• siyah beyaz hayata tezat renkli resimlerin muazzam ressamı.
  • semiha berksoy ile mektuplaşmalarında mektubunu genelde "bunu yazan tosun" diye bitiren, delilikle dahilik arasında kopup giden ressamımız. bizim ressamımız. bizden olması beni bi gururlandırıyor.
  • çok sahtesi vardır en kötülerinden bir örnek .
    http://www.ebay.com/…_paintings&hash=item27d4d06537
  • yaşadığı zamana denk gelmiş olsaydım muhtemelen sırtıma cazcıları yapması için yalvaracağım adamdı.
    ilk kez bedri rahmi eyuboğlu'nun delifişek kitabında duymuştum.
    kitapta da benzer bir hikayeden bahsedilmişti, onu bulamadım internette.
    biraz değiştirilmiş olarak bunu buldum, idare edilsin.

    “bir gece içkili bir gazinoya gittim. yedim, içtim. garson hesap pusulasını getirdi. elimi cüzdanıma attım ki, hesabı ödeyecek param yok! garson hemen patrona koştu. patron geldi, aynı şeyi ona da söyledim. adam, ters ters bakıp garsona döndü: – öyleyse soyun keratayı! dedi. yani ceketimi ve saatimi, her şeyimi rehin almak istedi. ben sarhoş kafamla masanın üstüne fırladım. kolumdan saatimi çıkartıp, yüksek sesle bağırarak, patrona attım. arkasından gömleğimi çıkartıp attım. fanilamı da çıkartıp garsonlara doğru savurdum. bütün halk beni seyrediyordu! pantolonumu da çıkardım. onu da patrona doğru fırlattım! neredeyse iş külota kadar gelecekti. tam o sırada patronun oğlu yaklaşıp: – ne yapıyorsun baba? bu, bizim resim hocası! demez mi!”
    patron, utancından beni masadan indirtti. fırlattığım pantolon ve fanilamı geri verdi ve işi tatlıya bağladı! fakat iş bununla kalmadı. hadise, mektep idaresine aksetti. bir taraftan ta maarif vekâleti, olayı duymuştu. esasen bana çok az maaş veriyorlardı. asil hoca değil, vekil ve namzet hoca imişim! aylığım kâfi gelmiyordu. buna kızıp maarif vekâleti’ne bir istifa mektubu gönderdim. çok kısaydı ve sonu şöyle bitiyordu: -“…yerime, bu maaşla çalışacak, başka bir enayi tayin buyurulmasını rica ederim.”
  • kadıköy moda'da, st. josef lisesinin karşısındaki sokaktaki çocukluğunu geçirdiği evin maalesef değnekçiler tarafından otoparka döndürülmüş ve bakımsızlıktan yıkılmak üzere olduğu ressam. ne diyelim birçok ölü ressamdan daha şanssız.
  • bu yasima geldim fakat kendisi hakkinda genis bilgiyi gecen haftalarda trt turk'te yayinlanan, hifzi topuz'un eski paris'i, paris'teki anilarini ve eski dostu fikret mualla'yi anlattigi kentler ve golgeler programinda edindim (onceden sadece ismen duymus olmam benim ayibimdir). genel sonuc su ki: paris'teki yillarinin cogunu akil hastanesi, yokluk, icki ve resim dortgeninde gecirmis bu adam. paris'te gecirdigi uzun yillarin ardindan guc bela ilk sergisini acabiliyor ve paris'teki sanat cevresi tarafindan takdir edilip, begeniliyor fakat zorluklarla actigi bu sergide dolandiriliyor ve bundan hic para kazanamiyor. parasal acidan bir turlu yuzu gulemiyor. barmene ictigi ickinin parasini odeyebilmek icin picasso'nun kendisine hediye ettigi tabloyu verecek kadar parasiz olmasi, fikret mualla'nin ne sikintilar icinde yasadiginin acik bir ornegi. bugun cok yuksek fiyatlara giden tablolarin yaraticisi eller, o donem parklarda 1 franka resimlerini satiyor. resimleriyle hayatta tutunmaya calisan buyuk bir ressammis fikret mualla. bu toplumun fikret mualla gibi degerli sanatcilari, olumlerinden yillar sonra bile olsa onemsemesi ve sahiplenmesi gerekiyor.
  • kadınlarla olan problemli ilişkileri, picasso'yu dahi etkilemiş resim yeteneği, içki ve sigaraya düşkünlüğü ve berduşluğuyla kendine özgü müthiş sanatçı. bugün fransa'da hala fikret mualla sevenler isimli bir dernek onun tablolarını toplayan insanları bir araya getirmektedir. ayrıca fransa'da ismi daha çok fikret moualla diye geçiyor.

    http://www.moualla.com/
  • 50'li yıllarda bir gün beyoğlunda bir lokantaya gider, lokantada yemek yerken alman bir ressam tarafından yapılmış atatürk portresine gözü takılır ve portreyi ağır şekilde eleştirir. lokantadakilerden biri durumu polise bildirir ve fikret mualla polisin elinde günlerce işkence görür, bir süre de hapis yatıp çıktıktan sonra ilk fırsatta ülkeyi terkeder. fransaya yerleşir.

    kaynak: #tarih dergisi
  • (bkz: hıfzı topuz) kendisine dair güzel biyografiler çıkarmıştır. abidin dino'ya göre daha sağlıklı bulurum ben hıfzı topuz kaleminden okumayı mualla'yı. kendisine bohem demek ne derece doğru bilemiyorum. bohemliği tercih etmemiştir. hayat şartları onu bohem yapmıştır. ben de giyinip kuşanmayı isterim gibi söylemleri mevcuttur. frapan olmak ister ancak o kadar kazanamaz eserlerinden. uzatılan eller de bir vardır, bir yoktur. dayısı fenerbahçe spor kulübünün kurucularından arma tasarımını yapan kişidir. o yüzden futbolcu olmak isterken sakatlanır, topal kalır. büyük aşkı hale asaf değil bildiğim kadarıyla (bkz: semiha berksoy)'dur. polis ve kapıcı fobisi vardır paranoya seviyesinde. ona göre bütün kapıcılar ona kumpas kuruyor onun kuyusunu kazıyordur. paris'te yaşadıgı en üst kat dairenin yanına da polis taşınınca büsbütün çıldırmıştır. polis fobisi ressamların olduğu ickili bir mecliste alman ekolünden ve kendisinin de ders aldıgi hocasına ait atatürk portresi üzerinden hocasına küfürler yağdırırken o küfürlerin atatürk'e edildiği sanılarak yaka paça tutuklanıp (bkz: bedri rahmi eyüboğlu), (bkz: abidin dino) gibi isimler nüfuzlarını kullanması ile onu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine sevk ettirene kadar cok işkenceye ve dayağa maruz kaldığından oluşmuştur. kapıcı ise ödeyemediği kiralardan, beni şikayet edecek paranoyası üzerindedir hep. madame angles sponsor olduğunda da beni bırakırsa korkusu ve paranoyası vardır. hıfzı topuz'la mualla'nın tanışmaları topuz'un paris'teki türk ressamları hakkında çalıştığı gazeteye her hafta iki röportaj göndermesi gerekmesiyle olur. artık ropörtaj yapacak ressam bulamayınca kendisini fikret mualla'ya yönlendirirler bir nevi. fikret mualla'nın ilk röportajıdır bu. sonra muhabbetlerini ilerletip dost olurlar fikret ölene kadar. guaj tekniğini sever fikret yağlı boya nadiren yapar. guaj hızlıca bitiverir yağlı boya uzun sürdüğünden dara gelemez. yağlı boya tabloları çok kıymetlidir. fikret mualla'nın, hıfzı topuz'a mektuplarından şu cümle içimi sızlatır hep '' - şöyle akşamdan sabaha huzurla bir ölebilsem gözüm arkada kalmayacak.''
    edit:ek
  • yalnız soyadının fransa'da bilindiği şekli moulla değil moualla'dır: http://www.moualla.com/fr/livre_moualla_2009.png
hesabın var mı? giriş yap