• sıradan insanların sıradan yediği haltlar.gizeme bu kadar merak olmasa intiharlar daha çok artardı.çünkü onu kaybeden insan kendinide kaybeder.yada aksine.fazlasına sahip olupta aklını kaybeder.

    bir yerden sonra yaşantının sıradanlığı,geberip gidince konulacağı mezar yerinin bile belirginliği insanı mahfeder.herşeyin bu kadar olması gerektiği noktada olması,verilen saatlerin,alınan maaşların,yıkanan bulaşıkların,çıkılan gıda alışverişlerinin,ütülenen gömleklerin,okula götürülen çocukların,çocukların devamı çalışmalarının verdiği hazzın bilindik hissiyatının dahi ötesinin olmaması huzursuzluğu yüzünden bir taraf gizemi ölüm sonrasının garantisiyle sağlar.

    diğer tarafsa reddedip kimi zamanda etmeyip farklı işler peşinde koşar,açığını böylece kapatır yada kapatamaz atlar.işte size gizemin verdiği hayat kıvılcımı efendilerim.

    tanrı daha fazlası için çalışacak bir akla izin verseydi insanlar bildikçe çıldırıp hüzünlenir sonrasındada öldürürlerdi kendilerini tekdüzelikten,herbişeyi bilmekten ve keşfedilmeyen,bilinmeyen şeylerin yokluğundan.bilinmezlik yani mistisizm yada akıl erdirememenin hayati bir gereklilik olmasıda işte bu yüzden kanımca.
    ne sıkıcı.senin bu söylediklerin.eğlenmek istedim.sense sadece şu baştansavma fikirlerini serpiştiriyorsun ve bunuda bir bilgi verdiğini zanneden züppelerden farksız bir kibirle sunuyorsun.
    çokbilmişlik insanlığın doğasında var çünkü.ne zaman onun o çokbilmiş alanına müdahele edipte,düzenini bozarsan tırnaklarını gösterir.biraz fazla biraz az.
  • denir ki "the problem with mysticism is, it begins in mist and ends in schism."
    yani mistisizim, sis ile başlar, hizipleşme ile biter. tabi bi de kelime esprisi var fekat onu çeviremiyoruz.

    subjektif, öznel ve açıklanamaz şeylerin kişinin ancak kendi için bağlayıcı olabileceğini güzelce ifade eden ( ben bunu anlıyorum ama siz anlayamazsınız. o halde bana inanın en iyisi ) bir sözdür.
  • kişinin kendini ''tanrı'' ya da ''dünya ruhuyla'' birlik halinde hissetmesidir. bunun için bir aydınlanma ve arınma yolunu aşmak gerekir. din, inanış ve kültürlere göre bu yol değişse de ( mevlevilik, meditasyon...) mistik yaşantıların hepsi birbirine büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
    felsefeciler mistisizm, diğer adıyla gizemciliği doğu ve batı gizemciliği olarak ikiye ayırırlar. batı gizemciliği yahudilik, hristiyanlık ve islamiyet'i kapsar. burada gizemcinin, kişisel bir tanrıyla karşılaşması vurgulanır. tanrı, doğada ve insan ruhunda var olmakla birlikte, bu dünyanın çok üstündedir. doğu gizemciliği ise hinduizm, budizm ve diğer çin dinlerini kapsar. burada ise daha çok vurgulanan gizemcinin, tanrı ya da dünya ruhunda tam bir erime ve kaynaşma yaşamasıdır. doğu gizemciliğinde kişi ''ben dünya ruhuyum'' veya '' ben tanrı'yım '' diyebilir. çünkü dünyada var olan tanrı bunun dışında hiçbir yerde değildir. günümüzde bunların haricinde, insanların hiçbir dine bağlı olmadan, farklı mistik yaşantılarla zamanın dışına çıkabildiklerinden söz ediliyor. bunlar da '' kozmik bilinç'' ya da '' okyanus hissi'' gibi tabirlerle anılıyor.
  • "mistiklerdeki kaybetme isteği, hem onların yol alırken kullandığı dinsel dili, hem de izledikleri güzergahı hedefler. onların yaptıkları her yolculuk, yarattıkları yolu ortadan kaldırmaktır aynı zamanda. ya da, daha kesin bir ifadeyle yol almaktır, karşısına çıkan her manzarayı ve katedilen yolu kaybetmeyi istemektir. mistik anlayış, tanrı'dan başlamak üzere anlamlı bütün nesneleri silen bir süreç gibi çalışır; sanki onun işlevi, dinsel episteme'yi onun içinde silinerek kapatmaktır; sanki onun işlevi, kültürün gündüzünü sonlandırarak öznenin gecesini yaratmaktır." (m. de certeau-tarih ve psikanaliz)
  • muşahade ve muhakemeden çok, sezgi ve duyguya dayanan akide olarak tanımlanmış cemil meriç.
  • "gerçek mistisizm teorik değil, pratiktir. başka bir deyişle o, entelektin kavradığı değil, nefsin yaptığı bir şey, organik bir hayat vetiresidir.
    gerçek mistisizm, tamamiyle spiritüel bir aktivitedir. hedefi tamamen transandantaldır. bu dünyanın görünüş dünyası ile mukayesesine hiç yol yoktur. gerçek mistik, görünüş dünyasını hiçbir şekilde kâle almaz. o, fenomenal dünyada ve günlük işlerinde bile bütün dikkat ve ilgisini gerçek reelde, değişmez bir'de toplar.
    gerçek mistisizm metodu ve işi aşktır. mistiğin bütün dikkat ve ilgisini topladığı bu bir, hem bütün bir realite hem de sevginin canlı ve şahsî objesidir.
    gerçek mistisizm bazı belirli tecrübeleri gerektirir. mistiğin objesi mutlak ile birleşmedir. bu canlı birleşme mistik yolun sonudur. böyle canlı bir birleşmeye ulaşmada da sadece entelektüel realizasyon ile emosyonel isteklerin varlığı yetmez, insanda normal şuurun üstünde kuvve halinde mevcut olan bir şuur şeklinin de herhangi spiritüel ve psikolojik bir vetire ile hür bırakılması şarttır."

    mistisizmin ana hatları
    cavit sunar
  • dünyadaki her kötülüğün anası diye bir şey varsa ahanda budur.
  • ''mistisizm, ...tanrı'nın zevkine (jouissance) bir dalıştır.'' / j. lacan
  • kişinin kendisine giden yolu kapayan tehlikeli bir aşkınlık.

    nemli bir bulut gibi ağır ve havada dolaşıyor, üstelik ağlaması da sessiz olmuyor.

    (bkz: mistisizm)

    izm'lerden kurtulmak gerek elbette ama bir metni mistik bir metinmiş gibi okumak muhtemelen daha en başında ona yapılan bir haksızlıktır çünkü verili bir düzene göre okumayı gerektirir; bir inanışa göre ve en nihayetinde o metni mistik yapacak her şeyle donanmış olarak.
    e o zaman tabii ki arabi mistiktir.
    bilmem arabi'yi ama kanılarla düşünmemek gerektiğini sokrates'ten beri kendimize hatırlatmaya çalışıyoruz.
  • antik yunan dilinde gözleri örtmek manasına gelen “myein” (misterler; ing. mysteries- mysticism) kelimesinden gelen mistisizm insan aklını yadsır ve bildiğimiz algılama metodlarının dışında, tecrübe ve iç yaşantıyla gerçekliğe yakınsama olarak da tanımlanabilir.

    (bkz: islam ansiklopedisi)nde bu kavram “insanın algılanan nesnelerin ötesindeki gerçeklik, sonsuzluk ve tekilliğe erişme yönündeki ruhi tecrübesi ve bu tecrübeyi ifade eden öğreti” olarak ifade edilir.

    (bkz: thomas merton) mistisizmi hayat, tanrı ve kesin gerçeklik konusunda nesnel ve kavramsal bilgi ile tatmine ulaşmayanların gerçekliğin kendisi ile bir olma, onu deneyimleme arzusu olarak tanımlar.

    (bkz: evelyn underhill) “(bkz: the essentials of mysticism)” isimli kitabında (bkz: spirituel) deneyimin en başlı esasının tanrı ve bireyin kendi ruhunun bilinci olarak aktarır ve tüm büyük dinlerde bunun mevcut olduğunu , birbirlerinden çok fazla farklılık göstermediğini belirtir. burada ifade ettiği ruhsal tecrübe kalıbını sadece (bkz: hristiyanlik), (bkz: islam) ve (bkz: brahmanizm) gibi büyük dinlerdeki mistisizm ile bağdaştıran underhil, sağlık, mutluluk, (bkz: okultizm), (bkz: ruhculuk) ve genel anlamda normal ötesi tecrübeleri birbirinden ayırmaktadır.

    birbirlerinden ayırmakla birlikte, bunların mistik deneyimler olmadığını da iddia etmez.

    (bkz: william james), gerçek ve esaslarını içermeyen, duygusal, (bkz: dezenkarnasyon) veya düşünce aktarımı gibi hallerin genelde mistik tecrübeler diye ifade edildiğini ve toplumda genelde olumsuz bir ifade olarak kullanıldığını söyler. onun düşüncesine göre bir deneyimin mistik denilebilecek bir düzeyde olması için dört adet özellik içermesi gerekmektedir.

    1-kelimelerin kifayetsiz kalışı
    2-anlamla ilgili olması
    3- fanilik
    4-birey tarafından pasifliktir.

    özet olarak mistisizm çeşitli geleneklerde değişik şekillerde tarif edilen bireyin ruhsal, içsel dönüşümüne yönelik belirli pratikler, söylemler, metinler, kurumlar, adetler ve deneyimler bütünüdür.

    (bkz: dave cloud) ,mistisizmi tanrı veya bir tür “hayat enerjisi” ile tecrübe edilmiş bir şekilde bir olmak ve dile döküleceklerin, düşüncelerin üstünde çeşitli yöntem ve uygulamalarla bir tür spritüal anlayış bulmak olarak ifade eder.
    yine ona göre mistisizmin üç tip hususu vardır. direkt olarak tanrının deneyimlenmesine, fikir ve öğretilerin üstünde spiritüel iç görünün keşfine vurguda bulunur ve rüyaları, sezgiyi, önseziyi derin düşüncenin tecrübe edilmesiyle tanrıdan gelen telkinler olarak kabul eder.

    bu deneyim batılı filozoflar tarafından ikiye ayrılır: teistik olan ve olmayan.

    teistik tecrübe tanrı ile bir olmayı amaç edinir, teistik bir düzlem içermeyen tecrübe tanrıdan başka bir gerçekliğe hedefi olabilir, ya da hiç bir gerçekliği hedef edinmeyebilir.

    tam olarak paralellik göstermese de buna benzerlik gösteren bir ayrım da (bkz: walter terence stace)’in içe dönük ve dışa dönük mistik tecrübe tasvirleridir. içe dönük tecrübe, bireyin içine dönerek varlığın ötesinde, benliğinin en temelinde saf bir bilinç haline ulaşması, bir olanla bütünleşmesidir. dışa dönük tecrübe ise bireyin duyularıyla alemi, dünyayı her şeyi bir görmesidir, onlarda bir olanı tecrübe etmesidir.

    leonard hem eski hem de modern mistik adetlerde gözlemlenen üç tür algıdan söz eder : (bkz: monizm), (bkz: teizm) ve dini olmayan algılar. monizm tanrıyla bir olmayı amaçlar, teizm tanrı ile insan arasında bulunan mesafeyi korur, insan mistik telkini alıcı pozisyondadır ve hep bu sularda yüzer.

    doğa mistisizmi diye de ifade edilen dini olmayan mistik deneyim ise tecrübenin gerçekliğini onaylar ancak mutlak bir varlığın var olduğunu onaylamaz, öğretilerle ve metafizik ile ilgilenmez.

    (bkz: taoizm) bu tür bir doğa mistisizmidir, ruh ile maddenin armonisini amaç edinir.

    (bkz: hinduizm), (bkz: budizm), (bkz: taoizm), (bkz: konfucyusculuk) gibi doğu dinleri, grek -helenistik mistik dinleri ve felsefeleri, yahudilik, hıristiyanlık ve islam tasavvufu gibi epeyce çeşitli temellere sahip olmakla birlikte deneyim ve kavrayışta birleşen mistisizmin en temel özelliği mistiklerin tanrısallık veya “aşkın varlık” ile aracısız bir ilişki kurduğu iddiasıdır.

    bu ilişki çoğunlukla vizyon görü ve bir olma biçimiyle ifade edilen bir bilgi türüne işaret eder. farklı dünya dinlerindeki mistik deneyimlerin koşulsuz gerçek, kutsal varlığın her yerde bulunması ve (bkz: transandantal) oluşu, tanrı ile bir olma gibi bir çok ortak kavramlara sahip olmalarına rağmen bütün mistik öğretilerin tamamen aynı olduğu da söylenemez.
    mutlak hakikat deneyimi ile ilgili olarak tanrı, (bkz: brahman), (bkz: bosluk), (bkz: nirvana), (bkz: bir), (bkz: iyi), (bkz: enerji), (bkz: guc) gibi farklı tasvirlerle ifade edilir.

    geleneksel dinlerin mistik deneyimleri törensel, sembol, gelenek ve dış idareye önem atfeder iken totaliter ruhsallıklar bireyi, öznelliği, dışavurumculuğu öne çıkarırlar.

    (bkz: paul heelas), günümüz “yaşam tinselliklerinin” bütünsel, yaşamla sükunet halde bir form aldıklarını söyler ve ona göre bu (bkz: holistik) çevrenin temelinin, bu dünyadaki yaşamı devam ettiren hayatın kendisi, yaşam kuvveti veya enerjisidir. heelas ve saz arkadaşları bu yaklaşımla sürdürdükleri (bkz: kendal projesi)’nde (bkz: akupunktur)dan (bkz: astroloji)ye, kanser tedavi grubundan doğa tedavisine, üniversal barış dansından ayak masajına değin kullanıcıları tarafından ruhsallıklar olarak tanımlanan bir çok pratiği alternatif veya bütüncül ruhsallıklar olarak ele alırlar. (bkz: bullshit)

    bütüncül ruhsallıklar konvansiyonel aşkın bir tanrı içeren mistisizmlerden farklıdır. burada bireyin iyi olmasına, tecrübeye, tedaviye husus koyan bir iç yaşam gücü, bütünlük ön plandadır.

    sekülerleşme ile birlikte geleneksel, dogmatik dine inanç azalmıştır ancak buna rağmen insanların üzerinde durduğum ruhsallıklara olan ilgisi artmıştır. (bkz: scientology)

    din kurum, yapı ve doğmadır ama ruhsallık inanma, aktif olma, arayış, teslimiyet gibi eğilimleri akla getirir ve insanlar dinden kaçarken mistisizme yaklaşmaktadırlar.

    (bkz: carl gustav jung) günümüz (bkz: profan) ve (bkz: sekuler) dünyasında dahi kutsallığın bilinç dışı harabeleri ve çağdaş izlerinin var olduğunu ileri sürer.

    bell, yeni dini hareketlerin “daha mitsel, daha efsanevi ve daha mistik ” olacaklarını, çünkü insanların donuk dünyada sır ve mucize sezgileri deneyimlemek, hissetmek istediklerini belirtir.

    mistik tecrübeye hem bilimsel camiadan hem dini camialardan farklı eleştiriler getirilmiştir. dini camialardan getirilen eleştiriler tecrübenin tanrıdan değil de şeytandan geldiğini, akademik camialardan gelen eleştiriler tecrübenin (bkz: psikolojik) veya (bkz: naturalist) nedenlerle açıklanabileceğini ileri sürerler.

    (bkz: bertrand russell), kıt yiyerek cenneti gören ile bir hayli içip yılanlar gören ayyaş arasında pek bir ihtilaf yapılamayacağını öne sürer. ve russel’a göre mistisizm “evrenle ilgili inançlar üzerindeki belli bir duygu derinliği ve şıkışıklığından başka bir şey değildir.

    yine modern tıp biliminin kültürel olarak mistik deneyim diye tasvir edilen fenomeni izah edebileceği ileri sürülür. bir diğer eleştiri de dini çokluk açısından yapılır. mistisizm bir çok dinde mevcut olan bir fenomendir. ancak eğer spesifik bir din için gerçekse, o dinin tanrısı gerçekten var ise ve mistik o tanrıyı deneyimliyorsa, bu durum diğer bir dinin tanrısını yok saymaz mı? bu durumda her iki mistisizm için de gerçeklik iddiası mümkün değildir, denir.. bu felsefi, teolojik ve bilimsel tartışmalar mistik deneyimin toplumda var olan bir fenomen olduğu gerçeğini değiştirmez. özellikle günümüzde kitle iletişim ve kültür endüstrisi sebebiyle gitgide yaygınlaşan çeşitli mistik uygulamalar sosyolojik açıdan mistisizmi oldukça aktüel bir konu haline getirmiştir
hesabın var mı? giriş yap