• wheeler* , dalganın mı yoksa parçacığın mı gözleneceği seçiminin, foton ya da elektron aralıklar düzeninden geçtikten sonra yapılması gerektiğini belirtmiştir ve wheeler’in gösterdiği gibi, ya projeksiyon ekranından aralığa doğru, yani tersine bakarak ışığın hangi aralıktan geçmiş olduğunu tespit etmek, ya da buna bakmaksızın girişim motifinin oluşumunu sağlamak seçimimiz vardır.yani araştırmacı verdiği kararla, aralıktan bir dalga mı yoksa ışın mı geçeceğini ‘sonradan’ etkileyebilmektedir!
    işte buna gecikmiş seçim deneyi denmektedir...
  • bu deneyde sonuç olarak yapılabilecek tek aklıselim izahat: elektronların gözlem başladığı anda zamanda gerisin geriye dönüp girişim deseni yerine parçacık konseptine dönmeleri ve ekranda parçacık olarak belirmeleridir. evet aklıselim açıklaması böyle, varın siz düşünün abzürtlüğü.
  • "sanki daha önce seçim olmamışta, bir de deneyini mi yapacaklardı?" diye düşündüren başlıktır. sonuç belli zaten diye içinden de geçer insanın. lakin ki olay fizikmiş denip oh çektirir.
  • son zamanlarda kafamı kurcalayan bu deneyi anladığım kadarı ile kısaca özetlemeye çalışacağım. öncelikle bu deney aslında meşhur çift yarık girişim deneyinin biraz daha geliştirilmiş bir versiyonu. şöyle ki: bu deneyde çift yarığın hemen arkasına bir prizma konuyor ve yarıktan geçen fotonlar %50 enerjili iki foton olarak farklı yollara saptırılıyor. bunlardan ilk yolda bir ekran bulunuyor ve ekran üzerinde klasik dalga girişim deseni oluşuyor (veya oluşmuyor). diğer yolda ise bir dizi dedektör var. fakat bu dedektörler ilk demetin ekrana uzaklığından daha uzağa konmuş durumda. yani ilk demet ekrana ulaştıktan sonra aynı anda prizmada oluşturulan demet dedektörlere sonradan varıyor. bu dedektörler birkaç adet. ilk dedektör seti fotonun hangi yarıktan geçtiğini ölçebiliyor. ve bu dedektör çalıştırıldığı zaman ekrandaki girişim deseni bozuluyor. fakat bu dedektörden daha uzağa konan ve yarı yansıtıcı aynalarla ve ek dedektör seti ile ilk dedektör setindeki bilgi bozulduğu taktirde ekrandaki girişim deneyi tekrar meydana geliyor.

    burada inanılmaz görünen üç olay var. bunlardan birincisi prizma tarafından ikiye ayrılan ışık demetindeki fotonların birbiri ile arada mesafe olsa bile bir şekilde bilgi/enformasyon alış verişi yapması ve etkileşime girmesi, ikincisi ise ekrandan uzağa konan dedektörlerin çalıştığı ve foton yolunun tespit edildiği bilgisinin bir şekilde zamanda geriye doğru taşınarak fotonun farklı yolda ve önceden yaptığı girişim desenini bozması, üçüncüsü ise zaten gözlemci veya dedektörün ölçüme başladığında girişim deseninin bozulması.

    al sana büyü gibi bir deney ama yüzde yüz çalışıyor ve matematiksel olarak ispatlanmış bir olay.

    tabii bu spekülasyon ama bu deney madde veya fotonlar arasında bilinçli ölçümün veya bir şekilde bilincin etkileşime neden olduğunu gösteriyor olabilir. bu sayede insan veya herhangi bir canlının bilinci veya kararları pek de bilinmeyen atom altı etkileşimlere neden olarak açıklanamayan bazı doğa üzeri zannedilen olaylara açıklama getirebilir.

    olayı açıklayan oldukça güzel bir you tube videosu ve kanalı için:

    https://www.youtube.com/watch?v=8orln_kwags
  • grafikli turkce altyazili anlatimi icin.
    https://www.youtube.com/watch?v=w-dvvlav4hi
  • kuantum fiziği temel olarak, gerçekliğin bir tür yanılsama olduğunu ve yalnızca ona baktığımızda var olduğunu önermektedir.

    bu deney ölçümün her şey olduğunu kanıtlıyor. kuantum seviyesinde, bakmadığınızda (görmek istemediğinizde) takdirde gerçeklik yoktur.

    tıpkı şöyle;

    -kaşığı eğmeyi boşa deneme. bu imkansızdır. bunun yerine sadece gerçeği anlamaya çalış. tamam mı?
    -gerçek nedir?
    -aslında bir kaşık yok. eğilen sadece kendinsin.”

    (bkz: the matrix)
  • everything that we call real, is made up of things we can not call real.
  • fotonların hareketlerini gözlemlemeye çalıştığımızda normalden farklı hareket ettiklerini gösteren deney,
    "acaba deneyde kullandığımız cihazların elektromanyetik alanı vs sonucu etkilemiş olabilir mi?" diyerek deney düzeneğini sadece prizma ve aynalarla yapıyorlar, misal pirizmanın ortasından geçen fotonlar hedefe belirlenemez bir yönde ilerliyor diyelim, prizmanın kenarına çarpan fotonlarsa tespit edilebilir ve gözlenebilir bir yönde hedefe doğru ilerliyor, bu deneyin sonucunda ilerlemesi takip edilebilen foton hedefe ulaştığında tuhaf hareket ediyor, nerden geldiği tespit edilemeyen foton hedefe ulaştığında olması gereken gibi hareket ediyor.
    "hacı demek ki sorun cihazlarda değil" diyerek gözlemcinin varlığı fotonun götünü başını ayrı oynatıyor sonucuna varıyorlar.

    fakat bu i.pnelik yapan fotonlara bilim adamları kafayı takıyor, “biz bu fotonları ketenpereye getirelim “ diyerek bir çakallık planlıyor, fotonlar bir panele doğru fırlatılacak ama bu sefer gözlem panelin arkasında gizlice gerçekleşecek, panele çarptıklarında gözlemciyi farkedecekler ama artık onlar için geç olacak,
    vay efendim sen misin bunu yapan! vay anam vay! bunlar gözlemciyi farkedip “delikanlı adam röntgencilik yapmaz, akıllı olun lan!” dercesine zamanda geriye gidiyor ve gözlemci tarafından gene anormal şekilde gözleniyor.
  • delice bir şey. aslında zamanında post hoc ergo propter hoc safsatasının safsata olduğunu çok rahat anlamışız ama niye nedenselliğin zamana bağlı geliştiğini düşünüyoruz hiç bilemiyorum. pekala bir şeyin sebebi gelecekte olacak olan bir şey olabilir dedirten bir deney.
  • hakkında sadece 5-6 entry girilmiş olması çok yazık zira bu deney, bilgi karşısında sorulan klişe "gerçek hayatta ne işimize yarayacak?" sorusuna verilebilecek en iyi cevaplardan biri.

    deneyde özetle iki can alıcı nokta var;

    1- prizmadan geçip ikiye ayrılan özdeş fotonlar dolanıklar ve birbiriyle haberleşiyorlar. foton en hızlı parçacık (çünkü kütlesi yok) olarak kabul edilirken iletişime geçmeleri için kendilerinden daha hızlı (negatif kütleli?) bir zımbırtı olmalı.
    2- bu özdeş fotonlardan önce duvara çarpacak olan fotona, daha sonra ölçüme girecek olan özdeş fotonu gelecekten haber uçuruyor.

    burada kilit nokta zaman. zaman ile bu yargılara varıyoruz çünkü zamanın aktığını, geçmişin ve geleceğin olduğunu varsayıyoruz. zamanın olmadığını her şeyin bir anda yaşandığını kabul edersek deney kolayca açıklanabiliyor. he zamanın olmadığını kim, nasıl açıklar onu ben bilmem.
hesabın var mı? giriş yap