• hüseyin karabey'in yönettiği ve ayça damgacı, hama ali khan, mahir günşiray ile nesrin cavadzade'nin oynadığı filmdir.14 kasım 2008'de chantier films dağıtımıyla vizyona çıkarılacak filmin konusu şöyledir: istanbul'da yaşayan tiyatrocu ayça ile kuzey irak'lı tiyatrocu kürt hama ali, türkiye'de çekilen bir film setinde tanışır ve âşık olurlar. film çekimleri bittikten sonra hama ali irak'a ayça ise istanbul'a geri döner. irak'ta savaşın patlamasıyla birbirlerine ulaşmaları adeta mucize halini alır. iki sevgili buluşabilecek midir?

    http://img205.imageshack.us/…0696fd02fc59b0bpq1.jpg
  • türk kızı ile kürt erkeği arasındaki ilişkiden dolayı yasaklanmış, gideceği uluslararası festivalden maddi destek tehdidiyle çıkarttırılmış. sebep olarak ise türk-kürt ilişkisinden, son zamanlarda artan gerilimlerden bahsetmiş festival direktörü, yani en azından kendi tahmini. ancak maalesef ben olayı buna bağlayamıyorum çok fazla, yani konjonktürel bir durum değil, talihsizlik filmin kötü bir zamana denk gelmesi ve bu baskyı "meşrulaştıracka" olayların yaşanmış bir döneme denk gelmesi.

    sıkıntı tamamen toplumsal cinsiyet algılarından kaynaklanmaktadır. toplumumuzda erkeğin cinsel yaşantısı en kabaca "sikmek, sokmak" v.s. şeklinde tanımlanır, kadının yaşantısı ise "almak, vermek" şeklinde. ancak erkeğin sikip sokması elinin kiri ve çapkınlığıyken kadının vermesi namussuzluktandır, elinin kiri değil alnındaki kandır, ve öldürülmesine kadar gider. sadece cinsel hayatta değil ama cinsellik dahil hayatın her alanında erkeğin üstün olduğu, haklı olduğu, daha serbest olduğu bir toplumuz, bu kabul. tam tersi olarak da kadın ezik ve zayıftır, baskı altındadır ve her zaman kendini savunmak, haklı olduğunu savunmak zorundadır. öyle ki mağdur olması dahi, yani örneğin kendisine tecavüz edilmesi dahi o kendini savunma zorunluluğundan muaf kılmaz kendini. işte bu cinsiyet algıları ve cinsel yaşam tabuları işin bir yönü.

    işin ikinci yönü ise türk-kürt çatışmaları, ya da gerginliği. merkez-çevre yaklaşımıyla da bakılabilr ve oradan yorumlanabilir tüm bu olaylar, etnik milliyetçilik açısından da. ama sıkıntılı bir dönem yaşandığı gerçek. ancak resmiyete bakılırsa "türk"ün üstün olduğu gibi bir söylemle karşılaşıyoruz. yani türkler 10.000 yıllık şanlı tarihe sahip bir milletken "kürtler" de bizim kardeşimiz, zaman zaman tanınmayan bir etnik kimlik, zaman zaman da kızılderililer'i bile türk yapan zihniyetin bir parçası olarak türk. resmi söyleme, devlete ve bürokrasiye sinmiş olan bu "türk > kürt" formülü de işin 2. yönü.

    işte bu iki üstün olgunun birbirine üst üste değil de çapraşık olarak denk gelmesiyle de sıkıntı başlıyor. yani üstün olan erkeğin "küçüktür" kürt olup "küçüktür" olan kadının da "büyüktür" türk olması, çapraz bir şekilde eşleşmesi sıkıntı yaratıyor. yani bir türk kızının kürt erkeğine "vermesi", diğer yönüyle kürt erkeğinin türk kızını "sikmesi" felaket gibi algılanıyor. bir türk kızı nasıl olur da kürt erkeğine "verir" düşüncesi, hem milliyetçilik, hem de toplumsal cinsiyet tabularından da beslenerek "sanat" ya da "aşk" olgularının önüne bir duvar gibi çıkıyor. türkiye'ye tatil için gelen yabancı turistlerle yaşanan maceraların kahvehanelerde bandıra bandıra anlatılmasından hiç de rahatsızlık duymayan bir milletiz. türk erkeğidir, tatil için geleni affetmez, illa ki "sokar", ama ne de olsa türk. zaten avrupa'lı karı da "verir" ama işte kadının cinselliğini yaşamasını "vermek" diye tanımlarsan film bile olsa bir türk kızının kürt'e "vermesi" uykularını kaçırır. gider filmi yasaklatırsın aslanlar gibi.

    96 kardak krizi'nden sonra 98 senesinde kayıkçı filmi bu ülkede gösterime girdi ve beğenilmedi mi? tabii aradan 2 sene geçmesiyle gerginliğin aynı dönemde çekilen film aynı olamaz, ancak toplumsal cinsiyet tabularımıza çok da uyan bir filmdi kayıkçı. yani uzun boylu, yakışıklı, kara kaşlı kara gözlü aslan gibi bir türk mehmet ali alabora yunan kızı'yla aşk yaşamıştı. klasik "türk erkeği siker avrupalı kadın da verir" kalıbı. ama işte roller değişince zaten olmayan sanat nosyonumuz iyice düşüyor, kel görünüyor, yasaklar ve şahika koçarslanlı misali "seni satın alırım" tarzı "parayı keseriz" yaptırımlar geliyor.

    son olarak, senaryo yazmaktan anlayan, yani profesyonel anlamda anlayan, yazıp bir proje geliştirebilecek kadar işin içinde olan herkes denesin bence; bir türk erkeği ile kürt kızı arasındaki aşkı anlatan, kızın diyarbakır'dan kaçıp istanbul'a geldiği bir senaryo yazsın. sonra da kültür bakanlığı'na götürsün, eminim bakanlık maddi manevi desteğini esirgemeyecektir.
  • 14 kasım 2008 cuma günü türk izleyicisi ile buluşacak olan başarılı yönetmen hüseyin karabey filmi.
    tabi öncesinde bu akşam beyoğlunda ki galasında seyretmenin zevki benim için ayrı birşey olucak.

    o değil de, her ne kadar kültür bakanlığının desteği ile çekilmiş bir film olsa da, yine o kültür bakanlığı "madem parasını ben verdim o zaman istediğim gibi sansürlemeliyim" diyerek girişimlerde bulunabiliyor.
    http://www.radikal.com.tr/…02.11.2008&categoryid=82

    (bkz: yolun bundan sonrasına katırlarla devam edeceğiz)
  • yok kültür bakanlığı desteğini çekmekle tehdit etmiş de ne kadar saçmaymış da,bu devirde hala sansür kafası ülkede hüküm sürüyormuşta falan da filan da...bu tarz filmler direk tahrik amaçlı,maksatlı filmlerdir benim kanımca...yoksa neden "kürt bir kızın türk çocuğa duyduğu imkansız aşk" hiç işlenmez sinemada?ben söyleyeyim nedenini...çünkü yukarıda da belirttiğim gibi bu tarz filmler hep uygun zamanlamayla uygun koşullar oluşunca çekilir ve gösterime sunulur,maksat tahrikten başka bişey değildir...konu açılınca da "aşkın din,dil,ırk vs. tanımamasından,kardeşlikten" dem vurulur...e o zaman madem bu kadar kardeşlikten,aşktan,meşkten yanasınız neden yukarda yazdığım minvalde bir film çekmiyorsunuz???

    evet biz gerekikafalı faşistleriz ve "yolun geri kalan kısmını hala katırlarla tepiyoruz!"...
  • oluşmasını engelleyemediğiniz gözyaşlarıyla izlediğiniz iç burkucu film. zamanında kültür bakanlığımızca desteklenmiş ve onaylanmış ama daha sonra bir festivalden aynı bakanlıkça konusu uygun bulunmayarak çıkartılmış bir aşk öyküsü. kadının türk, erkeğin ise ırak'lı bir kürt olduğu ve abd'nin kuzey ırak'ta başlattığı savaşın gölgesinde geçen bir aşk öyküsü -en klişe cümlelerle söylemek gerekirse- işleniyor filmde. bir eleştirmen filmle ilgili şirin'in öyküsü demiş. evet kesinlikle en açıklayıcı laf bu olur film için. şirin'in öyküsü. her zaman ferhat mı delecek dağları, al sana bu filmde, bu öyküde, bu gerçek öyküde, bu gerçek kahramanları tarafından canlandırılmış öyküde, şirin dağları deliyor ferhat'ına ulaşmak için...
  • yonetmenligini huseyin karabey'in, senaryosunu ise huseyin karabey ve ayca damgacinin yaptigi 2008 turk sinema filmi. toplam suresi 93 dakika olan filmin konusu kisaca soyledir;

    --- spoiler ---
    istanbul’da yasayan tiyatrocu ayca ile kuzey irak’li tiyatrocu kurt hama ali, turkiye’de cekilen bir film setinde tanisir ve asik olurlar. film cekimleri bittikten sonra hama ali irak’a ayca ise istanbul’daki rutin yasamina geri doner. irak’ta savasin patlamasiyla birbirlerine ulasmalari adeta mucize halini alir. iki sevgili savasin acimasiz sartlarinda bulusabilecek midir?
    --- spoiler ---

    film katildigi bir kac festivalden odulle donmustur, ayrica 06-19 ocak 2009 tarihleri arasinda yapilacak olan palm springs international film festivali'nde gosterilecektir.
  • hüseyin karabey filmi. ilk uzun metrajlı çalışması. filmin başrol oyuncusunun hayat hikayesinden senaryolaştırılmıştır. istanbul’da yaşayan tiyatrocu ayça ile kuzey irak’lı tiyatrocu kürt hama ali'nin mesafelerle bölünmüş aşkını anlatır. filmin sonu gerçek hayattakinden farklıdır. beklenmedik bir anda biter. dumur olursunuz.

    olmuş mudur? olmuştur.
  • hüseyin karabey'in sınır tanımayan aşklar üzerine başarılı bir denemesi.

    http://www.resetmagazine.net/…24/sinema/gitmek.html
  • yirminci ankara uluslararasi film festivalinde gösterilen film. festival jürisinin de katılımıyla dolu salona oynadı. samimi bir hava ve acıklı bir hikaye...
hesabın var mı? giriş yap