• " 20.yüzyıl sona ererken insanlar enformasyon teknolojileriyle gelen değişimi kavramaya ve adlandırmaya çalışıyorlardı. en yaygın adlandırmalar enformasyon toplumu ve bilgi toplumuydu. dönemin önemli sosyal bilimcilerinden manuel castells ise enformasyonun her toplumda önemli olduğunu ve çağın farklılığını anlatmak için enformasyonel teriminin daha uygun olacağını savunuyordu. castells enformasyonel terimini “enformasyon üretimi, işlenmesi ve aktarımının, bu tarihsel dönemde ortaya çıkan yeni teknolojik koşullar nedeniyle üretkenliğin ve gücün temel kaynağı haline geldiği özgül bir toplumsal örgütlenme biçimi”ni ifade etmek için kullanıyordu. kapitalizm yerli yerindeydi ama yine de iyimserlik ve umut vardı. sonraki yıllarda sosyal ağlarda örgütlenen toplumsal hareketlerle bu iyimserlik zirveye çıktı.

    günümüzde ise yüzyılın başındaki iyimserlikten eser kalmadı...
    . . .

    gözetim kapitalizmini dijital teknolojilerden ayrı düşünemeyiz, ama gözetim kapitalizmi dijitalleşmeyle gelişen kapitalizmden farklıdır. yeni rejimi anlamak için zaman zaman platform, algoritma, yapay zekâ vb adlandırmalar kullanılıyor. ancak gözetim kapitalizmi platformlardan, makine zekâsından ve algoritmalardan yararlanıyor olsa da bunların hiçbirine indirgenemez. büyük beşlinin (apple, google, amazon, microsoft ve facebook) benzer strateji ve çıkarları vardır. fakat apple diğerlerinden farklı olarak gözetim kapitalizmi doğrultusunda hareket etmemektedir (en azından şimdilik). gözetim kapitalizminde veri toplama yöntemleri ve amaçları farklıdır. bir firma kullanıcılarının izniyle ve sadece ürün ve hizmetlerini iyileştirmek amacıyla veri topluyorsa sadece kapitalizmi icra ediyordur.

    gözetim kapitalizmi çerçevesinde faaliyet gösteren şirketler ise elde ettikleri davranışsal verinin bir kısmını sundukları ürün ve hizmetleri geliştirmek ve iyileştirmek için kullanırlarken arta kalan davranışsal veriler makine zekâsı olarak bilinen ileri üretim süreçlerini beslemek için kullanılır. bu üretim sürecinin sonunda şimdi, gelecekte ve daha sonra ne yapacağımızı öngören tahmin ürünleri çıkar. kısacası,

    – gözetim kapitalistleri kullanıcıların kişisel verilerini satarak para kazanmazlar, tam tersine onları çok iyi korumak zorundadırlar.

    – gözetim kapitalistleri insanların hareketlerini yüksek bir kesinlikle tahmin edebilen tahmin ürünleri satarlar.

    – google ve facebook gibi başlıca gözetim kapitalistlerinin müşterisi kullanıcıları değildir. kullanıcılar, gözetim şirketlerinin davranışsal veri kaynağıdır.

    – gözetim kapitalistlerinin müşterileri tahmin ürünlerini satın alan diğer piyasa aktörleridir. bu aktörler şimdi, gelecekte ve daha sonra ne yapacağımızı öğrenmek ve kendi çıkarları doğrultusunda uygun müdahalelerde bulunmak istedikleri için bu ürünlere para verirler.

    gözetim kapitalistleri, müşterilerine daha isabetli tahminler yapabilen tahmin ürünleri satabilmeleri için kişiler hakkında olabildiğince fazla veri toplamak ve veri akışını otomatikleştirmek zorundadırlar. ancak gözetim kapitalistlerinin nihai hedefi insan davranışlarına müdahaledir. tahmin ürünü, insanların davranışlarını alıcının çıkarları doğrultusunda yönlendirebildiği ve şekillendirebildiği ölçüde alıcılar için değerli olacaktır. örneğin, bir uygulama alışkanlıklarınızı analiz ederek yemek yediğiniz saati tahmin edebilir. ama buna konum bilginiz de eklendiğinde sizi yaklaşmakta olduğunuz bir adana kebapçısına gidebileceğinizi tahmin edecektir. ama ya vegansanız? bu nedenle, daha kesin tahminler ve yönlendirmeler için daha doğru verilere gerek vardır.
    . . .

    gözetim kapitalizmi özgün tarihsel koşullarda ortaya çıktı ve gelişti. gözetim kapitalizmini dijital teknolojilerden bağımsız düşünemeyiz ama onun önünü açan neoliberalizm oldu. neoliberalizme göre tüm düzenlemeler külfetliydi ve bürokrasi insanlar üzerinde egemenlik kurduğu için reddedilmeliydi. firmaların kendi kendilerini düzenleyebilecekleri, kendi standartlarını koyabilecekleri ve bu standartlara uyup uymadıklarını izleyebilecekleri ve hatta kendi davranışlarını yargılayabilecekleri iddia ediliyordu. ayrıca hükümet, ileri teknoloji firmalarıyla karşılaştırıldığında çok daha yavaş işleyen bir mekanizmaya sahipti. hükümet teknolojiyi düzenlemeye çalışırken, teknoloji de hızla değiştiğinden yapılan düzenlemelerin geçerliliğini kaybettiği, teknoloji firmalarının sorunları yine teknolojik çözümlerle aşmasının daha verimli olacağı öne sürülüyordu.

    neoliberalizm rüzgârları esiyordu. hükümet içinde de iş dünyasında da şirketlerin kendi kendini denetiminin kolektivizmin ve gücün merkezileşmesinin panzehiri olduğu görüşü yaygındı. ancak yine de 11 eylül sonrası gelişen olağanüstü koşullar olmasaydı şirketlerin hareketleri kısıtlı olacaktı. 11 eylül 2001’in hemen öncesinde, zuboff’un* gözetim kapitalizmi adını verdiği durum henüz yokken bile mahremiyet ihlalleri gündemdeydi. ftc (abd federal ticaret komisyonu – federal trade commission) düzenlemenin karşısında olmasına rağmen mahremiyet nedeniyle webin düzenlenmesini gündemine almak zorunda kalmıştı. 11 eylül 2001’deki saldırılarla beraber her şey değişti, mahremiyet yerini güvenliğe bıraktı. yalnız abd’de değil avrupa’da da istihbarat ve güvenlik güçlerinin yetkileri genişletildi. normal şartlarda nsa’nın (abd ulusal güvenlik ajansı) da yasalara uyması gerekirdi. fakat 11 eylül sonrasında nsa daha serbest hareket etmeye başladı ve ardından hem google’a ihtiyaç duyan hem de ona geniş bir hareket alanı sağlayan elverişli bir ortam ortaya çıktı.
    . . .

    google müşterilerini (kullanıcılarını değil!) daha çok mutlu edebilmek için web bağlantısı tıklarından ve arama sorgularından sonra yeni veri kaynakları elde etti: e-postalar, metinler, fotoğraflar, şarkılar, mesajlar, videolar, konumlar, iletişim örüntüleri, eğilimler, tercihler, ilgi alanları, duygular, hastalıklar, sosyal ağlar, alışverişler vs. zuboff’un vurguladığı gibi google bir arama şirketiydi ama akıllı ev cihazlarına, giyilebilir teknolojilere, sürücüsüz arabalara vb yatırım yapıyordu. facebook bir sosyal ağdı ama drone ve artırılmış gerçeklik teknolojileri üzerine çalışmaktaydı. hedef, kullanıcılar hakkında daha fazla veriye sahip olabilmekti.

    sürekli yeni veri kaynakları ve bunlardan yararlanmanın yolları aranıyor, test ediliyor ve işlevsel hale getiriliyordu. gmail ve android gibi ölçeklenebilir ürünler incelikle işleniyor ve kurumsallaştırılıyordu. “işe yaramayan” ürünler ise terk ediliyordu(3). bir ürünün yolu tıkanırsa başka yollar aranıyordu. bu sadece teknik bir beceri değildi. kullanıcı verilerini ele geçirme süreci politik, iletişimsel, yönetimsel ve yasal stratejilerin bileşimiyle dikkatlice organize ediliyordu.
    . . .

    2008 yılında google, mobil cihazlar için teknoloji üreticileri ve kablosuz operatörleri ile bir araya geldiğinde ilk akla gelen google’ın apple’le rekabet etmek istediğidir. fakat google, akıllı telefon ve tablet satmakla değil, veri hazinesini büyütmek ve reklâmcılara sattığı tahmin ürünlerini iyileştirmekle ilgilenmektedir. uygulamaların google play’e yüklendiği android, iphone’dan farklı olarak uygulama geliştiricilerin çok daha kolay katkıda bulunabildiği bir platformdur. fakat google play’i cihazlarına önyüklemek isteyen üreticilerin lisans alması ve google’ın diğer uygulamalarını (arama, gmail, google pay, google maps, google photos gibi) da kurması gerekmektedir. bu uygulamalar satılan telefonun işlevselliğini artırır ve üreticinin çıkarına gibidir. google ise kendine yeni veri toplama kanalları açmak istemekte ve var olan kanalları korumaktır...
    . . .

    zuboff’un aktardığı exodus privacy ve the yale privacy lab’ın raporuna göre masum bir uygulama neredeyse hiç yoktur. telefonunuzdaki uygulama sizi şimdi takip etmiyorsa bile sonraki hafta ya da ay izlemeye başlayabilir. uygulama, temiz görünse bile içinde henüz tespit edilmemiş izsürücüler (tracker) olabilir. geliştiriciler uygulamanın sonraki versiyonlarına izsürücü ekleyebilirler. masum görünen hava durumu ve el feneri gibi uygulamalar bile saldırgan biçimde, akla hayale gelmeyecek veriler toplar. örneğin, fidzup adlı izsürücü, ses yayıcı (sonic emitter) ve mobil telefonlar arasında bir iletişim geliştirmiştir. alışveriş merkezlerinde veya dükkânlarda insan kulağı tarafından duyulamayan bir ses yayılmakta, akıllı telefon bu sesi alarak konumunu bildirmektedir. elbette ki insanlar fidzup’ı değil fransa’daki restoranlar ve oteller hakkında rehberlik yapan bottin gourmand gibi bir uygulamayı kurduklarını sanırlar ve takip edilirler.
    . . .

    google (ve diğer gözetim kapitalistleri) zubof’un anlattığı gibi sürekli veri elde edebilecekleri yeni kanallar yaratma peşindedir. faaliyetlerini sınırlayan düzenlemelerin yokluğu ya da zayıflığı şirketlere engelsiz ve denetimsiz hareket edebilecekleri bir alan sağlar. kullanıcıların verilerine el konulması dört adımda gerçekleşmektedir: akın, alıştırma, uyarlama ve yönlendirme.

    akın aşamasında şirketler savunmasız gördüğü alanlara saldırır. bu dizüstü bilgisayarınız, telefonunuz, bir web sayfası, yaşadığınız cadde, attığınız bir e-posta, web’de hediye aramanız, paylaştığınız fotoğraflar, ilgi alanlarınız, hisleriniz, yüzünüz vb. olabilir. şirket, bir direnişle karşılaşana kadar verileri istifler. kullanıcıları baştan çıkarır, ilk tepkileri görmezden gelir, rakiplerini ezmeye ve bitirmeye çalışır. büyük kotalı e-posta hesaplarının ve ücretsiz bulut depolama servislerinin çıktığı zamanları, oyunları, servis olarak sunulan yazılımları hatırlayalım. gerekli gördükleri durumlarda rakiplerinin parasını, zamanını ve kararlılığını yıpratmaya çalışırlar. ama çoğu zaman faaliyetin ifşası ve direniş kaçınılmazdır.
    . . .
    street view vakasında japonya’da hükümetin talebi doğrultusunda tanımlanabilir yüz görüntülerini bulanıklaştırmayı kabul etti. almanya için street view’deki ev görüntülerini bulanıklaştırdı. en radikal karar hamburg’daydı. izinsiz veri toplaması nedeniyle 150.000 avro ceza verdi ve google elindeki verileri silmeyi kabul etmek zorunda kaldı.

    kısacası önce bir veri kaynağına saldırdı, sonra geri çekildi. yetkililerin isteklerini yerine getirdi. ama google’ın yapamayacağı tek şey veri toplamayı bırakmaktır. yönlendirme aşamasında şirket veri toplama operasyonlarını yönlendiren yeni söylem, yöntem ve tasarım öğeleri geliştirmek için yeniden harekete geçer. yaşadığımız gerçek dünyayı tamamen sayısallaştırma gibi bir hedefleri olduğundan street view’in durdurulması zaten söz konusu değildir. daha iddialı hedeflerle, pokemon go ve cartographer gibi uygulamalarla binaların içine girmenin yollarını arar, arabaların giremediği yerler için sırt çantaları, üç tekerlekli taşıma araçlar, kar arabaları ve çekme arabalarının kullanımını özendirmeye çalışır.

    şirketler serbestçe hareket ettiği ve faaliyetleri düzenlenmediği için aynı senaryo (google veya diğer şirketler tarafından) tekrar tekrar sahnelenir: çocukları izleyen oyuncaklar, evleri dinleyen akıllı televizyonlar, abonelerini her yerde takip eden telekom şirketleri… şirketlerin faaliyeti ortaya çıkana kadar zaten çok fazla veriyi stoklamış ve kullanmış olduklarından bundan sonraki yaptırımlar o kadar etkili olamamaktadır...

    • • •

    google, facebook ve diğer gözetim şirketleri mahremiyet ihlallerinden vazgeçebilirler mi? zuboff’un yazdığı gibi gözetim kapitalistlerinden mahremiyet istemek veya internette ticari kapitalizmin sonlanması için lobi yapmak henry ford’dan model t arabaları elle yapmasını veya bir zürafadan boynunu kısaltmasını istemek gibidir.

    bataklığı kurutmak gerekir. "

    izlem gözükeleş
    bilim ve gelecek sayı 188
  • (bkz: peki ayştayn)
  • bunun bir araştırmasını yapmıştım ve karşıma jeremy bentham'ın oluşturduğu hapisane modeli olan panotikon çıkmıştı.

    panoptikon merkezinde kulede bulunan denetçilerin ya da muhafızların binanın yıldıza menzeyen kanatlarındaki diğer insanlar/mahkumlar üzerinde başarılı bir şekilde uyguladığı gücün en temel unsuru, mahkumların tam ve sınırsız olarak görünürlüğü ile denetçilerin tam görünmezliğinin bir bileşiminin olmasıdır. muhafızların onlara bakıp bakmadığından, uyuyup uyumadıklarından, dikkatlerinin başka kanatlara kayıp kaymadığından ya da dinleniyor olup olmadıklarından hiçbir zaman emin olmayan mahkumlar daima gözetim altındaymış gibi davranmak zorundadırlar. denetçiler ve bahsi geçen insanlar (ki bunlar sadece mahkûm değil, işçi, asker, hasta ya da öğrenci de olabilir) içeride aynı ‘mekân’ da otururlar ancak taban taba zıt konumdadırlar (bauman, 1999: 40). panoptikonun tüm bu düzeneğinden dolayı foucault bunun iktidarı otomatikleştiren ve bireysellikten uzaklaştıran bir düzenek olduğunu söylemiş (foucault, 2000: 253) ve panoptikonun iktidar mekanizmasının bir diyagramı olup siyasal bir teknoloji biçimidir (foucault, 2000: 258).
    gündelik hayat ile ilişkilendirildiğinde panoptikon, kontrol ve gözetim mekanizmasının nasıl işletildiği ve bu süreçte öznelliğin mekansal yaratım sürecine hizmet ettiği anlaşılmaktadır. panoptikon inşası ile toplumsal bir mekân yaratılmış ve günümüze bu açık kent olarak ulaşmıştır. mobese kameralar, uydular çağdaş panoptikonun birer ürünüdür. kent öznesinin mekandaki pratiklerinin gözleme tabi olması ve hatta kayıt altına alınması panoptikon modeline uygunluğu ile bize bunun geçmişte kalmadığını aksine geliştirilip geldiğini göstermektedir. yaşadığınız kent mekânın büyük bir hapishane olduğunu düşünün, denetim ve kontrol mekanizmasını kim sağlamaktadır?
  • panotikon, sinoptikon, süperpanoptikon ve omiptikon evrelerinden oluşur. bunlar bir yerde sonsuza dek sona eren süreçler/gelişmeler değillerdir. şekil ve işlev değiştirerek, birbirlerinin içine girerek sürmüşlerdir.

    özetin de özeti:

    panoptikon: azınlık çoğunluğu gözlemler. dayatma vardır, seçim şansı yoktur.
    sinoptikon: çoğunluk azınlığı gözlemler (tv, radyo) ve yaşamını onlara göre şekillendirir. gönüllülük vardır. kültür endüstrisi ve tüketim süreçleri içinde seçenekler aşırı derecede çoğaltılarak özgür irade yanılsaması yaratılmıştır.
    süperpanoptikon: süperpanoptik aygıtlar mobese, gps teknolojisi, kredi kartları vs.dir. bunların gelişimiyle kavram ortaya çıkmıştır. insanın yerinden kimliğine kadar her şeyine ulaşabilirler.
    omiptikon: yeni medya, daha ziyade sosyal medya ile başlayan süreçtir. birey hem gözlemci hem gözlenendir. hem enformasyonun kendisi hem de enformasyonun alıcısıdır. karşılıklılık esastır. yatay gözlem sürecidir. ancak büyük filtre, veri madenciliği vs. gereğince aynı zamanda süperpanoptik bir aygıttır. yani azınlığın çoğunluğu gözetlemesi dikey biçimde sürmektedir.

    edit: konuyu (bkz: post truth)'a kadar götürdüğüm daha geniş bir yazı, okumak isterseniz.
  • shoshana zuboff şu soruyu sormuş: “bilginin efendileri mi yoksa köleleri mi olacağız?” ve ardından demiştir ki “eğer dijital gelecek bizim evimiz olacaksa, onu o hale getirecek olan bizleriz.”

    zuboff kitabında endüstriyel kapitalizm ile gözetim kapitalizmini karşılaştırır ve endüstriyel kapitalizmin doğayı, gözetim kapitalizminin de insan doğasını sömürdüğünü söyler.

    "asıl psikolojik gerçek şudur: eğer saklayacak bir şeyiniz yoksa, hiçbir şey değilsinizdir. gözetim kapitalizmi tek taraflı olarak insan deneyimini davranışsal verilere dönüştürmek için ücretsiz hammadde olarak talep tmektedir. artık hakkımızdaki bilgi akışını otomatikleştirmek yeterli değil; amaç artık bizi otomatikleştirmek.

    google'ın ideal toplumu, vatandaşlardan değil, uzak kullanıcılardan oluşan bir nüfustur. bilgilendirilmiş insanları idealize ediyor, ama sadece şirketin seçtiği şekillerde. bu bizim uysal, uyumlu ve her şeyden önce minnettar olmamız anlamına geliyor"
  • çalınan dikkat kitabında da bahsedilen günümüzün korkutucu gerçeği. kitaptan bazı bölümler paylaşacağım:

    - hedeflenmiş reklamlar sunmak için dinleme yapıyor değiller aslında. size dair oluşturdukları model o kadar isabetli ki sihibazlık gibi gelen öngörülerden bulunuyor.
    teknoloji şirketleri ücretsiz bir hizmet sunduklarında, bunun her zaman vudu bebeğini geliştirmek için olduğunu öğrendim. google haritalar neden ücretsiz? vudu bebeği her gün nereye gittiğinizi ayrıntılarıyla içersin diye. amazon echo ve google nest hub neden maliyetinin çok altında, 30 dolar gibi düşük bir fiyata satılıyor? daha fazla bilgi toplayabilirsinler diye; vudu bebeği ekranda yaptığınız aramaların yanı sıra evinizde neler söylediğinizi de içerebilsin diye.

    gözetim kapitalizmi nasıl bitere şöyle de bir öneri var:

    zamanında microsoft da tekellikle yargılandı ve şirket kendini yeniden inşa etti. aynı şey twitter ve facebook'un başına geldiğinde onların da kendini yeniden şekillendirmesi gerekecek. normalde bizim vudu bebeklerimizi reklam şirketlerine satan bu dev firmalara finansman önerisi olarak ise abonelik sistemini önermiş. aylık cüzi bir tutar ödeyeceğiz böylece gizli arzu ve tercihlerimizi reklam şirketlerine satmayacak, bizi gerçekten mutlu edenin ne olduğunu anlayıp onu sunmak için çalışacak arka planda mühendisler.
  • (bkz: muhittin topalak)

    evet, bir dönem gerçekten muhittin topalak'ın önemli olmadığı bir dönem yaşandı ancak
    1-teknolojiyle veri işleme kapasitesinin ve hızının artması
    2-yapay zekanın güçlenmesi ve her geçen gün daha daha da gücünün artması
    3-veri toplama hız ve kapasitesinin artması nedeniyle

    artık muhittin topalak dahil herkes ama herkes çok değerli ve izleniyor.

    insanlar bunu nasıl küçümsüyor gerçekten hayret.

    veri işleme şu anda küresel ölçekte stratejik önemde bir konu.
    ne kadar çok veri toplarsanız o kadar kaliteli bilgi elde ediyorsunuz.

    örnek 1: misal buncağız bir veri işleme şirketi biliyor.
    kendi arama motorları var ve sosyal medyada yazılanları izleyebiliyorlar.
    bu izleme rastgele yapılmıyor.
    şöyle: sen a şirketisin, ayakkabı satıyorsun. bu şirkete gidip soruyorsun: ben x şehirde ayakkabı mağazası açacağım. ayakkabımın özellikleri şunlar şunlar, şu fiyat aralığında satacağım, hedef kitlem şu. bana en uygun avm'yi ya da caddeyi bul!

    şirket hedef kitlenin analizini yapıyor ve o hedef kitleyi temsil edecek kişileri buluyor.
    o örneklem üzerinden (elbette kontrol grubu da var) o kişilerin sosyal medyadaki, açık platformlardaki yazışmalarını derliyor, izliyor ve ne yaptıklarını, ne tür insanlar olduklarını, nerelere gittiklerini, ne sıklıkla ayakkabı aldıklarını, neler konuştuklarını-nelerden hoşlandıklarını vs. vs. analiz edip şirketin ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiyi üretiyor. ayakkabı şirketine dükkanı nereye açarlarsa en fazla satış ihtimali olduğunu, x şehirdeki hedef kitleye yönelik ne tür reklam verebileceklerini, hangi mecraların en uygun olduğunu vs. vs. söylüyorlar. isterlerse kişiselleştirilmiş reklam dahi hazırlıyorlar.

    bunu ülke genelinde kitle satışı yapanlar, siyasetçiler, etki ajanları, ülkeler vs. vs. istediğin kadar genişletebilirsin. mesela coca-cola'yı bir dönem protesto edip sokaklara vs. dökmüşlerdi.. şirket hiç tepki vermemişti. çünkü coca cola o eylemlerin samimi olmadığını, tırt olduğunu ne satış ne de itibarına etki etmeyeceğini zaten protestolar başladığı dönemde araştırtmış ve biliyordu.

    yakın zamanın örneği : disney atatürk filmi... kimileri "krizi çok kötü yönettiler" filan dedi ama etkinin çok çok sınırlı olacağını disney zaten önceden hesaplamış/hesaplattırmıştır. nitekim olmadı da

    örnek 2: cambridge analytica olayını duydunuz belki.. bu şirket facebook'un sağladığı verilerle abd'de oy verenleri analiz etti. bunların içinde demokrat olup da bir şekilde cumhuriyetçilere oy verebilecek olanları buldu. sonra bunların hangi şartlar altında, hangi konuya hassas olduklarını analiz etti. ve en önemlisi: bu kişilerin fikir değiştirmeleri için nasıl ikna edilebileceğini, ne söyleneceğini buldu. bu bilgileri trump ekibine sattı. trump ekibi de bu kişilere yönelik kişiselleştirilmiş reklam hazırladı.

    trump seçimi kazandı. özetle abd'nin muhittin topalak'larının facebook ta yazdığı o aptalca şeyler, çektikleri dandik fotoğraflar, bizim için hiçbir anlam ifade etmeyen, paylaşımları, abd gibi bir ülkenin başkanlık yarışını belirlemeye etki etti !.

    sonuç: günümüzün en kritik mallarından biri muhittin topalak'ın internet ortamında her türlü mecrada yapıp-ettikleridir. çok para dökülüyor o işe.

    ileri okuma:
    dar koridor (daron acemoğlu, james robinson)
    gözetim çalışmaları (david lyon)
    (muhtemelen bir yerlerde karşınıza çıktı ve "öehhh.. viz viz viz. her otu boku eleştiren kafa sikiciler" diye düşündünüz) mutlaka izlemenizi tavsiye ederim: sosyal ikilem (netlfix)
  • tam anlamıyla patronajın bir uzantısıdır.

    patronajın yönetim erkinin zeitgeist niteliğinde önemli bir eklentiyle buluşmuştur.
hesabın var mı? giriş yap