• sadece bir kitabını okudum. az isimli kitabıydı, pek beğenmeyince ikinci kısmını da hızlı okumuştum. nasıl desem, bir kitabı okurken yazarı ve yaratım sürecini de düşünürüm. hakan günday sanki kusmuş gibiydi, yani bunu bok gibi yazmış manasında söylemiyorum. söyleyeceği her şeyi bir anda çıkarıvermiş, arkasına bakmamış gibiydi. bir kaç parça vardı hoşuma giden ama bütünü sevmekten oldukça uzaktaydım.

    hikaye ilerlerken, kurgu ilerlerken, sanki pek düşünmemiş, sadece daha ne kötü olabilir diye düşünmüş. o yüzden can sıkıcı bir tahmin edilebilirliği vardı. sonu ise öyle aceleye getirilmiş gibiydi ki, sanki "off, şu paper'ı yazsam da bitse" demiş bir öğrenci gibiydi, o pervasızlıktaydı. her yazar için böyle süreçler olabilir ama en azından az için bu çok göze batıyordu. verebileceği her şeyi bir çırpıda vermek ve rahatlamak -bir nevi dixi et salvavi animam meam- çok kısa kariyerler ve söylenilmesi elzem olan sıradışı konular haricinde manasızdır. o yüzden az, bana hakan günday'ın yazarlığı konusunda hiç bir ümit vermemişti.

    bu kitabı, röportaj için okumuştum, kitabın yeni çıktığı zamanlardı, bir sene öncesi galiba. sıra geldi hakan gündayla röportaja.... ne tatlı adam o öyle! şu önceki iki paragrafta "bok gibiydi yeaağğ" demediysem hakan günday'ı gördüğüm ve neredeyse hiç konuşmadığım bir-iki saatlik zaman dilimi süresinde kendisini çok ama çok sevdiğimdendir.

    kendini anlatışından anladım nasıl biri olduğunu. alçakgönüllü ama aslında değil. bence bildiğin ukala, ama bunu saklıyor. saklıyor demeyelim de ikisi arasında çalkalanıyor. yazarlık onun için biraz da şans eseri olmuş. hayatı boyunca başarılı-başarısız ikilemindeymiş, şimdiyse yaratıcılık-çöp bestseller arasında kalmış. sürekli bir sıkışıp kalmış. yazarken de disiplinli birisi değil zannedersem, uzun süre duruyor, tembellik yapıyor, bunalıyor... sonra en ufak bir kıvılcımda kusuyor tekrar. kitabı dalgalar eşliğinde yazmıyor. süreç uzunsa da fiilen yaratım süreci görece kısa.

    tabii bunların hepsi benim nacizane spekülasyonlarım. çok fena faka basma, kendisine olmadığı şeyleri itham etme ihtimalim de bulunmakta.
  • ne yaptığını bilen adam. az, kendisine oranla başarısız bir kitap. diğer kusmuklardan daha basit. daha sıradan. öyle vurucu sözler, kafayı yedirtecek düşüneler yok içinde. tanıtımı kendine oranla fazla yapıldı az'ın. daha fazla insana ulaşacaktı. daha çok para kazanacaktı. şimdi bu dünya üzerindeki en depresif, en karanlık yazarlardan biri olan adam para için neden kendini harcar? sorgulamamız gereken bu. neden birden bire bu kadar gerçekçi, en boktan tesadüflerle de olsa mutluluk verici bir roman yazıldı? ki bu tema daha önce zargana'da işlenmişti. aşk teması...
    aşk dedik. hakan günday aşık oldu. evlendi. sürekli söylerim "her şey bittiğinde bir dağ evine kapanıp kitap yazacağım. adı da tekrar denemeler olacak." diye. aynı şeyi düşünüyor. aşık olan bir adamın hayattan tek istediği sevgilisiyle birlikte huzurlu bir hayat yaşamaktır. bunun için para gerekli. inzivaya çekilip orada ömrünün sonuna kadar yetebilecek parayı toplamak için kendisini açtı. düşük düşüncelerle düşük insanlara ulaşma karşılığında ruhunu sattı! hayır satmadı. içinde hala aynı delik deşik ruh! aynı kusmuklar, kara delikler, ışık hüzmeleri dolanıyor. bir lobundan diğer lobuna uzay mekiği kalkıyor herifin. birden bire yeteneksizleşebilir mi? hayır! sadece paraya ihtiyacı var. sonra her şey eskisi gibi olacak. adam bir daha para için yazmak istemediğinden para için yazıyor şu an. bir kaç basit roman daha yazacak. filmleştirecek. sonra her şey istediği gibi ve istediği şekilde olacak.

    yazının bok gibi olduğunun farkındayım. gelirken güzel cümleler kurmuştum ama şu anda çok üşüdüğüm için beynimi kullanmakta zorluk çekiyorum. umarım anlatabilmişimdir.
  • vasat bir yazar.
  • yazdigi her satirdan sonra dusuncelere daldiran adam. ilk okudugum kitabi ziyan'di, arkasindan nisan 2011'de az'i, askerde bitirdim.

    sivilde okudugum diger 5 kitabindan sonra diyebilirim ki son 2 kitabinda dusundurmekten ziyade insani direk acitmaya yoneliyor. yapmasin, yeni kitabiyla bunu yapmasin. biz dusunerek daha mutluyuz.
  • kendisini eleştirmek için çok geniş bir çapa gerek olmayan yazar. abartmayalım.
  • (bkz: #31141278)
  • edebiyatla kahvehane kültürünü bir tutanlar için kendisini eleştirmenin ön koşulu "çap sahibi olmak" olarak belirlenmiştir. "ortaokuldayken kollarımı jiletleyip kanıyla şiir yazdım." tipi mantar satırlarıyla ve palahniuk sosuna bulanmış eserleriyle * gayet eleştirilebilir bir yazardır.
  • "bir kitap okudum gecenin sonuna yolculuk. sonra anladım ki bir kitap yazılması gerekiyorsa böyle yazılmalıdır. eğer o kişiden daha önce doğmuş olsaydım bunu ben yazardım. bana da ilhamı céline verdi."
    eğer celine sana nasıl yazman gerektiğini eseriyle göstermiş ve senin için ilham kaynağı olmuşsa ki ne yazık ki o adamın da dilimize sadece bir kitabı çevrilmiş, sen nasıl ondan önce doğsaydım ben yazardım diyorsun? tamam röportaj 2005'e ait, yazar belki biraz olgunlaşıp daha derli toplu ifadelerle röportaj verebilir artık malum dile hakim olduğu için o kadar kitapları var ancak bu tutumu bir yazar olarak onun orjinallikten uzak olduğunu gösterir bence.
  • bir arkadaş yazdıydı céline'i okuduktan sonra hakan günday'ın ne yapmaya çalışıp yapamadığını anladım diye. voyaj ö bo olmasaydı ben size diyeyim, hakan günday hiçbir şey yazmazdı. kendisi de zaten üç beş kitap okudum okumadım, céline'in tadını hiçbir şeyden alamadım diyor. eh, durum ortada. türk işi céline çıkmış ortaya işte, seven tepe tepe okusun.
  • inatla anlaşılamıyor ya bu adam, ben hiçbir şey demiyorum.

    yahu adam diyor ki, kitap öyle yazılması gerektiği gibi yazılmış, ve bana öyle bir ilham verdi ki, öyle bir ruhuma dokundu ki ben daha önce doğmuş olsaydım ben yazardım. bak adam kendi düşüncelerini kitapta görmüş olabilir, hatta kendi kurduğu cümleleri bile görmüş olabilir. ben bunu okuduğum zaman gerçekten kendimi gördüğüm şiirlerden sonra da diyorum. bunu kaç farklı şekilde anlayabilir ki insanlar, ya da neden başka bir türlü anlamak isterler ki işte onu kestiremiyorum.

    ulan bir de en çok born-winner, born-loserlara güldüm, siz çok yaşayın. adamlar taa britanyadan selam çakmışlar ya hakan gündaya, bize de pek bir şey söylemek yakışmıyor sanırım bu kelimelerden sonra.
hesabın var mı? giriş yap