• böyle bir şey olabilir mi?
  • bu aralar annem tarafından acayip şekilde baskı altındayım. evlen de evlen, evlen de evlen. yahu diyorum ki daha 26 yaşındayım, kendime bakamıyorum bir de yanıma yaver alacağım diyorum. yok dinlemiyor. sorumluluk diyorum, ben daha bilgisayar oyunlarının köpeğiyim, beceremem diyorum yok. ha diyorum adam akıllı işim yok, mezun olduğum bölümle alakalı bir iş bulamamışım, o da çalışacak herhalde diyor. sürekli baskı. biraz keyfim varsa onu da kaçırıyorlar evlilikle ilgili. ha bir de görücü usulü olacak. yok artık.

    buradan anlayacağınız üzere yalnızım. güzel kızlar eqlesin.
  • günümüz türkiye'sinde nezih bir yaşam alanı vaadiyle ayda 4.500 lira taksitle 855446345435 ay vade yapılan durumdur.

    (bkz: ev sahibi olmak)
  • önümüzdeki projedir.malum okul askerlik ve iş. bunlar icra edildi. geriye evlenip yuvadan uçma vakti geldi. her akşam yemek masasında boşuna dinlemiyoruz bu mevzuları.
  • kritik noktadır.

    üniversite hocalarından biri bu konuda cok güzel bir benzetme yapmıştı. dersi hakkında hiç bir şey öğretemeyen adam bu konuda güzel bir hayat dersi vermişti.

    "çocuklar hayatta iki tane kritik nokta vardır. biri iş diğeri eş bunlardan birini yanlış seçerseniz sıfırlanırsınız."

    kritik nokta türev fonksiyonunu sıfırlayan değer.
  • herkesin hayatını kolaylaştıracak ve ömrüne ömür katacak yol arkadaşına ihtiyacı vardır. bütün mesele bulmak ya da bulamamak o kişiyi!

    zamanın birinde doksan yaşının üzerinde fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış. çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış "bu gençliğin sırrı nedir?" diye.

    yaşlı adam düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese diye. sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine. "bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş.

    herkes merakla davete gelmiş. yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken adamcağız hanımına seslenmiş:
    -hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!..

    hanım hemen doğrulmuş kilere, kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da:
    -bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet, demiş.
    hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş. adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.

    -hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin, demiş, başka istemiş... bu böylece üç dört sefer daha tekrarlamış. dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş. herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş:
    -eeee arkadaşlar, işte benim gençliğin sırrı burada anladınız mı?

    herkes birbirinin yüzüne bakmış. kimse bir şey anlamamış... "aman dede" demişler "nerede? anlamadık biz bu sırrı!"

    dedecik gülmüş ve başlamış anlatmaya:
    -efendiler, o gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti.
    ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu. bir kere bile "aman be adam, deli misin nesin şu tek karpuzu ne taşıttırıyorsun bana defalarca" demedi.
    beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi.
    işte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum.
    biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz.
    aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.
    hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz.
    birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.
    iyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız...
  • yatağın sol tarafında iz bırakmaktır
  • (bkz: kumar)
  • kadınlar için yalnızlıktır.
  • evlenmek türkiye gibi bir yerde pek çok kadın için özgürlük demekmiş.

    dün benden yaşça büyük olan kuzenimle konuştum. 13-14 yaşında kendinden yaşça büyük bir adamla evlendirilmiş idi. güya okumuş bir veteriner idi o adam. kuzenim yıllarca şiddet gördü bu adamdan lakin çocukları için katlandığını biliyordum.

    bir sene önce, çocukları da artık yetişkin olunca dayanamayıp baba evine geri döndü ve boşanma davası açtı. aileden bağımsız olabilmek, nafakasını kazanmak adına eğitimine kaldığı yerden başladı ve çok başarılı da. kurslara gitti iş bulabilmek için. ancak halen bulamadı.

    akşam bana bu kadar çabasından sonrasını sitemini anlatınca çok üzüldüm. "özgür değilim" , o şiddete rağmen "geri dönsem" dedi. "spora gidiyorum, dışarı çıkıyorum, akşam 17.30 oldu mu telefonum susmuyor.herhangi bir ev giderim yok ama ihtiyaçlarımı almak için annemden babamdan para istemek çok zor geliyor. anlaşılamıyorum" diye dert yandı.

    bende gelip kalmasını söyledim ama biliyorum ve dedim ki teyzemler buna da izin vermezler. ki teyzemi çok severim ancak geleneksel aile yapısı ve bakış açısı işte.

    çok üzüldüm akşam.
    "özgürlük uğruna şiddete katlanmayı istemek" ne kadar acı!
    şiddet görüp susan kadınları daha iyi anladım.
    türkiye'de kadın olmak ne kadar zor daha iyi anladım.

    edit: duygusal bir ruh halinde kaleme alındığından anlatım bozukluğu fazlasıyla mevcut idi.
hesabın var mı? giriş yap