• taş binaların, fotoğrafların, tarihe düşülen genel olaylardan başka; kişisel tarih, yani anılar dışında değişmeden kalan çok az şey vardır. duygular-düşünceler zamanla değişirken bellekteki anılar sabittir. o anılar akla geldiğinde yapılan yorumlar, o anları yorumlayışımız değişmiştir yalnızca. belleğimizin sahnesinden slaytlar, kısa filmler gibi akarken geçmiş, biz değişmeyen görüntüler üzerine değişen yorumlar katabiliriz sadece. heyecanla methiyeler düzdüğümüz kişinin isminin altına yazdığımız yazıları dudak bükerek sildiğimiz şimdinin aksine geçmiş, belleğimizde o haliyle korunmaktadır mesela. bir zamanlar sesini duymaktan kalbimizin çarptığı kişinin sesini uzun süredir duymuyorsak o ses tümüyle yitmemiştir yine de, geride kalanlar deposunda, belleğimizin derinliklerindeki depoda muhafaza edilmektedir. çocukluk anıları, okuldan enstanteneler, aşırı heyecanlandığımız romantik anlarımız, korkularımız, hatalarımız, verdiğimiz kararlar, hayata dair yaptığımız seçimler, büyüdüğümüze işaret eden tavırlar, yaşadığımız ilkler, şu anı yaşarken geride kalan her şey aynı haliyle belleğimizin içindedir... geride kalanların toplamı, şu anı oluşturur...
  • yarım kalmış hikayelerdir.
    söylenememiş sözlerin, ertelenmiş çağrıların, red korkusuyla sessizliğe gömülmüş tekliflerin ve gerçeklerle küskün düşlerin tümüdür.
    acıdır, acıtır.
    en yorucu olanı da geride kalanların, şimdiyi terketmemekte ısrarcı olmalarıdır.
  • basitce gidenin arkasinda biraktiklari... bazen banyoda biraz kullanilmis islak bir sabun, bazense kenardaki cekmecenin dibine itilmis kekik torbasi. ya da buzdolabinin dibine siginmis kucuk bir nutella kutusu. bulasiklikta kulpu kirilmis bir bardak. catallikta korelmis bir bicak. pencere kenarinda bir ani defteri....

    oysa karisinca... masa basinda saat gece yarisini gecerken peynir tirtiklayan, gozlerini kapilardan alamayan, her an biri cikacakcasina bir dilim daha ekmek kesip yeni birisini planlayan, oysa kimsenin cikmayacak oldugunu unuttugunu, ah unutuverdigini o an hatirlayan bir peynir faresi. gunduzleri gitmislerle karsilasmayacagini bildigi icin odadan cikmayan, geceleri ciksa da bir an once geri donen... cunku etraf sessizdir, artik... "eskisi gibi olmayacak" duvarlar boyle haykirmaktadir. sessizlik buldugu dostu ile mutlu, geride kalanlar geride kalmayanlarla eksik...

    geride kalmayin....
  • ankara katliamı sonrası şafak pavey tarafından hazırlanan 11 dakikalık belgesel. izlerken çok zorlandım. patlamadan kurtulan ve hayatları bir daha asla eskisi gibi olmayacak insanları dinlerken basit gündelik dertlerimden utandım.

    https://www.youtube.com/watch?v=pattoxgci_8
  • (bkz: left behind)

    kötü ve saçma bir film.
  • hayatın zorla karşımıza çıkarıp çoğu zaman bir silah olarak alnımıza dayayarak kullandığı didaktik bir çöplüktür. ha, her çöplükte muhakkak işe yarayan bir şeyler bulunur, o ayrı.
  • her şeye alışılır her şeye uyum sağlanır belki; ama geride kalan olmaya alışamaz insan hele de bilirse gidenin, o kimsenin geri dönmediği yere gittiğini. geceleri gözünü kapamadan önce tek istediği şey ise sabah kalktığında gidenin yanında olmaktır fakat hayat hiçbir zaman kolayca izin vermez bu isteğe. kişi de yarı ölü olarak hayatta sürüklenir durur.
  • evrensel basım yayın'dan çıkan binnaz öner'in kitabı.

    romanında ermeni göçü sırasında anadolu'da bir köyü anlatan özer, hayatta kalmaları için ailelerinden ayrılıp köylüler tarafından saklanan ermeni kız çocukların hikayesini yöresel ağızla işliyor.

    aynı zamanda birinci dünya savaşı esnasında, köylünün yaşadığı sefalete rağmen ağaların nasıl servetlerini arttığını da sorgulatan romanın devamı da esme adıyla yine aynı yayınevi tarafından basılmış durumda.
  • gelişme evresi içinde olan insanların, çeşitli konularda düştükleri çıkmazlardan sonra, akıllarına gelen “her şeyi arkada bırakıp gitmek” düşüncesinin fiiliyata aktarılmasıyla oluşan, bu oluşumda, arkadakilerin yerine kendimizi koymamız sonucu ana oyuncu olarak sahnede yerimizi alabileceğimiz bir durumdur. aslında bu durum, olaya sadece insani açıdan baktığımızda ortaya çıkan “geride kalanlar” evrensel kümesinin bir alt kümesidir. bir kişi çeşitli sebepler uğruna başka bir kişiyi, arkadaş grubunu veya bir topluluğu terkedebilir. terkeden açısından bunun çok haklı sebepleri vardır. hatta bunlar genel geçer toplum kuralları açısından da tutarlı sebeplerdir. herşeyi bırakalım, kişi çeşitli durumlarda gitmek mecburiyetindedir. lakin burda mevzu bahis edilen konu, mutlak haklılık içinde terketme durumları değildir. çünkü geride kalanlar kendi içinde bir hüzün barındırır.

    burda ilginç olan noktalardan bir diğeride, insanların geride kalanlara acıma yada merhamet duyguları ile bakmalarıdır. diğerlerinin gözünde onlar kaybeden olarak sınıflandırılmış ve o kategoriye dahil edilmişlerdir.

    geride kalanlar ise duruma göre kendi yollarını seçmek mecburiyetindelerdir. giden gelmeyecekse, kişi kendi karakterine göre kendine bir yol seçer ve o yönde yolunu belirler. gidenin geri gelme ümidi varsa, kişi bekleyebilir. lakin bence bu durumda çok mantıklı gözükmemekte. gitmeyi aklına getirmiş, hatta bunu gerçekleştirmiş bir kimse, geri dönse bile artık güvenilirliliğini yitirmiş bir canlı halini almıştır. bu durumun er yada geç farkına varılacaktır.

    gidenin gitme eylemini sallamamak bence en güzel yoldur.
  • yarış veya başka şey... her türlü kaybederler.
hesabın var mı? giriş yap