakalarsanız ayrılın. küçüğü büyüğü olmaz yalanın. yalancılık bir hastalıktır.
  • tecrubeli birisi olarak söyleyeyim; benimsemektir. onu herşeyiyle olduğu gibi kabul etmektir. problem çıktığında işte anlaşamıyoruz demek yerine anne ve babanla bile anlaşamadığını hatırlamaktır. geçinmenin zor, ayrılmanın kolay olduğunu bilmektir en başından.
  • en çok, anlaşabilmek, ten uyumu, cinsellik, sadakat yazılmış olan başlık.
    bir kadında olması gereken (daha doğrusu olmaması gereken) en birinci özellik nankörlüktür.

    bir kadın eğer nankör değilse, anlaşamadığınız zamanlarda bile, anlaşabildiğiniz zamanların hatrına anlaşabilirsiniz.
    bir kadın eğer nankörse, ne sadakatinizin ne ten uyumunuzun kıymetini bilir, 1 gün önce yaşattığınızda gözleri parlarken, 1 gün sonra bunlarn kıymeti bile olmaz. emek diye bir şey biriktiremezsiniz. bu tip bir insanla 1 ay da geçirseniz, 5 yıl da geçirseniz, arada harcanan emeğin en ufak bir hatrı olmadığı için, vefa düzeyi aynıdır.
hesabın var mı? giriş yap