• şimdiye kadar izlediğim en cool film belki de orson wellesin son filmlerinden olduğu içindir. falsification üzerine bir belgesel diyebiliriz.. ya da bir question mark.. ibiza ve picasso sekansları bir nargile dumanı gibi insanı sarıyor.. 1974 deki san sebastian film festivalinde ilk gösterim heyecanı hala ayakta duruyor
  • tahrif, düzmece ve sahtekarlık ile ilgili orson welles belgeseli. ibiza'ya yerleşmiş ve matisse'den picasso'ya hemen herkesin işlerini neredeyse kusursuz taklit eden ve birçok sanat uzmanını dolandırmış bir cicim ile onun biyografisini yazan ancak howard hughes hakkında yazdığı biyografinin bir yerinden uydurduğu factlerle ortaya çıktığını anladığımız yazarın hikayesi. welles'in kendisi zaten h g wells'in war of the worlds'ünü bir radyo tiyatrosundan öte icra ettiği 1938 yılından beri bu klana dahil olmaktan hınzır bir mutluluk duyuyor gibi. hele hele 60. dakikasından sonra bir oja kodar ve pablo picassohikayesi var ki, anlatıldığı takdirde spoiler olur. anlatmayayım.

    orson welles bizzat olayları anlatırken küçük prens pelerini ve eldivenleri içinde, bir ara bir kayaya çöküp "durun size rudyard kipling'den pek sevdiğim bir şiiri nakledeyim" dedikten hemen sonra, bir an için "i know what it is to be young.." isimli eseri de nakledecek sıkıntısıyla gözlerimi yumup battaniye altına kaçtım ama korktuğum olmadı. leziz bir eğlencelik diyerek kendisine beş yıldız veriyorum. bir de pelerinimle şu siteyi işaret etmekten imtina etmiyorum:

    http://www.earthstation1.com/…f_the_worlds.ram.html

    kişisel not: iki çiğköfte arası bu filmi ballandıran ve edinmemi sağlayan argheek'e teşekkür ederim.
  • maalesef şapka çıkaramadığım belgesel, hep hadi şimdi über bi şeyler olsun diye bekledim olmadı, şu resim sanatının ruhuna hiç giremediğimden midir nedir bilmiyorum?
  • özet

    eğlenceli bir orson welles’in yurttaş kane gibi güzel fikirleri olan belgesel filmidir.

    orson welles, belgeselde sanat, sinema dünyası ve gerçek hayatla ilgili izlenimlerine resmi geçit yaptırıyor.

    film sanat kalpazanı bir şarlatan elmyr de hory’nin biyografisini odaklanmıştır. aynı zamanda ünlü hileleri ile meşhur howard hughes otobiyografisini yazan clifford ırving’e, sahte bir özgeçmişi ile yurttaş kane bir parodi şeklinde özetleyişi, sahte mars işgali ve orson welles’i de efsane yapımcısı ve sihirbaz olarak işler.
    karakterler hakkında hikayeleri işlerken sanatın doğası içindeki çatışma, illüzyon , yaşam , sahtecilik ve yapay arasındaki bağlantılarını ele alır.

    filmin son 17 dk içinde picasso için bir dizi sahte hikâye uydurup piyasadaki picasso tablolarının gerçekliği sorgulanır.

    filmde oja kodar ile bir kadının erkekleri etki altına nasıl aldığı ve gerçek ve yalan arasındaki varlığın temelinde faktör oluşunu irdeler.

    elmyr, birçok galerileri için resim yapmış bir usta kalpazan olduğunu belirtirken “sanat nedir?” diye sahteciliğin ve gerçekliğin doğasının cevabını bulmaya çalışır.
    kesinlikle harika bir belgesel filmdir. eski olmasına rağmen seyretmeyenlerin seyretmesini şiddetle tavsiye ederim.
  • elmyr de hory'nin paraya sıkıştığı her an sahte bir amedeo modigliani tablosu çiziktiri-vermesiyle şahsıma "ne çektin be modigliani şu elmyr'den!" isyanı yaşatan egzantrik belgesel. sonra modigliani'nin gerçek hayat hikayesini araştırdığımda yaşamı boyunca acılar çektiğini öğrenince adamın kaderinin bu olduğunu farkettim. elmyr'in gerçeğinden ayırt edebilmenin imkansız olan tabloları sayesinde "uzman" diye geçinenlerin bir işe yaramadığı ve aslında onların da birer sahtekâr olabileceği şüphesi ister istemez içinize düşüyor. uzmanların elmyr'in ipliğini ortaya çıkarması gerekirken o uzmanların foyasını ortaya çıkarıyor bir nevi. ironiye geliniz.
  • çok konuşkan, neşeli bir belgesel. orson welles her zamanki gibi cool, kurgu da karışıklığı sayesinde belgesel olduğunu fark ettirmiyor bile.

    filmi düşünürken aklımda 2 farklı alıntı önemli yer tutuyor. ilki picasso'ya atfedilen bir hikaye (gerçi ilk 60 dakikalık kısımda mıydı emin değilim ama). bir gün picasso'ya bir eser getirilip "bu sahte picasso mu, yoksa orijinal mi" diye sorulur; picasso da sahte olduğunu söyler. picasso'yu o resmi yaparken gören arkadaşı itiraz ettiğinde de "ben de diğerleri kadar iyi sahte picasso yapabilirim" diye cevap verir. ikincisi de şu soru: eğer eksperler olmasaydı, sahte eserler olur muydu?

    bu iki alıntı da biraz laf ebeliği gibi duruyor; ama işaret ettikleri şeyler ilginç. ilk alıntıda, picasso orijinalliği eser sahibinden de ayrı bir yere konumluyor. ben picasso olsam bile, çizdiğim eser picasso'nun olmaz; demek ki bu cümlede geçen 2 picasso aynı şeyleri göstermiyor. ilki herhangi bir isim, ikincisi sanat alanında bir isim (piyasayı kullanmaktan şu an için kaçınasım var). orijinal picasso'ların her biri picasso anlatısında bir yere oturmak zorunda (herhangi bir dönem mesela), bu nedenle eski bir dönem picasso'su taklit olmaktan öteye gidemiyor. picasso, picasso'yu taklit etmiyor; picasso'yu yaratıyor. orijinal bir picasso'dan bahsedebilmek için hikayeye bir şey katan bir eser olması lazım elimizde. orijinalliği yenilikle birleştiren bir yaklaşım.

    ikinci alıntıya geçelim. şunu hatırlamak yararlı olabilir, elmyr kimseyi dolandırdığını düşünmüyor. hatta kendisinin kullanıldığını söylüyor, çünkü sanat simsarları ve eksperler bu işte ondan çok daha fazla para kazandı. piyasa vurgusu bu kısımda işin içine giriyor; bana para girdi ve işler kirlendi'den ziyade piyasanın her şeyi eşitlemesine ve universalize etmesine bir vurgu var gibi geliyor. yani piyasa girdiği için artık bir şeyin değerinin belirlenmesi lazım; birinin de bu işte sorumluluk alması lazım. o zaman eksper diye bir şey icat edip, görevi onlara verelim de onlar bu eşyaların değerini belirlesin. sanatın yatırım nesnesi haline gelebilmesini sağlayan da bu eksperler; önemli olan eserin orijinal mi sahte mi olduğu değil, eksperlerin ne dediği. la migliore offerta'yı hatırlarsak, eksperin bu sahte demesi, eserin fiyatını 100'de 1 oranında düşürebiliyor. yani, eserlerin değerinin kesin bir şekilde belirlenmek istemesi, eksperlerin olaya dahil edilmesi sahte eserlerin bir anlamda nedeni oluyor.

    picasso'nun bahsettiği orijinallikte ilgi çekici bir şey daha var; eğer picasso sahte picasso yapabiliyorsa, başka birisi orijinal picasso yapabilir mi? orson welles'in son hikayesi de bunu sorguluyor aslında; dedenin "bunun yeni bir picasso dönemi olduğunu söyleyelim" isteği, sanat alanındaki picasso'yu kişiden ayırıyor.

    sonuç olarak, tüm sordurduğu sorularla çok zekice bir film.
  • "eğer birileri sahteyi, yalanı kabullenecek ortamı yaratmıyorsa, yalan ve sahte var olmaz."
  • ''biz profesyonel yalancılar, doğruya hizmet ederiz. korkarım ki bunun cafcaflı adı da sanat."
  • resim sahteciliği üzerine 1973 tarihli orson welles belgeseli.

    --- spoiler ---
    filmin sonunda da sahte(fake)'liğe başvurulması orson welles'in oyun severliği olsa gerek.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap