• ankara'da çevre ve orman bakanlığı lojmanlarının alanının içerisinde açılan balık restoranı. akçabat köfte de yapıyorlar. karadeniz'den her gün uçakla taze balık getiriyorlarmış, bir de balığı kızartırken yağını iki kere değiştiriyorlarmış. hizmet, lezzet ve fiyatıyla ankara'nın en güzel balık restoranı olacak gibi görünüyor.

    restoranın sahibi ilkokul öğretmeni fevzi hoca, aynı adla trabzon akçabat'ta, bilinen bir restoranı yıllardır işletiyormuş. fevzi hoca'nın "fevzi hoca'dan karadeniz balıkları" adında bir de yemek kitabı bulunuyor.
  • hayatımda ilk kez çipura üzerine çay içtiğim lokanta olmuştur. restaurantta alkol servisi yoktur ona göre.

    ancak onun dışında yemekler lezzetli, servis başarılı, fiyatlar uygun.

    (bkz: akp nin papermoon u)
  • tobb üniversitesi'ni geçince hemen sağda, orman genel müdürlüğü lojmanları içinde yer alan, süper balık lokantası. sahibi trabzonlu, akçaabat köftesi de, balıkları da birbirinden lezzetli. yemekten sonraki laz böreği ikramı ise süper. ankara'da böyle güzel balık yapan yer bulmak çok zor.
  • bir gün sabah 11:00 gibi gittiğimde köfte bulamadığım mekan.
    uçak rötar yaptı dediler.
    ne alaka dedik.
    etler günlük olarak tranzondan uçakla geliyormuş.
  • 40 yıldır alkolsüz hizmet veren mekan. insanlardaki mantık tuhaf... akp 10 yıldır var, bu adamlar 40 yıldır. 40 yıldır alkolsüz hizmet veriyorlar, ama nedense rte adamın balıklarını beğendiği için sanki emirle alkol yasağı uyguluyorlar gibi bir imaj yaratılıyor.
  • bugün yeni taşınan yerine ilk kez gittiğimiz ve büyük bir 'rezillik' yaşadığımız yerdir.

    annemin ve babamın evlilik yıldönümü dolayısıyla bir rezevasyon yaptırdık. 1 yaşında yeğenim ve 85'ini aşmış anneannemi de alarak yollara döküldük.

    önce girişte inanılmaz bir araç trafiği ile karşılaştık. dedik heralde çok sağlam olmuş yeni yeri. daha içeri giremeden valenin biri 'abi içerde yer yok' diyince dedik bari geride bir yere parkedelim. aynı vale hemen ardından 'abi araba için değil yemek için yer yok, rezervasyonlu yerleri de vermişler galiba' deyince kıllanmaya başladık.

    içeri girdiğimiz de gördük ki gerçekten de öyle olmuş. gelen müşterileri geri çevirmemek adına (ya da fazladan kazanılacak paranın verdiği açgözlülükle) hepsini rezeve edilen yerlere almışlar. üstüne zahmet edip bunu rezervasyon yaptıran insanlara da bildirmemişler.

    sinirler tavan bir şekilde olayı sindirmeye çalışırken zar zor bir yer buldular ve oraya aldılar bizi. lakin ne gelen var ne giden. servisi geçtim masayı bile 15 dakikada temizleyemediler. haliyle idarecilere ateş püskürerek mekandan 'yemek yiyemeden' ayrıldık. uzun zamandır bu kadar lakayıt bir restaurant idaresi görmemiştim.

    yanarım yanarım, kâr etmek uğruna gösterdikleri 'özveriyi' çalışan sayısı açısından göstermedikleri için o masadan bu masaya koşturmak zorunda bırakılan garson ve diğer çalışanlara yanarım;
    bir de 'abi bir hatamız kusurumuz var ise ne olur affet' diyen valeye...

    senin bir suçun ve kabahatin yok ki be güzel kardeşim. tersine bu sözü söylemesi gerekenlerin adına utanıp söyleyen sen, oradaki en büyük adamdın.
  • geçen gün yaşadığımız dandik olayı yazmaya geldim ki yalnız değilmişiz onu anladım.

    1 adet küçük çocuk da bulunan 9 kişi yemeklerimizi yedik, tatlı felan geldi onlara da çöktük. balıklar güzel, salata baya güzel, kalamar da fena değildi. servis de iyiydi kalabalık olmasına rağmen. her şeyi olabildiğince açık anlatayım da belki demek ki çay içmesek sıkıntı yok diyecek yazarlar çıkabilir. çay kısmı önemli çünkü. neyse yemeğe beni davet eden arkadaşım ve eşi erken kalktılar. ailenin geri kalanıyla da samimiyetim olduğu için ben oturmaya devam ettim. işte her şey bitti. ikinci çaylar felan kondu. bir süre sonra semaverin altındaki deliklerden 5-6 santim alev çıktı ve hemen ardında da gayet sıcak olan jel semaverin çevresine parça parça püskürdü. iki masanın döşemesi, masadaki bir başka arkadaşın polar ceketi ve arkadaşın eşinden boşalan sandalyenin kumaşı yandı. jelin önemli bir kısmı benim olduğum tarafa püskürdüğü için benim de kolumun açık olan dirsek altı kısmına 3-5 damla jel geldi ve baya güzel canım yandı. neyse ki 20 dakikalık buz presinden sonra yanma hissi azaldı. paragrafın başında çocuk olduğunu özellikle belirtme sebebim tam olarak bu. benim sandalyemde çocuk oturuyor olsaydı yüksek muhtemel o jel parçacıkları yüzüne gelecekti. çocuğun çenesi masadan 3-5 santim yukarda duruyordu çünkü. olay ucuz atlatılmış bir olay bir tarafından bakınca yanı.

    bu olayın üstüne garsonlar hızlıca yanımıza koştu. özürler dilendi. buz getirildi. orda bir sıkıntı yok. bir ara onların da kafası karışmış olacak ki çay ikram edelim mi dediler. şimdi marka bir yerden benim beklentim şudur. hiç bir şey yapmak aklına gelmiyorsa orda o hesabı getirmezsin. ya da başka bir jest yaparsın. yemeğimiz enteresan bir aksiyonla sonuçlanmış. masadaki bir insan geçici de olsa bir fiziksel acı çekmiş. bir başka insanın malına zarar gelmiş. polar mevzusunda bile biz kalktıktan sonra gerip dönüp peki ya bu ne olacak diyince "yenisini alalım" demeyi anca akıl ettiler. medeni insanlarız. o poların parasında da değil mal sahibi. beklenen jest yapılmayınca benim ısrarımla geri döndü.

    mekan zaten çok iş yapıyor o yüzden farketmeyecekler bile ama potansiyel müşteri kaybettiler. o hesabı getirmek veya bir jest yapmamak (çay ikramı teklifini semaver faciası yüzünden saymıyorum) yakışık almadı. hani mekan küçük bir yer olsa zerre lafını etmem de ciddi para akıtılmış ve çok da güzel iş yapan bir işletme. biraz daha çalışmaları lazım. limon konusundaki hassasiyeti müşteri ilişkileri için de göstermeleri sadece kendilerine kazandırır.
  • diğer oğünlerini bilmem de kahvaltınızı zehir etmek, paranızla rezil olmak, yemeğe bakarak doymak, agzin tadını bozmak isteyenler için birebir mekan.
  • şu anda söğütözü şubesinde yemeğimi yedim, oturuyorum. izlenimlerim şu yönde:
    balık çorbası fazla duruydu, levrek ve somon da öyle aman aman lezzetli değildi, hatta levrekten yanmış yağ tadı aldım. somonun porsiyon boyutu çok başarılıydı, söylemeden geçemeyeceğim. ikram lazböreği ve fındıklı burma sıradandı.
    canınız kaliteli balık istediyse, illa alkollü olsun demiyorsanız ve az biraz yol yapmayı göze alıyorsanız gölbaşı'ndaki verçenik adlı lokantayı tek geçerim.
  • istanbul'da bjk nevzat demir tesisleri'nin hemen karşısındaki çırçır ormanında da bir şubesi açılmışır. balık ve köfteler lezzetli, fiyatlar son derece uygun. yemekten sonra çay, laz böreği ve burma ikramları. ikram olduğu için laz böreğinin kalitesi bazen düşük olabiliyor ama yine de lezzetli.

    ama yediklerinizden ziyade mekanın bulunduğu yerin manzarası müthiş. mekanın balkonundan bjk nevzat demir tesisleri(sürekli bjk tesislerine göre tarif vermemden beşiktaşlı olduğum anlaşılmıştır herhalde) etrafındaki ormanlık arazinin manzarasına karşı yemek yemek gerçekten güzel. istanbul'da şehrin dışına çok da çıkmadan yemyeşil orman örtüsüne karşı yemek yiyeceğim aklıma gelmezdi.
hesabın var mı? giriş yap