• kamu bankalarinin sorumlu oldugu ki$ilere kaynak aktarmasiyla olu$an aciklardir.kanimca bu zararda hirsizligin rolu cok du$uk.esnafa,ciftciye du$uk faizli krediyle falan oluyor bunlar genelde..
  • güngör uras'in 23 eylül 2003 tarihli, milliyet'teki yazisindan:

    http://www.milliyet.com.tr/…3/09/23/yazar/uras.html
    ayrica: http://www.milliyet.com.tr/…3/09/24/yazar/uras.html

    bankalarda batan 43.6 milyar dolar 'gitti gider'

    bddk başkanı'nın açıklamalarına göre, kamu kaynaklarından kamu bankalarına 21.9 milyar dolar, özel bankalara 21.7 milyar dolar olmak üzere toplam 43.6 milyar dolar para akıtılmış.

    kamu kaynağı demek, halkın cebi demek... halkımız simit - peynir, soğan - maydanoz, tüpgaz - ekmek alırken ödediği kdv ile bu paraların bir bölümünü karşıladı... kalanını da önümüzdeki günlerde ödeyecek...

    halkımızın henüz ödeyemediği bölümü, irak'a asker göndermenin karşılığı olarak abd'den almayı umduğumuz kredi ile kapatacağız...

    iyi de... yenilen yutulan bu paralar nerede?

    iyi de bu paraları kim yedi, yuttu? kim yedirdi yutturdu? yiyenin, yedirenin hiç mi suçu yok?

    bddk başkanı kamu alanlarında 19.0 milyar dolarlık görev zararından bahsediyor... bu kamu bankalarından biri olan halk bankası'nda batan paranın (görev zararının) yüzde 70'i, 50 işadamının kursağına girmiş. kim vermiş bu paraları? nerede bu 50 işadamı?

    bu paralar geri gelir mi? hayır. gelemez... gitti gider...

    neden "gitti gider?" çünkü (1) paraların bir bölümü ev oldu, yat oldu, uçak oldu, fabrika oldu. bir bölümü avrupa'da özel hesaplarda duruyor ama, büyük bir bölümü de yanlış işlerde yok oldu. harcandı. zarar oldu... (2) kalan paraları tahsil etmeye ise bizim hukuk sistemimiz müsait değil.

    kanun olmadığı için değil. kanun var da... bizim hukuk, "şekil hukuku". ege cansen geçen hafta sonu hürriyet'te yazdı. dünyada iki türlü yargı sistemi var. "şekli" (form) esas alan yargı ile "gayeyi" (motive) esas alan yargı. "hakimler ne yapsın? onlar yürürlükteki kanuna göre karar vermeye mecbur. kanunlarımızda boşluklar var. bu yüzden alınması gereken alınamıyor" diyemezsiniz. ege cansen diyor ki: "kendisi on milyon dolarlık yalıda keyif sürmeye devam ederken, gecekonduda oturan çulsuz çaycısını idare meclisine başkan yapan işadamını, "ben sadece bankanın hissedarıyım, alınan kararların hiçbirinde imzam yok" diyen işadamını, "işlemlerde usul hatasına rastlanmamıştır" diyerek beraat ettirmenin, halkın 38.9 milyar dolarını talan edenleri takipsiz bırakmanın, bu paraları millete ödettirip, üzerine de bir bardak soğuk su içirtmeyi "hukukun üstünlüğü" diyerek "yutturmanın", savunulabilir veya kabul edilebilir yanı yoktur...

    kabul edilebilir yanı yoktur ama... ne yaparsınız ki, bugün bu ülkede olan budur... paralar "usulüne uygun biçimde" yedirilmiş ve yenmiş olduğundan, halkımıza bunları ödemekten ve üstüne de bir bardak soğuk su içmekten başka yapacak şey kalmamaktadır.

    edit: yukaridaki yazi gelisiguzel okunmadigi takdirde gorulecektir ki, batan paralarin ve zararlarin sorumlulugu sadece ozel banka sahiplerine atfedilmemektedir. kamu bankalarinin dagittigi ulufelerden kaynaklanan gorev zararinin 21.9 milyar dolar oldugu yazilmis. kimse kamu bankalarinin kredilerini ozel banka sahiplerinin tahsis ettigini iddia etmiyor. ayrica vebalin buyuk kisminin, ozel bankalarin da zararlarini (21.7 milyar dolar) sineye cekip, butun yuku vergi veren vatandaslara aktaran politikacilar oldugu da apacik. bu yaziyi kotuleyenler sunu da okusunlar bir zahmet:

    http://www.milliyet.com.tr/…5/03/25/yazar/uras.html (devletin hazinesi, tmsf yaninda belediye ve kitlerin de borclarini affedip yuku halka transfer ediyor. gorev zarari prensibi geregi olsa gerek. dolayisiyla kamunun gorev zararlarini, bu entryi kotuleyenler de vergi vererek odeyecekler. gecmis olsun.)
  • herhangi bir kamu kurulu$unun zarar etmesi durumunda, iflas ettirilmemesi nedeniyle, ortaya cikmi$ bir tanimdir. akla hemen gelecek olan ise kit'lerdir. (bkz: kit)
  • batik bankalarin ekonomimize yukledigi yukun 46 milyar dolar oldugu aciklanmistir. bununla beraber bu rakamin kabaca yarisi devlet bankalarinin gorev zararlaridir. gerisiye kalanin ucte biri banka patronlarininin hatalari veya sahtekarliklari yuzunden kaybolmus, kalan ucte ikisi ise devletin bu ozel bankalara el koymasi sonucu yapilan hatalar ile ortaya cikan zararlardir. yani banka sahipleri milletin 46 milyar dolarini hortumladi demek onemli olcude yanilticidir. banka sahiplerinden uc kat daha fazla zarar acanlar ise kamu bankalarini kendi amaclarina alet eden son 15 yildir gelip giden politikacilardir. bu kisilerden niye hesap sorulmadigi da merak konusu olmalidir.
  • kamu işletmelerinin çeşitli sebeplerle görevlendirilmelerinin zarara yol açtığı durumlarda bu zararın devlet tarafından karşılandığı durumlara görev zararı denmektedir. örneğin çiftçiyi desteklemek için yüksek taban fiyat belirleyip çiftçiden pahalıya mal satın alıp bunu piyasaya ucuzdan veren tmo’nun uğradığı zarar görev zararına bir örnektir. kamu bankalarının desteklenmek istenen sektöre piyasa koşulları altında bir faiz oranında, üstünde bir vadede kredi verip bunu yüksek faizli borçlarla finanse etmesi de görev zararına bir başka örnektir.
  • genelde özerk olmayan kitlere iktidarın günahlarının bedelinin yüklenmesidir. örneğin dağıtılan kömürler tki'ye görev zararı olarak yazılır.
    (bkz: kit/@fleurquin)

    (bkz: türkiye'nin özelleştirme politikası)

    (bkz: tki/#18284459)
  • söz konusu destekleme işlemlerinin 'zarar' olarak anılmasının bilinçli bir tercih olduğu durum.

    buradaki amaç tarıma yapılan desteklerin azaltılması ve kamunun bu gibi işlevlerden çekilmesini meşrulaştırmaktır.
  • 90'larda krizlerin ve devletin yüksek montanlı borçlanmasının temel nedeni.

    tabii ki, bazı yolsuzlukların da kamu maliyesine olumsuz etkileri oldu ancak çay piyasada 3 lira iken sırf seçim kampanyası olsun diye 5 liraya alan devlet gibi örnekler yüzünden bir çok kit ve kamu bankası yüksek zarar açıklamıştır. hele 80 sonrası doğumluların iş hayatına 1-0 geride başlamasına neden olan kıyak emeklilik gibi uygulamalar da bu devirde gerçekleşmiştir.

    bunun sonucunda devlet borçlanmasını artırmış, faiz oranlarında volatilite artmış, devlete güvenemeyen tasarruf sahiplerinin tam(amerikan doları) ve çeyrek(alman markı) gibi dövizlere yönelmesi ile dolarizasyon başlamış, türkiye ekonomisi sarsılmıştır.
  • neoliberal yandaş basının meşhur anayasa fırlatma krizinin önemli bir müsebbibi gibi lanse ettiği kavram. sonucunda ziraat bankası halkbank vakıflar bankası gibi kamu kurumları kuruluş felsefesinden uzaklaştırılarak, küresel sermayenin çıkarlarına hizmet eden ekonomik modelin daha sağlam bir şekilde uygulamaya koyulmasına alan açılmıştır.
    ayrıca bu kurumlar özelinde bakıldığında halkbank ın düştüğü durum ortadadır. ziraat bankası uzunca bir aradan sonra son birkaç yıldır adının "ziraat " bankası olduğunu hatırlamaya başlamıştır. güngör uras hala ayşe teyze yazıları yazmaya devam etmektedir..
hesabın var mı? giriş yap