• tarih bilmeyen, osmanlı'yı tanımayan, cahil ve inkarcı türk düşmanları'nın haberi bile olmadığı insanlardır.

    osmanlı'nın anadolu'dan önce bir balkan devleti olarak kurulup, geliştiğini, anadolu'ya gelen türkmen boylarının balkanlara yerleştirildiğini %70'i hiç kitap okumamış millet'in fertleri bilmeyebilir.

    bu affedilmez bir ayıptır.

    balkan savaşlarından sonra soykırıma uğrayan, kaçıp anadolu'ya sığınanlar da işte bu asil insanlardır. gıklarını bile çıkarmamış, ülke için çalışmış didinmişlerdir.

    bu ülke onların sırtında yükselmiştir.
  • (bkz: fatih erbakan)
  • 600 yıl balkanlarda yaşayıp, dillerini ve benliklerini yitirmeyen türklerdir.

    otman baba, sarı saltuk gibi abdalların inançlarını yüzyıllardır yitirmemişlerdir. bir de üstüne soykırıma uğramışlardır ki, kimse lafını bile etmez, çok normal ve sıradanmış gibi geçiştirilir alçakça.

    melezliklerine gelince, faşist kafalar için çok önemlidir bu.

    ama şunu okuyun :
    (bkz: türk/@manzikert)
  • evlâd-ı fatihân'ın teşkilatlanması, 1593-1606 avusturya savaşları sırasındadır. burada bir dönüm noktası olarak 1595 tarihli calugareni savaşı dikkat çeker. bir baskın olarak nitelendirilebilecek bu olayda seferden dönen osmanlı ordusu, eflak'ta bir nehrin üzerindeki köprüden geçmektedir. civarda düşman (eflak ordusu) aktivitesi tespit edildiği için geçişe akıncılar da refakat etmektedir. ordu sağ salim karşıya geçtikten sonra akıncılar da geçmeye başlar. bu esnada eflak ordusu baskın verir, şiddetli top ve tüfek ateşi ile köprüyü ve akıncıları bombardıman eder. köprü yıkılır, akıncıların bir kısmı boğulur, kalanlar da ağır ateş altında şehit düşerler. bu katliam gibi savaştan kimse kurtulamaz. zamanında almanya içlerine uzanan, venedik'e inen, vistül nehrinde atlarını sulayan, liechtenstein'ı bile kuşatan haşmetli akıncı ocağından geriye yahya kemal'in söylediği bir beyitten başka bir şey kalmaz:

    "cennette bu gün gülleri açmış görürüz de,
    hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde."

    savaşta mahvolan akıncı ocağının yarattığı askeri boşluğu doldurması için rumeli'deki yörüklerden müteşekkil bir askeri yapı oluşturulur. o kızıl hatırayı hep diri tutması için bu teşkilatın ismi "evlâd-ı fatihân" koyulur, yani "fatihlerin evlatları". zamanla bu tabir sivil yörükler için de kullanılır olur. yakın yüzyıllarda ise rumelide ikamet eden türkler için genel bir sıfat halini almıştır.
  • bulgaristan göçmenlerinin ve hala bulgaristan'da yaşayan türklerin benimsediği bir nevi ünvan. yakin çevremde kendini hala böyle tanimlayan insan o kadar çok ki şaşirirsiniz...
  • umut yalım'ın rumeli’den göç eden tüm ailelerin geçmişinde olan evlâd-ı fatihanların gerçek hikayelerini anlattığı kitabının adı. arka kapaktaki yazı ilgimi çekti, aldım. umarım imza günü de düzenler.

    tanıtım yazısından:

    "rahmetli dedem sabah uyanır, mutlaka traş olur, kıyafetini giyer, dışarı çıkacaksa kravatını ya da papyonunu takar, evin salonuna öyle gelirdi. lambalı radyoları vardı. açınca bir süre ısınır, sonra ses verirdi. uzun ayaklı lambasının yanındaki koltuğa oturur, birinci sigarasını yakar, günlük gazetelerini okurken radyodan gelen rumeli nağmeleri eşliğinde kahvesini içerdi. üsküplüydü.

    diğer dedemin ailesi de razgrad’tan, balkan savaşının kaybedilmesi- nin ardından anavatana dönmeyi tercih eden tüm diğer aileler gibi, gündüzleri saklanıp geceleri ilerleyerek gelmişlerdi istanbul’a. binbir güçlükle, hayatları pahasına ayrılmışlardı yüzyıllarca vatan belledikleri topraklardan.

    oysa onlar osmanlı’nın akıncılarıydı. oysa onlar rumeli’de, devletin balkanlardaki uzun vadeli stratejisini gerçekleştirmek üzere seçilmişlerdi. onlar devlet-i’aliyye’nin temsilcileriydi rumeli’de.
    yunanistan’dan olsun, bulgaristan’dan olsun, bosna’dan olsun anavatana dönen tüm müslüman türk ailelerinin benzeri anıları vardır ve bizler onların anılarını dinleyerek büyüdük.

    elinizdeki roman aslında rumeli’den göç eden tüm ailelerin geçmişinde olan evlâd-ı fatihanların gerçek hikayeleri. abartısız, olduğu gibi."
  • hugh pope'in bir zamanlar gazetede kuponla dağıtılan kitabı,

    o günler almıştım ve okumuştum,gayet güzel bir dili ve anlatımı vardı,yalnız ülkemizde pek rağbet görmüyor,satışı bile yok gibi artık
  • fatih 5 dil konuşup en kaliteli şarabı içer , geceleri felsefe tartışır , öğleden sonra da fizik soruları çözerdi . zibidi evlat. ( fatih düşey atış prensiplerinin mucidi olduğuna göre zamanın en büyük bilim insanlarından biridir hatta en iyi fizik profesörüdür )
hesabın var mı? giriş yap