• hani bazı yerler vardır insana yaşama şevki verirler, gebze de tam bunun tersi tek renkli bir ilçedir. keyifsiz, soğuk, sıkıcı, çirkin bir adama benzer; her gün aynı giysiyi giyen…
  • 90'lı yıllarda kent merkezi çevre mahallelere görece sakin bir çarşıydı. işlerimizi halletmek için çarşıya gider, geri dönerdik. çocukluğum beylikbağındaki geniş çayırlarda top oynayarak, zeytinbahçelerinde dolaşarak geçti. şimdi yerinde yeller esiyordur sanırım.
    yoğun göç dalgasından ilk etkilenen gebze'liler ve bulgar göçmenleri alt mahallelere doğru giderek kent merkezinin güneye batıya ve doğuya doğru genişlemesini sağladı. önce köşklüçeşme emlakbank konutları, sonra mutlukent konutları derken işin içinden çıkılmaz noktalara aniden gelindi. başlarda kendi halinde ufak bir sanayi hinterlandı iken, artan sanayi istihdamına yetişemeyince beldelerinde anadolu'dan göçle ağır gecekondu yerleşkeleri oluştu. feniş, sarkuysan ve metal iş sektöründeki büyük fabrikalarla birlikte, beylikbağı mahallesi, çayırova, darıca gibi beldeler acayip hızlarla büyümeye başladı. 2000'li yılların başında yapıkredi gibi finans, teknoloji ve lojistik devlerinin bölgeye girmesiyle tam bir keşmekeş haline geldi ve şekerpınar, akse dediğimiz kimsenin yolu düşmeyen köyler bile birden büyük sektör konumuna geldi.
    bence gebze kocaeli'nin yada istanbul'un değil devletin çözmesi gereken bir sorundur, burada art arda kurulan işletmeler mutsuz umutsuz insanlar barındırmaktan öteye gidemeyecek. acilen önlemler alınması gerekiyor bu bölge için.
  • 2024 yerel seçimlerinde erkan baş'ın başkan olarak seçilmesini ihtimal dahilinde bile görmediğim ilçe. burası dümdüz yobaz, akp kalesi bir yer. aşağı yukarı her seçimde, türkiye ortalamasından daha yüksek çıkar akp.

    ben asıl şunu demeye geldim. gebzeli bir bünyeyim. hem de, aile ağacı sonuçlarına göre ailenin bir tarafı yaklaşık 200 senedir buralı. diğerleri de oradan buradan gebze'ye gelmişler. sonuç olarak ben dümdüz gebzeliyim deyip geçiyorum. bunu dediğimde insanları iki şeye ikna etmek mümkün değil.

    1- gerçekten gebzeli olduğuma.

    "yok kesin bir yerden göç etmişsinizdir". etmişsek de dedelerimin birinde bitmiş mevzu. diğeri zaten burada doğma büyüme. karşim, daha ne yapabilirim gebzeli olmak için? hayatımda görmediğim, beni geçtim babamın bile görmediği illeri mi sayayım memleket diye?

    2- gebze'nin sadece fabrikalar ve depolardan ibaret bir yer olmadığına.

    bu bayağı komikti. beni evden almaya gelen bir iş arkadaşım, gözlerini kocaman açarak, caddenin dört araba genişliğinde olduğuna şaşırmıştı. "gebze'de böyle yol olmaz diye düşündüm, ne bileyim," dediğinde anlamıştım zira adamın gebze deyince kafasında canlanan yer tavşanlı'daki depoların önlerindeki o berbat, bozuk, toprak falan yollar. halbuki ilçe merkezi (gebze çarşı ve bunun hemen yakınındaki yerleri sayıyorum) gayet düzgün.

    bir de komik olarak, 27+ yıl gebze'de yaşamış biri olarak o kadar az yerini biliyorum ki, işe giderken kaybolmuşluğum var ilçenin içinde. benim için gebze = kent meydanı + yeni/eski çarşı bölgesi + belediyenin orası + gebze center. kalan yerlere haritayla gitsem gene kaybolurum gibi geliyor.

    bir de insanın kendi memleketine karşı şeyi midir bilemem, mesela bir suser kahvaltı için yer önerisi istemiş geçmiş entrylerde, gelenleri paylaşmış sağ olsun. bir tanesi hariç (eskihisar'daki mekanları bilmiyorum doğal olarak çok gittiğim bir yer olmadı hiç) hiçbirini bilmemeyi geçtim, o bildiğim yere hayatımda tek gidişimde salatamdan kafam kadar böcek çıktığı için bir daha adımımı atmayı reddettim.

    buranın kocaeli'ye bağlı olması ise asla çözemediğim bir fenomen. birkaç kere outlet center, birkaç kere göz hastanesine gitmiş olma dışında izmit/gölcük benim iş için gönderilmediysem gitmediğim, gitmeyi aklıma bile getirmediğim bir yer. ama dondurma yemek için akşam akşam istanbul kartal sahile gitmek çok normal. lise zamanı izmit'te tek bir lise yazmadım (aynı ilin ilçesi neticede), ama tuzla'da okumak anormal değildi.

    ben il olmasını hiç savunmadım şahsen, çok umursamadım hiç. ama istanbul'a bağlı olmaması beni bazı konularda çok zorlamıştır. hayır işe alınma alınmama meselesi değil de, kocaeli valiliğinin getirdiği absürd p plaka zorunluluğu yüzünden lisede ayrı süründük, iş hayatında ayrı süründük. metro falan olsaydı bari de gidip gelirken rahat etseydik.*
  • allah kimseyi düşürmesin diyebileceğim yegane yerlerden... bir nevi post-modern cehennem.
  • ikiyüzellibin sabit nüfusa sahip olarak 1 sineması var veya yok.
    halkı da zaten sinema gibi gereksiz şeylerle uğraşmıyor cep telefonu satın almak varken.
  • bağcılar, sultanbeyli, esenler gibi merkezlerden daha kötü olmayan yer.

    gebze'de en azından eskihisar gibi deniz kıyısında olan bir yer var. diğerlerinde o da yok.
  • bu sehre en cok kar yakisiyor. guzel oldugu icin falan degil; tum cirkinligi, carpikligi ortuldugu ve bir an icin de olsa gebze'de degilmissiniz hissini yasatabildigi icin.
  • bir yer düşünün, yaşamak için cehennem, iş bulabilmek için ise cennet. öyle bir yerdir işte gebze.
  • en iyi tasvirlerinden biri çoğunluk filminde yapılmış olan ilçe.

    --- spoiler ---

    babası mertkan'ı yola getirmek için gebze'deki inşaatın başına gönderir. kalması için de bir ev ayarlar. evde 37 ekran çekmeyen bir televizyon vardır sadece, plastik bir masanın üstünde durur.

    ilk sahnede mertkan çekmeyen televizyona sinirlenip kumandayı duvara fırlatır.

    ikinci sahnede mertkan sahanda yumurta, somun ekmek ve iki buçuk litrelik kola eşliğinde çekmeyen televizyonda karıncalı bir yayın bulur ve izlemeye başlar.

    işte gebze o karıncalı yayını izleten ilçedir.
    --- spoiler ---
  • içinde yaşadığım kocaeli ilçesi. bu kadar kötü çarşı bu kadar sıkıcı yer olamaz. ama darıca bir başka darıca çok farklı darıca can...

    edit: darıca da bok.. gelmeyin yolunuz düşmesin hocam.
hesabın var mı? giriş yap