46 entry daha
  • richard dawkins ve david buss'ın karşılıklı soru cevaplarıyla geçen şu konuşmayı dinlemek hakkında oldukça bilgilendiricidir: https://www.youtube.com/…asomuyhvl14ijgheacqrq7x372

    kendime not: david'in part 3'te bahsettiği makale http://journals.sagepub.com/…0.1177/026540759007300 hem cinslerin karşı cinsle flört ederken birbiriyle ettikleri rekabet hakkında. mesela erkekler uzun süreli ilişkide kadınların daha çok dış görünüşüne, yani fiziğine bakıyor. kadınlar da birbiriyle rekabet ederken birbirinin fiziksel özelliklerini açık yahut kapalı aşağılamaya çalışıyor.
  • türkiye'de evrimsel psikolojiyi kadınların alfa erkek tercihine indirgeyenler ve bunlar yüzünden evrimsel psikolojiyi küçümseyenler olmak üzere iki grup türedi. bu yüzden insanların ilk başta şüpheyle yaklaştığı bir disiplin hâline gelmeye doğru hızla yaklaşıyor evrimsel psikoloji.

    kadınların alfa erkek tipine ilgi duymasıyla ilgili söylenenlerin çoğu abartılmış ve evrimsel psikolojinin bulgularından uzak şeyler. birtakım erkekler, kadınlara dair önyargılarını pekiştirmek için evrimsel psikolojinin bulgularını çarpıtıyor. tabii, bu tip erkeklerin savunduklarına bakarak, tamamen tepkisel şekilde evrimsel psikolojiyi sahte bilim ilan etmeye meyilli bir güruh da var. aslında evrimsel psikolojinin abartıldığı takdirde insanlara sansasyonel gelebilecek bu tip alt dallarının bulguları haricinde, ilgilendiği çok daha başka ve ufuk açıcı dalları da var.

    türkiye'de evrimsel psikolojinin gündeme gelmesine sebep olan bu alt dalına eş seçim stratejileri (mate selection strategies yahut human mating strategies) deniyor. eş seçim stratejileri konusu (türkiye'de bilinen şekliyle "kadınların alfa erkek tercihi"), 20. yüzyılda evrimsel biyolojide adeta bir devrim yaratan robert trivers'ın ebeveyn yatırımı teorisine (parental investment theory) dayanıyor. tabii ben bu yazıda buna değinmeyeceğim. belki başka bir yazıda bunu da dilim döndüğünce anlatırım.

    benim değinmek istediğim, evrimsel psikolojinin iddia ettiği en temel önerme ve bunun nasıl ortaya çıktığı. çünkü, bu anlaşılmadıkça evrimsel psikolojinin ne olduğu, neye ulaşmak istediği, neyi aydınlatmak istediği anlaşılmıyor. sanki evrimsel psikoloji kadın-erkek ilişkilerini açıklamaktan başka hiçbir şeye yaramayan bir disiplinmiş gibi bir intiba oluşuyor. red-pillciler kadın düşmanlığı yapmak için evrimsel psikolojiyi kullanıyor, onlardan evrimsel psikolojiyi öğrenmiş feministler de evrimsel psikoloji erkek-egemen toplum yapısını pekiştirmek için uydurulmuş şeytani bir ideolojiymiş gibi evrimsel psikolojiye saldırıyor.

    evrimsel psikolojinin nasıl ortaya çıktığını anlamak için 20. yüzyılda psikolojinin gelişimine bakmak gerekiyor.

    20. yüzyılın başlarında psikolojide egemen teori; john b. watson, b. f. skinner gibi isimlerin savunduğu davranışçılıktı. davranışçılığa göre, daha önce william james ve freud'un yaptığı gibi insan zihninin nasıl işlediğine içten bakmak hatalıydı. çünkü, insan zihninin içinde neler olup bittiğini gözlem ve deney yoluyla göstermek, ispat etmek imkansızdı. bu yüzden insan zihniyle ilgili söyleyeceğiniz herhangi bir şeyin bilimsel hiçbir kıymeti yoktu. buna karşın insanın gözlemlenebilir davranışları böyle değildi. birinin psikolojik bir rahatsızlığını, onun küçüklüğünde babasıyla yaşadığı ödipal sorunlara dayandırıyorsanız, bilinçaltına itilmiş arzuların patlaması sebebiyle birinin histeri krizi geçirdiğini iddia ediyorsanız; davranışçılara göre zırvalıyordunuz. çünkü bunları hiçbir şekilde ispat edemezdiniz. ama koşullama yoluyla birine bir şey öğretebilirseniz, bunu ispat etmek gayet basitti. bir çocuğa yere çöp atmamayı mı öğretmek istiyorsunuz, yere çöp attığında onu cezalandırın, çöp kutusuna çöp attığında ödüllendirin, eğer davranışı değişirse onu dışarıdan gözlemleyen herhangi biri için bu durum kanıtlanabilir olacaktır. halbuki yere çöp atmasını onun babasıyla olan geçmiş ilişkisinin şimdiye etkisi gibi birtakım zihinsel süreçlerine bağlarsanız, bu bağlantıyı ispat edecek hiçbir kanıt gösteremezsiniz. bu yüzden davranışçılar, insan zihnine bakmayı toptan yasakladı ve zihni, insanın bilişsel süreçlerini psikolojinin dışında bıraktı.

    davranışçılığın yasaklı alan ilan ettiği zihinsel/bilişsel süreçleri "bilişsel devrim (cognitive revolution)" denen süreç, tekrar psikolojiye soktu ve davranışçılığın saltanatının sona ermesini sağladı. bilişsel devrim, insan zihnini göz ardı edip yalnızca davranışlara bakarak psikoloji yapılamayacağını iddia eden bir grup araştırmacının psikolojide başlattığı akademik bir harekettir. yanlış hatırlamıyorsam, önce insanlar hakkında da değil; hayvanlar, özellikle fareler üzerine yapılan araştırmalarla başlamıştır. fareler üzerinde yapılan ve davranışçı öğrenme modelini sorgulayan bu deneylerden biri şöyleydi. bir grup fareye, onların doğal yaşam alanında binlerce yıldan beri bulunduğu tahmin edilen bir zehir veriliyor. tabii, bu zehrin miktarı onları öldürmeyecek kadar. fareler zehri bir kere yedikten sonra hastalanıyor ve bir daha yememeyi öğreniyor. yani davranışı, bir kere tekrar ederek öğreniyor. aynı farelere, onların doğal yaşamında hiç bulunmadığı tahmin edilen başka bir tür zehir veriliyor. ancak nedense fareler her defasında yiyeceği yiyor ve kusuyor. bir türlü bu zehri yememeyi öğrenemiyor. davranışçılığa göre, farelerin bu zehri yememeyi yeterli sayıda tekrardan sonra öğrenmesi gerekirdi. çünkü davranışçılık, öğrenmenin yalnızca koşullanmaya bağlı olduğunu söyler. koşullama doğru icra edilirse, herkes her şeyi öğrenebilir. ancak deney gösteriyor ki canlılar bazı şeyleri öğrenmeye (ne kadar tekrar edilirse edilsin) diğer bazı şeyleri öğrenmekten daha meyilli. bu ise onlar hakkında yapılacak çalışmaları yalnızca davranışlarla sınırlandırmanın hatasını ortaya koyuyor. muhtemelen doğal yaşam alanlarında binlerce yıldan beri bulunan zehre karşı fareler, evrimsel olarak bir direnç geliştirmiş. muhtemelen o zehri yiyenler ölmüş, o zehri yemeyenler, o zehre karşı bir tiksinti geliştirebilmiş olanlar hayatta kalmış.

    bu ve bunun gibi araştırmalarla, davranışçılığın temel önermelerinin yanlış olduğu ortaya çıktı. davranışçılığın yanlışlanan en temel önermesi, yalnızca davranışlara bakarak psikolojik araştırma yapmanın hatalı olmasıydı. böylece zihinsel süreçler, zihinsel süreçlerin nasıl işlediği, zihinsel süreçlerin kökenleri güncel araştırma konuları hâline geldi. evrimsel psikoloji için "bilişsel devrim"in en önemli noktası, zihinsel süreçlerin kökenleri meselesinin araştırılmasıydı. mesela 1983 yılında yayınladığı kitapçığında jerry fodor, insan zihninin belli işlevlere sahip, yer yer birbiriyle uyuşan yer yer birbiriyle çatışan modüllerden oluştuğunu iddia etti. psikolojik mekanizmalar da diyebileceğimiz bu modüllerin bugün evrimsel kökenleri büyük bir araştırma konusu.

    yukarıda bahsettiğim fare deneyinden hareketle insan hakkında düşünün. farelerin belli bir tür zehre karşı onların evrimsel geçmişinden gelen bir önlemi var. yani farelerde o zehrin kendilerine zararlı olduğunu anlamak için doğal bir meyil gelişmiş. aynı şekilde insanların ortak meyilleri, beğenileri, korkuları, üzüntü duydukları durumlar var. evrimsel psikoloji bunların bizim geçirdiğimiz evrimsel sürecin sonucunda ortaya çıktığını söyler. evrimsel psikolojinin kurucuları john tooby ve leda cosmides 1992'de yayınlanan "adapted mind" adlı kitabında, insanların ortak meyillerini, korkularını, beğenilerini, özetle insanın psikolojik mekanizmalarını belli evrimsel sorunlara çözüm bulmak için evrimleşmiş yapılar olarak inceler.

    neden yılandan korkuyoruz? neden hamam böceğinden iğreniyoruz? neden dışkı görünce tiksinme hissediyoruz? neden tatlı şeyler yemekten hoşlanıyoruz?

    şempanze ile ortak atamızın ayrılma tarihi 5 milyon yıl önceye gidiyor. o tarihten m.ö. 12.000'li yıllara kadar avcı-toplayıcıydık. yiyecek bulmak, avcı-toplayıcılar için günümüzdeki kadar kolay değildi. bazen birkaç gün yiyecek bulmadan grup hâlinde yürüdükleri oluyordu. olgunlaşmış meyveler (muz gibi) de yüksek kalori barındırıyordu. yiyecek bulmak için dolaşırken, avcı-toplayıcı bir grup, olgunlaşmış meyvelere sahip bir ağaç görünce buna saldırıp tıka basa yiyor, alabildiğince kalori almaya çalışıyordu. çünkü her zaman günlerce aç kalma riski vardı. belki de o zamanlarda henüz herkese, o meyveler tatlı gelmiyordu. bunlar yalnızca yüksek kalori barındıran yiyeceklerdi ve bunları yemek faydalıydı. muhtemelen bizler o yiyecekler kendilerine tatlı gelen insanların torunlarıyız. yüksek kalori barındıran meyveleri tatlı olarak algılamak atalarımızın hayatta kalmasına yardım ederken, o tarihte yaşamış diğer insanlar bu yiyecekleri tatlı olarak algılamadıkları için tarihten silindiler.

    bu çok bilinen tatlı örneği, aslında evrimsel psikolojinin ruhunu da özetliyor. evrimsel psikoloji, en temelde bizim psikolojik mekanizmalarımızın darwinci ölüm kalım savaşında hayatta kalmak için şekillendiğini söylüyor. bitkilerde bulunan klorofil, çeşitli dalga boylarındaki ışığın enerjisini emer ve bitkiye hayatta kalmak için gerekli enerjiyi sağlar. klorofilin, bitkilere darwinci ölüm kalım savaşında bir faydası var. yani onlar için adaptif bir işlevi var. neden benzerini insanlar için düşünmeyelim ki? insanlarda da bir psikolojik mekanizma olarak nefret, öfke, tiksinme, üzüntü, neşe, korku gibi değişik duygular mevcut. yırtıcı bir hayvanla karşılaşan bir avcı-toplayıcıyı düşünün. eğer korku hissedip kaçmasa hayatta kalabilir miydi? yahut yanında yırtıcı hayvanla savaşamayacak ufak çocuğu, yeni doğum yapmış eşi olan bir avcı-toplayıcıyı düşünün. öfke ve saldırganlık hissedip hayvanla savaşmasa onlar hayatta kalabilirler miydi?

    evrimsel psikoloji, bize en temel insanî özelliklerimize tersinden bakmasını öğretiyor. o psikolojik mekanizmaya bakarak onun doğduğu ve geliştiği evrimsel şartları görmeyi öğretiyor. bu yüzden evrimsel psikoloji, kadınların alfa erkek tercihine indirgenemeyecek kadar ufuk açıcı ve derin bir disiplin. tarihî gelişimi açısından da, psikolojide davranışçılık ekolünün çökmesiyle onun yerini alan bilişsel psikolojiyle at başı ve koordine şekilde ilerliyor. henüz emekleme aşamasında olabilir, ama bana önü gayet açık gibi geliyor.

    dedikoduya tersinden bakmak istiyorsanız, şunu da okuyabilirsiniz: (bkz: #60106161)
  • evrimsel psikolojinin herhalde memleketimizde en çok konuşulan tarafı kadınların alfa erkek tercihi oldu. insanımız genellikle bu konudaki niyetine göre evrimsel psikolojiye yaklaşıyor. eğer kadın düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin yılmaz bir savunucusu kesiliyor, eğer erkek düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin bilim falan olmadığını, saçmalık olduğunu iddia ediyor. tabii konuya daha derin bir noktadan yaklaşanlar da vardır, onların da hakkını yememek lazım. ama genelde evrimsel psikolojiye bakış, hangi cinsiyete düşmanlık edeceğinize göre değişiyor.

    peki, evrimsel psikolojiyle ilgili olduğu söylenen bu alfa erkek meselesinin hakikaten bilimsel bir kökeni var mı? bu konudaki iddialar tamamen uydurma mı yoksa bir temele dayanıyor mu? cevabı, evet dayanıyor. ama abartılıyor.

    dayandığı nokta literatürde ebeveyn yatırımı teorisi (parental investment theory) diye geçiyor. bakın, teori olarak geçiyor. hipotez falan değil. çünkü bu modern biyolojinin en temel kabullerinden bir tanesi. bu teoriyi ortaya atan robert trivers adlı zat-ı muhtereme göre durum şöyle:

    1. bir hayvan türünde, cinsiyetlerden hangisi çocuk için daha fazla yatırım yapıyorsa o seçici, diğeri seçilen olur.
    2. çocuk için daha az yatırım yapan cinsiyet, daha fazla yatırım yapan için kendi arasında rekabet eder.

    teorinin bel kemiği bu kadar. daha fazlası değil. bunu değişik hayvan türlerinde örneklendirmek mümkün. tabii örneklendirmeden önce, bir iki kavramı açıklayayım.

    ilk olarak gamet kavramından bahsetmek lazım. gamet, dişi yahut erkek olsun fark etmeden herkesin üreme hücresine verilen ortak isim. dişinin yumurtası da gamet oluyor, erkeğin spermi de gamet oluyor. gametlerin birleşmesiyle de zigot, yani çocuk oluşuyor. hayvanlar âleminde erkek ile dişiyi birbirinden ayıran, aslında gametin niteliği ve niceliği. gamet eğer üretimi zor ve büyükse, cinsiyet dişi; üretimi kolay ve küçükse cinsiyet erkek oluyor. insandaki yumurta ve sperm için durum böyle. ancak bunun tersi durumlar da görülebiliyor.

    mormon cırcır böceği diye bir böcek türü var (eğer joseph smith böcekler âleminde reenkarne olup orada da mormonluğu yaymadıysa joseph smith'le hiçbir alakası yok). bunların erkeklerinin gametinin üretimi zor ve büyük. spermatofor denen bir kütle içerisinde bulunuyor gametler ve mormon böceğinin dişileri gelip buna yumurtasını bırakıyor.

    şimdi ebeveyn yatırımı teorisi ne diyordu, yukarıdaki örnek üzerinden anlatalım:

    1. böceğin erkeğinin gametinin yatırım değeri fazla, dişinin gametinin yatırım değeri düşük. bu durumda erkeğin seçici, dişinin seçilen olması lazım.

    2. dişilerin kendi aralarında erkekler için mücadele etmesi lazım.

    bakıyoruz bu mormon cırcırlarına, hakikaten de dişiler erkekler için mücadele ediyor. erkekler, kendileri için rekabet eden dişiler arasından birini seçiyor.

    trivers'ın teorisini insanlara uygulayalım. bizde kadınların çocuk için yaptığı yatırımın üç ayağı var. 1) yumurta, 2) hamilelik, 3) emzirme. erkeğin ise elinde yatırım yapabileceği tek şeyi var: sperm. kadının yumurtasının değeriyle erkeğin sperminin değeri karşılaştırıldığında da aradaki farkın dağlar kadar olduğunu görüyoruz. erkek bir gün içinde milyonlarca sperm üretebilirken, kadın hayatı boyunca taş çatlasın 500 tane yumurta üretebiliyor. kadının gameti adeta bir zümrüt değerindeyken, erkeğin spermi bakkalın bozuk para olmayınca verdiği sakızdan hallice. üstüne üstlük kadın zümrüt değerindeki yumurtanın yanında çocuk için 9 ay hamilelik çekiyor. çocuğun yaşayabilmesi için de onu emzirmesi lazım. yani insanda erkek ile kadının çocuk için yaptığı yatırım arasında dünya'dan plüton'a kadar mesafe var. git git bitmez.

    durum böyle olunca doğal olarak insanlar âleminde de kadın, kendisi için rekabet eden erkekler arasından birini seçiyor. erkekler de kendi aralarında kadınlar için mücadele ediyor. peki kadınlar kimi seçiyor?

    evrimsel psikoloji burada devreye giriyor. evrimsel psikoloji somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin yorumlanmasından ibaret. deniyor ki erkeğin kadının yatırımına karşılık ona bir yatırım sunması lazım ki insanlığın nesli sürsün. yoksa erkek kadının bunca değerli yatırımına karşılık bir şey sunmazsa, kadınlar niye üreme ihtiyacı hissetsin? mazallah soyumuz kurur.

    erkeğin kadına yatırım olarak sunabileceği şeyler arasında da şunlar var: vahşi hayatta aslandan kaplandan, yan mağaradaki hanzodan kadını koruyacağının güvencesini veren atletik fiziki yapı, her durumda işe yarayacak zeka ve bunun belirtisi olan espri anlayışı, ortamların kralı olmasını sağlayacak sosyal beceriler, ileride kadına zulmetmeyeceğinin garantisini veren ruhsal denge, kadına iyi davranacağını belgeleyen empati vs.

    işte alfa erkek meselesi diye gündemimizi meşgul olan hadisenin özü budur. kadın ve erkeğin çocuğa yaptığı yatırımın dengesiz olması ve erkeğin dengeyi sağlamak için kadına başka yatırımlar yapmasıdır.

    denilebilir ki artık taş devrinde yaşamıyoruz. bunlar geçerliliğini yitirdi. o zaman kadının hala çocuk için yaptığı üç temel yatırımın (yumurta, hamilelik, emzirme) hâlâ yerli yerinde durduğunu hatırlatmakta fayda var. bunlar ortadan kalkmadıkça kadınların eş seçimini belirleyen temel motivasyonun da yok olmayacağı açık. ama derseniz ki biz mormon cırcırı mıyız arkadaş, insan ilişkileri çok daha karmaşık, tamam temel doğru ama her zaman bu şekilde işlemez mekanizma. ben de derim ki o zaman haklısınız. elbette, kadının erkekten hem zeki, hem güçlü, hem becerikli olmasını beklemediği ve erkeğin aradaki yatırım uçurumunu farklı şekillerde kapattığı değişik senaryolar vardır. zaten zeka, sosyal beceri, fiziki güç, empati, ruhsal denge gibi unsurların hepsine aynı anda sahip olmak imkansız. kimi kadın aradaki yatırım dengesini kurmak için empatiyi ön planda tutuyordur, kimisi ruhsal dengeyi, kimisi zekayı.

    son olarak, evrimsel psikolojinin eş seçim stratejileri (mate selection strategies) üzerine çıkarımlarını mutlak gerçekler olarak görmemek lazım, bunları hep somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin değişik yorumları saymak gerek diyerek noktayı koyayım.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap