• maalesef böyle bir durum vardır. şöyle açıklayayım.

    şimdi bir öğrenci düşünün öss'ye hazırlanan. hedefi tıp okumaktır bu kişinin. ancak sınavda heyecanlanır ya da yeterince çalışmamıştır vb. sebeplerle o puan beklediğinden düşük gelir ve bu kişi bir sene daha beklemek istemediği için " aaa fizyoterapi ve rehabilitasyon diye bir bölüm varmış. oha maaşları da iyiymiş. iş garantiliymiş." diyerek yazar. iş yazmakla bitmez ancak. okurken içinde kalmış olan doktor olma hevesi ara ara gün yüzüne çıkar ve bazen kendisini doktor olarak tanıtabilir. vardı bizim de böyle arkadaşlarımız. diğer insanlar sorarlardı "falanca sizin bölümde değil mi? bize tıp okuduğunu söyledi ama."

    gelelim asıl hadiseye. bir fizyoterapist eğitimini alırken çok zor şartlardan geçer. idealist hocalar idealist öğrenciler görmek ister karşısında. bundan dolayı bir fizyoterapist adayı hemen hemen her şeyi bilmek zorundadır. fizyoterapistlerin çalıştığı alanlara bakarsak birçok tıp dalı olduğunu görürüz. bunların hepsinin anatomisini, içerdikleri hastalıkları ya da sendromları düşününce; üstüne bir de rehabilitasyonları eklenince 4 yıllık fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünden mezun olmuş bir kişinin bilgisinden şüphe edilemez. ama bunlara rağmen doktor mudur? hayır. fizyoterapist türkiye'de tanı koyamaz. tanısı konulmuş durumların rehabilitasyon programını belirler ve uygular. ama hepimiz insanız. doktor bir hata yaptığında - tanıyı yanlış koyduğunda- bu hatasını düzeltecek ilk kişi yönlendirdiği fizyoterapisttir. bunu da aldığı eğitim sayesinde yapar.

    peki insanlar neden fizyoterapistlerin kendisini doktor zannettiğini düşünür? galiba evde hobi olarak latince kas, damar, sinir, hastalık adı ezberlediklerini düşündükleri için. çünkü birçoklarına göre fizyoterapist; masaj yapar.
  • doktorların kendini fizyoterapist zannetmesi gibi anlamsız bir varsayım. bir fizyoterapistin kendi vasfı kendine yeter. kendini herhangi bir şey zannetmesi evvela mantıklı değildir çünkü o zaten fizyoterapist olarak başlı başına bir şeydir.

    fizik tedavi ve rehabilitasyon pozitif bir sağlık bilimi olarak fizyoterapistlerin bulduğu yöntem ve tekniklerle bugünkü halini almıştır. ve hala yine fizyoterapistlerin üzerine kafa yorduğu yeni yöntem ve tekniklerle gelişmektedir. dünyada fizik tedavi yaklaşımları alanında yeni yöntemler geliştirenler (onu sıcak,soğuk uygulamalar ve masajdan öteye taşıyanlar) doktorlar değil fizyoterapistler olmuştur.

    ps: türkiyedeki fizyoterapistler mesleki otonomi, ve hakları bakımından dünyayı 60 yıl geriden takip ediyor. (işte buna sevinebilirsiniz)
  • doktorların kendini ilah sanması ile aynı mentalitede ve gerçekdışı bir iddiadır.
    ancak hastaların iyileştirilmesinde fizik tedavi doktorundan daha fazla fonksiyonlarının olduğu gerçeği gözardı edilemez.
  • özel tıp fakültelerine "en az" 30 küsur binle girdiğini düşünen dünyadan bir haber bazı insanların kafalarında oluşturdukları bir yargıdır.fizyoterapist neden kendini doktor zannetsin kuzum? kaldı ki, gördüğü görüştüğü bir insandan yola çıkıp böylesi bir genel yargı oluşturmak nasıl bir cesaret aklım almıyor.zamanında 22 binden girmiş olan bir birey olarak; fizik tedavi uzmanının dünyada sayılı ülkelerde olduğunu hatırlatmak isterim.eee ne demişler; doktorlar hayat kurtarır, fizyoterapistler o hayata anlam katarlar.edit:22 binle devlete giremedim.
  • kendini doktor zannetmeyen mi var memlekette allasen. diyetisyenler doktor, fizyoterapist doktor, diş doktoru olup da mesleği sorulduğunda doktor diyen tipler tanıyorum, psikologlardan kendini doktor diye tanımlayan var, birkaç da veteriner attır araya, doktorlar zaten doktor herkes doktor kısaca. sonra doktorların götü niye kalkık? lan oğlum sen kendi mesleğini savunsana ne iş yapıyorsan onu söylesene. fizyoterapist, psikolog, diş hekimi, veteriner desene şunlara. sen kendi mesleğinin adını kullanmayıp doktor dersen doktor da ''ben heralde çok bir bok yapıyorum baksana herkes benim ünvanımı almaya çalışıyor'' deyip götü tavan yapar tabi.
  • oyle bir sey yok lakin fizyoterapistin bir saglik calisani olarak gorulmemesi gercek.
    bu yoneticilerin nasil orumcek beyinli kafalari varsa artik fizyoterapistlerin islerini yapmak icin istedikleri her sey hor goruluyor, hop orada dur deniliyor.

    la bir fizyoterapistin fizik tedavi kliniginde hemsire degil de fizyoterapistlerin calismasini istemesi kadar, uyguladigi tedavinin kontrolu altinda olmasini istemesi kadar normal bir sey var mi?
    mesela bir devlet hastanesinde iki hafta boyunca tedaviye aldigi, her gun gordugu, ilerlemesini en iyi kendisinin bildigi bir hastanin kendi alani icinde tedavisini yonetebilmesinden daha ne olabilir ki aldigi egitim de buna imkan veriyorken.

    bir fizik tedavi hekimi gelen hasta icin yazdigi hot-pack, tens, ultrason tedavi recetesi disinda ne var. bunu en iyi hastalarin kendisi bilir. yardimci olan hekim mi fizyoterapist mi diye bir hatalara sormak gerek.

    isini yapmaya calisan bir mesleklgin uyeleri bu kadar baski altina alinmamali, uvey evlat muamelesi gosterilmemeli.
  • eğer bir gün babanız anneniz yada etrafınızdan yakın tanıdığınız, felç geçirir, yatağa bağımlı kalırsa yada sen "bunlar da doktorc... bla bla" diyen şahıs.. bir trafik kazasından sonra, beyin hasarı olup tekerlekli sandalyeye mahkum olursan, seni de, senin felç geçirmiş anneni/babanı da ayağa kaldırıp, kaç kiloluk vücudunun ağırlığını alıp, adım attırmaya çalışan meslektir. alın teridir.
    sağlık bakanlığında hiç bir personel hiç bir hastayla işi dışında muhatap bile olmazken, ben bırak oturmayı başını bile tutamayan hastaya günde 1 saatten bile fazla, birebir hergün egzersiz yaptırıyorum. hastayla 3 ay da geçirebilirsin, 6 ay da.. o kadar sabır ve emek ister bu iş. ve hergün umutsuz ve hayatı bir anda tepetaklak olan hastaya tedaviden önce moral vermek, ailesine destek olmak, hastanın motivasyonunu yükseltmek, hiçbir yanı tutmayan felçli bacağı hareket etsin diye, defalarca aynı hareketi yaptırmak, ayakta durabilsin diye destek vermek için yeri geldiğinde iki büklüm olmak... ha bunları öyle samimiyetle yaparsın ki, yeri gelir abla yeri gelir evlat yerine koyulursun.
    hastalara sorsan, ftr hekimini bi hastaneye yatarken görmüşlerdir, bir de taburcu kararı alınırken. öyle masa başından konuşanlar, yok doktorculuk filan diyenler.. sözüm size.
    cuma namazına artık yürüyerek gittiği için, her cuma size dua ediyorum diyen hastanın gözlerindeki mutluluğun yanında senin "doktorculuk oynuyorlar" lafının ederi nedir ki?
    ha doktorculuk oynayan biri var evet, hastasına dokunmadan, aylarca hastasının yanına bile uğramayan bir sağlık personeli var ve bunlar "doktorculuk oynuyorlar yea" diyen ftr hekimlerinin kendisidir! o yüzden diğer bölüm doktorları, fizyoterapistler ve hastalar fizik tedavi doktorlarının ne iş yaptığını hiç bi zaman anlayamadık. fizik tedavide asıl işi fizyoterapistler yapıyor zaten. diğer hekim grupları seni doktordan saymayıp eziyorsa, sen de gelip yaralı egonu bizim üzerimizde tamir etmeye çalışma. zaten benim işimin en zor tarafı, ağır engelli hastalar değil, senin bu egon. inan daha çok yoruluyorum.
  • 7 yıllık fizyoterapistim, 4 yıllık lisans eğitimimle birlikte 11 yıldır bu işin içindeyim.
    kendimi -bana gelen bütün hastaların tanı ve tedavilerini planlayacak kadar eğitime sahip olduğum halde- hiç doktor zannetmedim.
    zanneden arkadaşlarımın da muhtemelen bu fikre hastaları üzerindeki değişimlerini gördükten sonra istemsizce kapıldıklarını düşünmekteyim.

    belki onlarca insanın geçirdikleri felçlerden, trafik kazalarından, omurilik yaralanmalarından , kafa travmalarından sonra ilk adımlarına tanık ve sebep oldum.

    el yaralanmaları sonrası parmaklarını kullanamayan hastaların bağımsız su içebildiklerinde yüzlerindeki mutluluğu gördüm.

    yüzlerce diz, omuz, bel, boyun hastasının hayat kalitesini yükseltip muhtemel ameliyatlarının ertelenmesini sağladım.

    onlarca cerebral palsili, down sendromlu, engelli çocuğun motor gelişimini hızlandırdım, destekledim, yeri geldi zıplamak istiyorum diyen bi minnoşu zıplaması için çalıştırdım, yeri geldi yatakta sağdan sola dönemeyen bi başka minnoşu sırf annesi bezini rahat değiştirebilsin diye çalıştırdım.

    uzun lafın kısası burada gelip ahlaksızca fizyoterapistler sadece bacak kaldırıp indiriyor, iğrenç bi meslek grubu falan yazan gerizekalılar için tek dileğim anneleri svo geçirdiğinde hiçbir meslektaşımı meşgul etmemeleri.

    tanım: bu dahil bütün genellemeler yanlıştır.
  • zamanında ortalama bir üniversitede tıp fakültesini kazanabilecekken, fizyoterapiyi hacettepe'de okumayı tercih eden bende asla olmayan durum. malum, doktor olmak isteseydim zaten olurdum.

    ezikliğimiz ile ilgili duruma gelince, bizim mesleğe bok atmadan önce işini doğru yapmayı öğrensen, tek derdin döner sermayeden aldığın pay olmasa; hastana kazandırdığın fonksiyonu düşünsen; ama yok illa ki o pastadan pay alacam ben derdindesin. döner kat sayım zaten fazla sizden çünkü ben teşhis koyuyorum. ben en büyüğüm sağlıkta, gerisi hep yardımcı eleman ve ezik. order yazmaya kalkmasan bana minicik rehabilitasyon bilginle; o zaman yüz felcine su içi elektrik stimulasyonu yazmazsın, rezil etmezsin kendini. ampute bireye uzun yürüme cihazı yazmazsın. biz fizyoterapistler olarak sınırımızı çok iyi biliyoruz; peki ftr hekimim siz biliyor musunuz?
  • haha gene iyi bu, gidin bi şantiyeye, en düzünden işçisi de, en amelesi de kendini mühendis sanar, mühendise akıl verir.

    ameliyat masasındaki doktora akıl veren hasta bakıcı düşünün, ne kadar absürd, olamaz değil mi, mühendislikte oluyor işte aynısı.
hesabın var mı? giriş yap