• yönetmenlik koltuğunda serhat karaaslan'in oturduğu, başrollerinde berkay ateş ve saadet ışıl aksoy'un yer aldığı 2019 yapımı film.

    film, bu sene gerçekleştirilen 38. istanbul film festivali'nde ''en iyi senaryo (serhat karaaslan)'' ve ''en iyi kurgu (ali aga)'' ödülü olmak üzere iki dalda ödül kazanmıştır.

    film, istanbul'da bir cezaevinde mahpuslara gelen mektupları kontrol eden bir memur olan zakir'in, mektubun birinde gördüğü fotoğraftaki bir kadını takıntı haline getirmesini konu ediniyor. zakir, bir cezaevinde mektup okuma komisyonunda çalışmaktadır. hayatını mahkumlar arasına geçiren zakir, hükümlülere gelen mektupları okumakla görevlidir. her gelen mektup önce onun kontrolünden geçer. mektuplarda yazılanlar cezaevi protokolüne göre bir sorun teşkil etmediği taktirde sahibine ulaşabilir. tekdüze hayatı annesiyle birlikte yaşadığı şehrin kıyısındaki mütevazi evleri ile cezaevi arasında geçmektedir. her şeyi kabullenmiş ve yaşama karşı pek de bir tutkusu olmayan zakir'in hayatı bir mektuptan çıkan dikkat çekici bir güzelliğe sahip selma'nın fotoğrafıyla karşılaştığı gün değişir. selma cezaevinde yatmakta olan, belalı mahkumlardan recep'in karısıdır. genç adam çok etkilendiği bu fotoğrafı çalmaya karar verir. ancak bir süre sonra olay basit bir hırsızlık olarak kalmaz. selma zamanla zakir için bir takıntı haline gelir.

    edit: filmi birkaç saat önce if istanbul 2019 kapsamında izleme şansı buldum. ele alınan konuyu zakir karakterinin günden güne değişen ruh hali üzerinden son derece başarılı bir şekilde veren film, üzerine uzun uzun düşünülecek türden. ilham umudu ile başlayan bu fotoğrafın hikayesi; zakir için bir takıntı alırken, izleyiciyi ise algılanan gerçeklikten koparmaya başlar. öncesinde varlığını hissetmediğimiz tutku, artık zakir karakterinin mukavemetini temsil eden önemli bir parçasıdır. yazın hayatı ile gerçekliği girift bir kurgu ile bağlayan film üzerinden, kontrol etme pratiğiyle gelişen tutkulu bir hikayeyi izlemek mümkün film sayesinde. bir hapishane, mektuplarda yazılanlar, hapishane ortamında geçen diyaloglar üzerinden ülkeye ait çıkarımların da rahatça yapılabilmesi bir ilk film için oldukça dikkat çekiyor. hikayedeki merak unsurunu adım adım ilerleten ve kurguyu buna uygun muntazam bir tempoda ilerleten yönetmen, açığa çıkan gerçeklerle beraber merak unsurunu bir yandan kapatırken bir yandan da yeni gelişmelerle beraber yeni bir merak dalgasının gelmesini sağlıyor. müzik kullanımının oldukça kısıtlı olması da bir hapishane filminin verdiği o soğuk ve duygusuz atmosferin de rahatça verilmesini sağlıyor. bu senenin iyi işlerinden biri olan film, kesinlikle şans verilmeye değer.

    filme puanım: 7
  • 54. karlovy vary film festivali'nde east of the west bölümüne seçilmiş olan film. ayrıca serhat karaaslan'ın ilk uzun metrajı filmidir.
  • 20 eylül 2019 'da başka sinema ile gösterime girecektir. fragmanı için bkz.
  • bu akşam başka sinema ile kadıköy'de on gösterimde izleme şansı bulduğum film. yönetmenin izlediğim ilk filmi, senaryo, kurgu, oyunculuklar ve anlatım baştan sona merakımı canlı tuttu. salonun kalabalık olması da filmin fagmanı izlerken dahi beni yakaladığı gibi birçok kişiyi yakaladığını göstermiş oldu.
  • --- spoiler ---
    beklenen sonla bitmeyen, şahit olduğumuz kötülüklerin gayet de cezasız kalabildiğini ve ancak yazdığımız romanlara, hikayelere malzeme olmaktan öteye gitmediğini bize göstermiş olan filmdir.
    --- spoiler ---

    berkay ateş'in bir an "anam babam böyle şey olmaz, siktirtmeyin yapacağınız işi yoksa çeto da ben de hepinizi şu çukura gömeriz." falan diye bir an atarlanacağını düşündüm.
    füsun demirel'in de filmde oynamasına sevindim. kadın zaten yeteri kadar tepki aldı. sırf gerilla anasını oynamak isterdim dedi diye bir ömür mesleğini icra etmekten mahrum mu edilsin yani? ayrıca çözüm sürecinde, barış sürecinde bu lafı etseydi bu kadar tepki alır mıydı toplumdan? bir de bunu tartışmak gerek.
  • adıyla tezat görülmese de olur bir yapım. maalesef toplumcu minimalist olmaya çalışan ama ne yaptığını muhtemelen kendi bile bilmeyen sinemacı bir kitle var bu ülkede. bu film de onların bir ürünü. mesaj-imge-eleştiri üçgeninde boğulmuş kalmışlar.
    komple kötü, mutlaka uzak durulmalı diyemiyorum ama bu filmde övgüyü hak etmeyen bir şeyler var. bir olmamışlık, bir yavanlık... tarifini tam bulamadığım bi eksiklik var.
    ayrıca saadet ışıl atasoy film boyunca cin görmüş gibi gözlerini belerte belerte bakıyor. hiç sempatik değil.
    görülmese de olur bir yapım.
  • iddiasına göre toplumcu olması gerekirken olamamış, kişisel kalmış bir ilk "festival filmi". (korkarım devamı gelecek.)
    haydi yapımdaki eksiklikleri film kuşkusuz zor şartlarda çekildiği için göz ardı edelim, ki aslında 5. dünya sineması dışında neden ediyoruz, çekecek şartlar oluşana kadar sabret olsun bitsin, asıl büyük dertlerden biri "görsel sanat uygulaması"nda: film rüştünü ispatlamaya çalışan bir kameramana kurban gitmiş gibi duruyor. "var olmaması" gereken kamera çoğu yerde filme gerekenin çok fazlası karışıyor, tavırları dikte ediyor, bu nedenle izleyici kendini film değil reality show izliyor gibi hissediyor. (big brother geyiği yapmayın, üzerim sizi.)
    iyi bir film mi? bence değil. beğenen çıkar mı? evet. 5/10.
  • hakkında, yönetmen ve senarist serhat karaaslan'ın altyazı dergisine verdiği bir röportajda filmin ana karakteri zakir’in bir yazarlık kursuna gidiyor olması fikrini kendisine barış bıçakçı'nın verdiğini söylemiş olduğu filmdir. detay
  • çok iyi başlayan filmde ne bir dönüşüm, ne climax, ne zamanlama ne ritim hiçbir element filmde doğru çalışmıyor. yönetmenin ilk uzun metrajıymış ama bu kadar iyi bir senaryodan böyle kötü film yapabildiğine göre kumaş yok. sanat ve görüntü yönetmenleri de keza realist film yapacağım diye hiçbir sanatsal yorumda bulunmamışlar. film görsel olarak şekilsiz çamur gibi. anlamsızca sürekli sallanan bir kamera, arada bir güvenlik kamerasından kesitler; bir dakika niye?
    --- spoiler ---
    spoıler içerir
    biri o karakteri mi izliyor ya da daha sonra mı izlenecek bunlar ki o açıya geçiyorsunuz? hayır, senarist burada “her yaptığımız şey izleniyor” içeride kameralar, dışarıda adamlar, yazdıklarımız okunuyor vs. izleyenleri de izliyorlar diye bir metafor yapmaya çalışmış ama yönetmen (aynı kişi olmaları sonucu değiştirmiyor) bunu çekememiş dolayısıyla berbat etmiş.
    cast’ın yarısı yanlış; cin çarpmış selma karakteri filmin başından sonuna kadar anlamsız bir atar ve gider durumunda. filmin iddia ettiği gibi evde hapis yaşıyor nefes alamayacak kadar silik biriyse babaya ve kocaya öyle atarı gideri nasıl yapabiliyor? filmin sonunda bir yere evrilseydi karakter kurtulurdu ama şu haliyle selma karakteri kendi içinde hiç inandırıcı değil. baba karakteri cast seçimi olarak bir başka büyük yanlış. sürekli atar yiyen adam. gelini korumaya çalışması veya kıskanması diyelim, dominant olmaya çalışması gibi hiçbirini oynayamıyor; tonton tipi de müsait değilmiş zaten.
    en önemlisi zakir karakteri; iyi cast ama karakter derinleşemiyor. sanatı yaptığı işten daha çok seven adam ki çiçek resmi görünce direk görülmüştür onayı veriyor ya, bu adamın yazarlığı filme sonradan yama konmuş gibi duruyor çünkü sanat seven gardiyan karakteri yok adamda. sadece obsesif bir karakteri canlandırıyor berkay ateş ve hiç derinleşemiyor ki bu da reji hatasıdır. hele emel karakteriyle eve gitmeleri nedir öyle? hiçbir inandırıcılığı olmadığı gibi bir şeye de hizmet etmemiş bütün o sahne. baba yalan söylüyor kadın evde hapis durumda ee? karakola gelip imza atıp babaya bir atar daha yapıp gidiyor. ne bu şimdi metafor mu? zorlayıp götümüzden metafor mu uyduralım? baba tayyip, kız karakteri biziz; atarlanıyoruz ama gene imza atıp gidiyoruz mu diye anlayalım? neye hizmet ediyor kardeşim bu sahne biri açıklasın bana bir zahmet. emel polisiye romanları seven gerizekalı bir karakter, sevdiği adam için abuk subuk bir işe kalkışıyor sonra? sonrayı geçtim öncesinde ne vardı ki zaten emeli tüm senaryodan silsen hiçbir şey eksilmiyor!
    --- spoiler ---

    daha on sayfa yazardım ama neyse, çok iyi bir çıkış noktası varmış filmin ama bu ekip yazık etmiş. 6/10
  • evet
hesabın var mı? giriş yap