• son ilişki bükücü. sonsuz sınavım.
    fiziksel, duygusal örselenmiş bir çocuk var içimde.

    tam iyileştim diyorum, kapkaranlık bir gölge üstüme çörekleniyor.

    aptalll aptalll! yine kazık yiyeceksin işte! aptaaal!

    "ailesine güvenemeyeceğini öğrenmiş bir kız çocuğu, kime nasıl güvenebilir?" - sınav sorum bu.

    öğrenmek zorundayım. bunun çıkışı yok.

    ya güvenmeyi, teslim olmayı, kendimi huzura bırakmayı öğrenicem ya da hiçbir ilişki kurmadan yaşamayı seçicem. ortası yok.

    bugün karşıma çıkan, o an önemini fark etmediğim, şimdi anladığım bir şey var:

    "kuş, konduğu dalın kırılmasından korkmaz; çünkü güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır."

    esas çözüm burada gizli.

    diğer insanlara, onların beni kırmayacağına değil; her ne olursa olsun benim kendimi/içimdeki o çocuğu yalnız bırakmayacağıma güvenmem gerekiyor.

    başkalarını kontrol edemeyiz. anahtarı elimizde olan tek kilit, kendimizinki.
  • insana hayatı zindan eden sorun. kimseye yaklaşamadığın gibi, kimsenin sana yaklaşmasına da izin veremezsin. beyninin içinde sürekli konuşan bir bölüm olur ve sürekli en kötü olasılıklardan bahseder. hayata dair inancını, enerjini yitirmene sebep olur.

    ek olarak, insanlar tarafından sürekli geçmişin hatalarını geleceğe yüklemekle suçlanırsın. lakin doğru olan bu değildir. doğru olan, geçmişte yaptığın hataları bile isteye tekrarlama lüksünün olmamasıdır.
  • zor bir problemdir. çünkü geçmişte yaşanan tecrübeler bizi her daim tetikte olmaya zorlar. böyle davrandığımızda yeni tanıştığımız ve hiç kazık atma potansiyeli olmayan güzel insanları üzebiliriz. ama ne yazık ki böyle tipler azınlıktadır. insanların alınlarında dürüst/değil yazmadığına da göre tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamak lazım gelir. fazla güven iyi bişi değildir, bir parça kazık yeme payı bırakın yani. ilerde bir yamuğunu gördüğünüzde canınız fazla yanmaz böylece.
  • kız ya da erkek kim olursa olsun zamanla yedikleri kazık sayısıyla doğru orantılı olarak büyüyen tekrar kazık yiyeceğim korkusu sebebiyle çıkan problem. çözümü uzun süre bekleyip sonra yeniden güvenmektir.
  • herşeyin altında bişey aramaktır..güzel şeyler olsa bile yine de hep kafanızda acaba?sorusu olur..bu da ne iç huzur bırakır ne de sürdürülebilir mutluluk..yaşam deneyimlerinden kaynaklı olmakla birlikte,ben güven probleminin de genlerden geçtiğine inanıyorum..aslında çoğunlukla kimseye güvenmezsen,güven problemin de olmaz.yoklukla mümkündür çözümü..
  • eskiden yaşadığınız bir olay, ya da eskide bıraktığınız insanların yakanızı bir türlü bırakmayan sorunları. sorunun kaynağı ne olursa olsun güvensizlik sizi güçlü yaptığı kadar da kırılgan yapar.

    hepimiz hayatımızda kötü dönemler geçirdik, güvensizliği tetikleyen kötü dönemler ise genelde çok yakın bildiğimiz, sevdiğimiz, saydığımız insanların bizi sırtımızdan bıçaklaması veya onlarla geçirdiğimiz yıllar sonunda sizin asla beklemediğiniz bir takım hareketlerde bulunması olabilir.

    güvensizliğin belli sınırları vardır. bazıları kimsenin umrunda olmayan bir yazılı sınavda arkadaşı kopya ver(e)medi diye güvensizlik duyanlardır. bazıları ise 20-25 yıllık arkadaşından kallavi bir kazık yemesine rağmen ona hala güvenmek isteyen insanlardır.

    ilk bahsettiğim insanlar genelde asabi ve geçimsiz olduklarından güvensizlik problemi yaşamazlar. çünkü her şeye, herkese tek seferde harcayabilecek kadar değer verirler. eğer bahsettiğim ilk insan türü gibiyseniz güven probleminizin olmadığını kabul edin ve kendinize çeki düzen verin.

    ikinci türden insanlar ise her şeye aşırı duygusal yaklaştıklarından ötürü güvenlerini çok çok zor yitirirler. eğer böyle insanların güvenlerini kıracak kadar ileri giderseniz hem o güzel insanları kaybedersiniz, hem de o insanları ömrü boyunca bırakmayacak olan güvensizlikle başbaşa bırakırsınız.

    eğer bu yazıyı okuyorsanız muhtemelen kazık yemiş bir ikinci türden insansınız ve bu güvensizliğinize çözüm bulmak için okumaya devam ediyorsunuz. iyi de ediyorsunuz.

    güven denilen şeye sahip olmak kolay değildir. çünkü en az iki insan arasında geçen bir olgudur. daha kendi duygularını dizginleyemeyen insan, bir de başka insanla karşı mı böyle zor elde edilen bir bağ kurmaya uğraşacak?

    bu yüzden yeni tanıştığınız insanlara karşı olan ön yargılarınızı (güven duygunuzu kaybetmenizden ötürü oluşan bir durum) bir kenara bırakıp kendinizi onun gözünden görün. gerçekten anlaşabilir miyiz? yaşam tarzlarımız uyuşuyor mu? bu iki soruyu kendinize sorduğunuzda cevaplarınız olumlu yöndeyse, onunla güven üstüne kurulu ilişkinizi daha da ilerletebilirsininiz.

    belli bir arkadaşlığınız oluştu diyelim. size karşı çıkar amacı güttüğünü hissettiğiniz anda arkadaşlıktan çıkarın. ilerde üzülmekten daha iyidir. yılanın başı küçükken ezilmeli.

    gerçekten sizinle dost olmak isteyen bir insansa bu sefer onu daha sıkı bir dost haline getirmek için deneyin. herkes öğrendiğinde rencide olmayacağınız, fakat dilden dile geçmesi kolay olacak bir sır uydurun. verdikten sonra da "bu sırrı bilen 2 3 kişiden birisin" lafını etmeyi de unutmayın. bunu yapmanızın nedeni ise o sır yayılır ise kendisinden şüphelenme oranını en aza indireceğini düşünmesi. halbuki yayma ihtimali olan tek sensin, canım ya.

    eğer sırrınız yayılırsa o kişiyle arkadaşlığınızı kesmeyin. yine arkadaş olun, fakat sırlarınızı tutan bir dost kadar ilerletmeyin ilişkinizi.

    sırrınızı verdiğiniz kişi onu yaymazsa, kısa vadede sizin için gerçekten güvenebileceginiz bir insan olma yolunda, sağlam adımlarla ilerlemiş demektir.

    güvenebilmenin benim için en zor ve en garanti kısmı ise zamandır.

    yukarıdaki tüm testlerinizi geçmiş bir insan, zamanla size kendisini de açar. aranız ufak bir hüsumetten ötürü açılsa bile sizin sırlarınızı yayacak kadar düşmez.

    fakat zaman geçtikçe kendiyle ilgili şeylerini paylaşmadığını farkederseniz, ilişkinizi kesmeseniz bile ondan uzaklaşın. çünkü onun, sizden daha yakın bir arkadaşı vardır ve ona anlattığınız her şeyi çoktan o arkadaşına iletmiştir. kendini de o arkadaşına açtığı için sizle paylaşma gereği duymaz.

    eğer kendini açarsa, sizle birlikte daha çok takılmaya başlar. bunun sebebi artık onun yoldaşı olmanızdır. bu seviyeye kadar gelebilecek bir insan bulduysanız, farketmeden de olsa güven probleminizi yendiğinizi söyleyebilirim.

    bu yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmeyeceği insanda biraz değişim sezerseniz, ona sebebini sorun. eğer karşı cinsle ilgili bir problemse biraz zaman tanıyın. size zaten kendini açacaktır.

    fakat değişiminin sebebini size söylemiyorsa, orda bir sıkıntı vardır. o yüzden onunla bu konuyu açık açık konuşun. size sebeplerini sonradan da olsa söylemeye başlarsa yanında olduğunuzu belirtin ve güvenini iyice pekiştirin.

    fakat söylemiyorsa hayatını etkileyen bir takım olaylar olmuştur ve bunlar emin olun ki size de yansıyacaktır. kendinizi buna hazırlayın. unutmayın ki o insanla ilişkinizi bu seviyeye kadar taşıyan sizsiniz.

    gördüğünüz gibi insanları ne kadar teste tutsak da herkesin kişiliği, hal ve hareketleri değişkenlik gösterebiliyor. bu yüzden gerçek bir dost bile olsanız o insanın bir gün değişebileceğini unutmayın.

    kimseye kendi mutluluğunuzu uzun vadede etkileyecek kadar güvenmeyin.

    bir insana borç verirken, geri ödenmediğinde üzülmeyecek kadar para verin. aynısı güven için de geçerli.

    "say ulan arkadaşlarının isimlerini" desem maksimum 15-20 tane arkadaş sayabilirsiniz. fazlası varsa güven problemi yoktur. bu 15-20 kişiye yukarıdaki testleri uygulayıp, sonuçlarına göre çevrenizi şekillendirirseniz, bu sefer arkadaş sayınızın 5-10 kişiye düştüğünü görürsünüz. işte o kalanlara da kendinizi etkilemeyecek kadar güvenirseniz hayatınızı daha mutlu sürdürürsünüz.

    şu hayata bir kere geliyoruz, ortalama 70 senelik ömrümüzü birlikte geçirecek insanları seçmenizden daha doğal bir hakkımız yok. biraz bencillikten kimseye zarar gelmez.
  • ilişkiler öyle saçma bi hale geldi ki artık, insanlar güvenin kazanılması gereken bir şey olduğunu unuttu. en baştan güvenilmesi gerektiğine inanıyor. çünkü böyle saçma ilişkiler yaşadılar. anlamadıkları şeyse o ilişkilerde aralarında güven sandıkları şeyin, güvenle uzaktan yakından alakası yoktu
  • tüm hayatımı mantıklı bir insan olmak için harcadım. eğitim, kariyer hatta mutluluktan önce kendimi kendime açıklayabilecek kadar makul bir insan olmak için çabaladım.
    ama dönüp dolaşıp sıçtığım nokta hep insanlara güvenmek oluyor, elimde değil. eski travmalarım anksiyeteye dönüşmüş bir yük, sırtımdan inmiyor. ders çıkarmıyor değilim, ilişkilerimde sağlam adımlar atıyorum ama şüpheler sabit bir yerde hep kalıyor. bazen aklımı toplayabildiğimde mantıklı düşünebilip rahatlıyorum ama bunlar kısa süren anestezi etkisi gibi, "ayılınca" insanlardan uzaklaşmaya devam etmekten başka bir şey elimden gelmiyor.
    bir noktadan sonra kabul ediyor insan sanırım. insanlarla kalitesiz ilişkiler, iletişimler kurup, araya koyduğum güvenli mesafeyi kanıksayıp, kimseye gerçekten dokunamadan devam ediyorum hayata.
    bir noktada ya delirir kafama sıkarım ya da %100 umursamazlığa erişip ipleri salarım. zamanla göreceğiz heralde
  • doğuştan sahip olunmayan, zamanla tecrübelerden, yaşanmışlıklardan ortaya çıkan hede.

    mesela; cep telefonunu yanınızda çıkarmayan, vestiyerde montunun cebinde çalarken ona vermek için uzandığınızda panter gibi atlayıp müdahale eden sevgili sizden ona güvenmenizi bekler. işin içinde bir aldatmaca yoksa bile orada kesinlikle hoşunuza gitmeyecek şeyler vardır. bir de güvenmediğiniz için suçlanırsınız bunun üstüne..sonra neden böylesin? sana güvendiğim için böyleyim.

    güven problemi demek ki güvenmekten kaynaklanıyor (bkz: düz mantık)
  • yıllar boyunca oluşturduğumuz kalkanlardır. biri çıkar ve indirirsin, bir şey olur ve tekrardan daha yüksek bir şekilde kaldırırsın. sana sorarlar ne oldu diye, anca fabrika ayarlarıma döndüm dersin. diyemezsin yine canım aynı yerden yandı diye.
hesabın var mı? giriş yap