• nazım hikmet'in türkiye'de daha önce yayımlanmış şiirlerinden derlenmiş bir kitap
    ama sanırım artık piyasada bulunmamakta*
  • bir nazim hikmet ran siiri;
    " henüz vakit varken, gülüm
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri
    volter rıhtımında dayayıp seni duvara
    öpmeliyim ağzından
    sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a
    çiçeğini seyretmeliyiz onun,
    birden bana sarılmalısın, gülüm,
    korkudan, hayretten, sevinçten
    ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
    yıldızlar da çiselemeli,
    incecikten bir yağmurla karışarak.
    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
    söğütlerin altından, gülüm,
    ıslak salkım söğütlerin.
    paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
    en güzel, en yalansız,
    sonra da ıslıkla bir şey çalarak
    gebermeliyim bahtiyarlıktan
    ve insanlara inanmalıyız.
    yukarda taştan evler,
    girintisiz, çıkıntısız,
    birbirine bitişik
    ve duvarları ayışığından
    ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
    ve karşı yakada luvur
    aydınlanmış ışıklarla
    aydınlanmış bizim için
    billur sarayımız...

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
    kırmızı varillere oturmalıyız.
    karşıda karanlığa giren kanal.
    bir şat geçiyor,
    selamlıyalım gülüm,
    geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
    belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı?
    kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
    tatlı tatlı gülümsüyor.

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm...
    parisliler, parisliler,
    paris yanıp yıkılmasın... "
  • fransa cayır cayır yanarken, şu günlerde anımsanması pek güzel şiir....

    henüz vakit varken gülüm

    henüz vakit varken, gülüm
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri
    volter rıhtımında dayayıp seni duvara
    öpmeliyim ağzından
    sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a
    çiçeğini seyretmeliyiz onun,
    birden bana sarılmalısın, gülüm,
    korkudan, hayretten, sevinçten
    ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
    yıldızlar da çiselemeli,
    incecikten bir yağmurla karışarak.

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
    söğütlerin altından, gülüm,
    ıslak salkım söğütlerin.

    paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
    en güzel, en yalansız,
    sonra da ıslıkla bir şey çalarak
    gebermeliyim bahtiyarlıktan
    ve insanlara inanmalıyız.

    yukarda taştan evler,
    girintisiz, çıkıntısız,
    birbirine bitişik
    ve duvarları ayışığından
    ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
    ve karşı yakada luvur
    aydınlanmış ışıklarla
    aydınlanmış bizim için
    billur sarayımız...

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
    kırmızı varillere oturmalıyız.
    karşıda karanlığa giren kanal.
    bir şat geçiyor,
    selamlayalım gülüm,
    geçen sarı kamaralı şatı selamlayalım.
    belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı?
    kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
    tatlı tatlı gülümsüyor.

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm...
    parisliler, parisliler,
    paris yanıp yıkılmasın...

    nazim hikmet
  • hiç tarzım olmamasına rağmen bugün aldığım nazım hikmet'in şiirlerinin yer aldığı ve bir çırpıda okuduğum kitap.
  • nazım hikmet'in en güzel şiirlerinin derlendiği kitaptır. ancak az kişinin bildiği şiirlerinin yayınlandığı kitabı olan "ilk şiirler" ile ilgili yorumlar için buraya geçin
  • fransızca tercümesi aşağıdaki gibidir:

    pendant qu’il est encore temps

    pendant qu’il est encore temps, ma rose,
    avant que paris ne soit brûlé et détruit,
    pendant qu’il est encore temps ma rose,
    pendant que mon coeur est encore sur sa branche.
    me voici, par une de ces nuits de mai,
    t’appuyant contre un mur du quai voltaire,
    il me faut t’embrasser sur la bouche.
    et puis, tournant vers notre-dame nos visages,
    il nous faut contempler la rosace.
    soudain tu devras
    te serrer contre moi ma rose,
    de peur, de surprise, de joie,
    et tu devras pleurer silencieusement.
    les étoiles bruineront,
    très fines, se mêlant aux lignes de la pluie.
    pendant qu’il est encore temps, ma rose,
    avant que paris ne soit brûlé et détruit,

    pendant qu’il est encore temps ma rose,
    pendant que mon coeur est encore sur sa branche.
    en cette nuit de mai sur les quais il nous faut aller,
    sous les saules, ma rose,
    sous les saules pleureurs trempés.
    je dois te dire les deux plus beaux mots de paris,
    les plus beaux, ceux qui ne mentent pas.
    puis, en sifflotant,

    il me faut crever de bonheur,
    et nous devons croire aux hommes.
    là-haut les immeubles de pierre
    s’alignent sans coins ni recoins
    et leurs murs en clair de lune
    et leur fenêtres bien droites dorment debout,

    et sur l’autre rive, le louvre,
    sous le feu des projecteurs,
    illumine pour nous notre palais de cristal
    pendant qu’il est encore temps, ma rose,
    avant que paris ne soit brûlé et détruit,

    pendant qu’il est encore temps, ma rose,

    pendant que mon cœur est encore sur sa branche.
    en cette nuit de mail, sur le quai devant les dépôts

    nous devons nous asseoir sur les bidons rouges.
    le canal en face pénètre dans l’obscurité.
    une péniche passe,
    saluons la, ma rose,
    saluons la péniche à la cabine jaune,
    s’en va-t-elle vers la belgique ou la hollande?
    a la porte de là cabine
    une femme au tablier blanc
    sourit avec douceur.
    pendant qu’il est encore temps, ma rose,
    avant que paris ne soit brûlé et détruit,
    pendant qu’il est encore temps, ma rose,
    peuple de paris, peuple de paris
    ne laisse pas détruire paris.

    13 mai 1958
  • nazım hikmet'in kendi sesinden dinlediğim, beni en çok etkileyen şiiri.
    her okuduğumda kendimi volter rıhtımında notrdam'a bakarken hayal ediyorum.
  • ben nazım'ı çok okuyan birisi değildim fakat kız arkadaşım çok severdi, beraber okuyunca çok hoşuna giderdi. ben de bu vesileyle nazım okumaya başladım, birçok şiirini ezberledim. bu şiiri de istanbul'a buluşmaya gitmeden önceki gece yatakta okurken hafızama kaydetmiş, karaköy'ün önlerinde, eminönü'ne bakarak okumuştum ona.
    şimdi ne zaman görsem, ne zaman işitsem, ne zaman hatırlasam gözlerim dolar; ne zaman istanbul'a gitsem, ne zaman yolum karaköy'e düşse, ne zaman eminönü'ne baksam okurum bu şiiri. hayatım boyunca unutmayacağımdan da eminim.

    ...
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
    söğütlerin altından, gülüm,
    ıslak salkım söğütlerin.
    ...
  • eski sevgilimle en sevdiğimiz şiirdi. maçka parkında dizlerine yatmış biramızı yudumlarken onun dudaklarından döküldüğünü duyduğumdaki hislerimi hala hatırlarım. şerefsiz çıktı o ayrı.
hesabın var mı? giriş yap