• hayran olunan kişi açısından çok tehlikeli bir duygudur, hatta kıskançlıktan, hasetten bile tehlikelidir, zira hayranlık beklentili beğenidir. imrenme, gıpta değildir. bir insanın en az bir tane olan iyi bir özelliğinin, o en az bir tane özelliği beğenen kişide, o insana dair müspet hisler uyandırmasıdır.

    hayranlığın sıkıntılı tarafı, karşılıklı beklenti getirmesi. hayran olunanın egosu beslenir, karmaşık olan hayran olanın durumudur. hayran olan, hayran olduğu kişiden sözkonusu hayranlığı devam ettirecek hal, tavır ve kondüsyon bekler. zira hayran olma mutluluk hormonu içeren bir hissiyattır. hayran olduğumuz kişi mutluluk hormonunun salgısını devam ettirsin isteriz, kısaca performans isteriz. bu bağlamda hayran olunan, hayran olanın bir nevi arzu nesnesidir ve her nesne bir gün kenara atılır. herhangi bir sıçış, başarısızlık, basiretsizlik, denyoca bir hareket, saçma bir laf hayranlığı öldürebilir ve endorfin tayını kesilen kişi bir zamanlar hayran olduğu kişiden irite olmaya, onu sevmemeye, ve hatta ona düşman kesilmeye başlayabilir. sıçışta ısrar beraberinde acıma duygusunu da getirir ve bu en kötüsüdür, zira bundan sonra tek bir adım vardır: tiksinti.

    siz neden film yıldızları, müzisyenler, adonisli rakırlar bu kadar çok aldatılıyor, terk ediliyor zannediyorsunuz? hayranlık duygusu ile kurulan ilişki çöktüğü için. hayranlık son derece kırılgan, gözenekli bir duygudur. insan ilişkilerinde asla sağlam bir temel teşkil edemez.

    neden imzalı fotograf istediğimizde vermeyen film yıldızlarına kızıyoruz? ve bu kızgınlığın sonrasında gösterdiğimiz ilk tepki neden "ben de onu adam sanmıştım" oluyor? hayranlığın getirdiği beklenti yüzünden. ben senin hayranınım, oyunculuğun bende güzel hisler bırakıyor, devam ettireceksin lan bunları. ettirmezsen ta hamuğa korum senin. hayran olanın bir sorumluluğu yoktur, döver de sever de. sorumluluk karşı taraftadır ve sorumluluğu yerine getirmemenin bedelleri -yukarıda bahsedildiği gibi- çok ağırdır.

    dolayısı ile siz siz olunuz insan ilişkilerinde "kendine hayran bırakma" stratejisi gütmeyiniz. mal olmayınız. sonra elinizdekinden olursunuz.

    hayranlarınızdan da uzak durunuz. zayıflıklarınızı görmelerine izin vermeyiniz.
  • hayranlık: başka birinin kendimize benzerliğini nezaket göstererek takdir etmemiz
    (bkz: the devil s dictionary)
  • hayranlık en ilkel en eski özelliklerimizden biri sanırım.
    erkek ya da kadın 'güçlü' olduğu için (burada 'güç' ten kasıt sadece fiziki güç değildir elbette) çevresindekilerin kendine hayran olmasını ister. bu hayranlığa da 'sevgi' der.

    başarılarımızın ve kahramanlıklarımızın altında aslında 'zayıf olmaktan korkmak' yatar. hayran olunan kişi olmak istediğimizde ise aslında hem kendimizi hem de bize bunlar için hayran olmuş insanları aşağılamış oluruz. kendi şüphelerimizi örtmek için de daha çok hayrana ihtiyaç duyarız.

    hayranlığın bir ilginç yönü de hayranlık duyan kişinin hayranlık duyulan kişi üzerinde uyguladığı iktidardır. bu gücü ona 'hayranlık duyulmak istenen' kişi verir.

    bunu çocuklarda çok sık gözlemleyebiliriz. örnek aldığı, akrabalık bağı olan/olmayan ablasına,abisine veya öğretmenine duyduğu hayranlık önce 'onu taklit ve onun gibi olma' ile başlar. onun yanında olmak ister, onun gibi olmak ister.bunu farkeden abi, abla ya da öğretmen buna uygun davranmaya başlar. hayranlık durumunun devamını sağlar.hatta çocuğa 'iyi bir örnek olmak için' kendini paralayabilir. böylelikle hayranlık duyan kişi, hayranlık duyulan kişi üzerinde bir anlamda iktidar kurar.

    aslında hayranlığı ve putlaştırmayı alaşağı etmek istediğimiz kişiler için kullanırız. en ufak bir hatasında ya da bize yanlış gelen herhangi bir durum sonrasında ona 'vaad ettiğin gibi değilsin' demek için onu yüceltiriz. böylelikle güç değişimi gerçekleşmiş olur.

    basit insan ilişkilerinde de bunu gözlemlemek mümkün. eşimizi ya da sevgilimizi ilahlaştırırız. böylece karşımızdaki gerçek insana asla yaklaşmak zorunda kalmayız. yaklaştığımız şey aslında hayaldir. sonra zaman geçip hayranlığımızı kaybettiğimizde de 'beni hayal kırıklığına uğrattın' deriz.

    platonik aşk olarak tanımladığımız şeylerin pek çoğunda da aynı durum vardır. karşımızdaki kişiye dilediğimizce özellik ekleyebiliriz. kafamızdaki muhteşem sevişme sahnelerini dilediğimizce sündürüp, uzatabiliriz. dilediğimizce hayal kurabiliriz. ama
    pek çoğunda olduğu gibi bu da bitmeye mahkumdur.

    kısacası hayranlık genellikle insanların gerçek duygularını örtmede kullandığı bir örtüdür. gereklidir de elbette. yoksa birilerine veya bir kavrama hayran olmadan, kendimizden ne kadar uzağa gittiğimizi nereden bilecektik?

    (söz konusu entry arno gruen'in kendine ihanet 'kadın ve erkekte özerklik korkusu' adlı kitabından esinlenmedir)
  • amadeus filminde bir iç ses tarafından şöyle dillendirilmiştir ki bana göre bundan daha büyük bir tanımı yapılamazdı;

    "tanrım bu bana nasıl bir cezadır ki bu adama böyle bir yetenek verdin, bana ise sadece bu yeteneği anlayabilecek kadar bilgi verdin."
  • en önemli unsuru denkliğe yakın olmaktır. zira belki bir mücevher herkesin gözünü kamaştırabilir ama işçisi, sarrafı kadar bilemez onun değerini ve ona hayran olamaz.

    o yüzdendir ki ancak hayran olunan insanın size hayranlığı sizi esriksi bir duygu yoğunluğuna ulaştırır, sizin tüylerinizi diken diken eden bir duyguyla sarar sarmalar. denkliğin olmazsa olmazıdır. eşitlik ise sanrıdan ibarettir.
  • kişiye değil, kişinin yaptığı işe duyulursa daha anlamlı olan şey. (bkz: ben bunu gördüm)
    bir aktörün ağzını yüzünü beğenir, durursunuz mesela. ama zaman geçtikçe daha iki kelimeyi bile bir araya getiremediğini görüp ondan soğuyabilirsiniz. veya bir gitariste taparsınız mesela, ama esas tapılası şey o değil, onun müziğidir. o yüzden boş işlermiş bunlar, ona buna hayranlık beslemek. boşuna üzülüp durmayın, onlar da normal insan. insan bunu anlayıp kendine hayranlık duyarsa hiçbirini kafaya takmıyor bile.
  • tuhaf bir duygudur. her zaman sizden üstün olana, iyi olana duyulan değildir. kimi zaman çok farklı, özel gördüğünüz ama bu anlamda da çok yalnız hissettiğiniz kendinizin, bir anda karşına çıkan sizden gene farklı ama size denk birisine duyulan duygudur. hani içinde kendine duyulan hayranlık vardır, onun kardeş boyutta yansımasıdır. yalnızlık azaltıcısı, sevgi çoğaltıcısı.
  • "bana hayran olduğunu -söylediğini- söylediğinde, niye kızdım sana biliyor musun: yalnızca wittgenstein'ın, "hayran olunmamaya çalış, sevilmeye çalış" sözünün aklıma gelmesi değildi beni öfkelendiren.

    'hayranlık' zavallı bir şeydir -çarpık bir şey: çoğunlukla, 'hayran' olunan, s a h t e bir büyüklük görünümü içindedir; 'hayran' olan da, y a n l ı ş bir küçüklük duygusu içinde...

    sahici ilişkide hayranlığa yer yoktur; çünkü, sahici ilişkide, iki kişi, birbirini iyi tanır -ya da iyi tanımaya çalışır(lar)-; iyi tanınınca da, her kişide ne kadar 'büyüklük', yücelik varsa, bir o kadar da 'küçüklük', alçaklık olduğu görülür -görebilen, görür."

    (bkz: ile)
    (bkz: oruç aruoba)
  • iyi bir sevgi tamamlayıcısıdır. insanı kör yılan eder.
  • aşkla arasındaki fark yakınında ortaya çıkar. dokununca hayranlık biter; aşk ise yangın çıkarır.
hesabın var mı? giriş yap