• müthiş bir özgürlük sağlar. zaten ölümün olduğu yerde hiçbir anlamdan da bahsedilemez. zannımca tüm bu koşuşturmalarımız da her şeyin boş olduğu gerçeğinden kaçma çabamız olsa gerek.
  • bunu anlayıp,kafana dank ettikten bir müddet sonra yine unutursan bir manası kalmıyor işte arkadaş. ulan diyorsun herşey boş ki artık,ne olsa da umrumda değil diyorsun; sonra gene bakıyorsun kendini hayat gailesine kaptırmışsın yeniden koştururken buluyorsun kendini.
  • hastalık atlatan ya da bir yakınını kaybeden insanlarda geçici olarak beliren sonra zamana ve hayatın akışındaki hırslara yenilen bir his.
    birinci dereceden refakatçi pozisyonunda hasta sorumluluğu alan ve/veya uzun dönem sürünen insanlarda kalıcı olarak yer eden anlayış, kavrayış.

    sonuçları:
    * geleceğe dair verilen öğütlere pişkin pişkin gülümseyip "he" demek.
    * yaptıklarını ve yapacaklarını anlatıp duranları "anlat anlat heyecanlı oluyor" modunda dinlemek.
    * hayatı tıkırında giden insanlara garip gelen bazı eksik ve olumsuzlukları sallamamak. sadece ve sadece sağlıkla ilişkili olanları önemsemek.
    * sürü psikolojisi hırslarına göre değil emek-sonuç dengesine göre çalışmak. asla fazla emek vermemek.
  • güzel bir başlangıç yapmaktır.
    hatta yaşarken ölümden dönmektir.
    bir şeyleri fazla ciddiye aldığını görmektir.
    kızar gibi yapıp eğlenmektir.
    daralır gibi yapıp nefes almaktır..
    iyidir!
  • hiç bir işe yaramaz. her şey boş, gerçekten de boş ama yine de bir şey değişmez insan için. iki gün sonra unutur hayatın boşuğunu; yine aşık olur üzülür, kavga eder üzülür, iş yerinde sorun yaşar üzülür. sonra durur düşünür ve her şey ne kadar da boş der. üç gün sonra yine bu boş hayatı boşuna yaşar durur. sonuç olarak anlasa da olur anlamasa da.
  • hayatın gerçekten başladığı andır. başka bir şekilde başlar ve daha gerçek ve daha güzel devam eder. sistemin insanlara yutturmaya çalıştığı tüm o allı pullu yalanlara düşünmeden kananlar ise kendine yabancılaşır ve yalan bir hayatın parçası olarak yaşar.
  • depresyonda bir insana kendini doğramak için cesaret verebilecek, aklı başında biri için "özgürlük" anlamına gelebilecek durum.
  • kişinin bugün yaptığın şeylerin 100 sene sonra bilinmeyeceğini, bu dünyada tozunun bile kalmayacağını anladığı zamana denk gelir.

    hani derler ya "evren şöyle büyük, böyle büyük, biz aslında nokta kadarız." evet hacimsel olarak nokta kadarız ama bunun bir de zaman boyutu var, eğer dünya sapasağlam yerinde durursa 1.000 sene sonra senin-benim kemiklerimi tarihi eser diye topraktan çıkaracaklar. sen hâlâ, evrenin büyüklüğünden bahsediyorsun, peh.

    insan hayatını her şeyin üstünde tuttuğunu söyleyen bir sistem içinde yaşadığımızdan kendimizi, hissettiklerimizi ve yaşadıklarımızı kayda değer sanıyoruz ama gerek hacimsel gerek zamansal olarak bu kadar küçük ve değersiziz. sonuç olarak, her şey boş.
  • işhapuni 33 yaşındaydı. urartu'luydu ama kendisine sorsanız dedeleri lidya göçmeniydi, ki bunu zaten mavi gözlerine, sarı saçlarına ve hatta kemikli ayaklarına baksanız anlayabilirdiniz. ama zaten hiç de böyle fizyolojik kanıtlara da ihtiyaç yoktu ki, işhapuni'nin ticarette bu kadar başarılı olması da lidyalılığından ileri gelmiyor muydu allasen?

    babasından kalma ve çocukluğunda aileyi kıt kanaat geçindiren o loş, dönemin modasına uzak, taa mitanni'lerden kalma gibi duran kıyafetler üreten dükkanı, yetişkinliğe girdiği yaşta, 11 yaşında devralıp sadece 5 senede tuşpa'nın en büyük kıyafet sağlayıcısına dönüştürmemiş miydi? şimdi kralın olmasa bile sarayın neredeyse tüm ileri gelenlerinin kıyafetini işhapuni'nin dükkanı hazırlamıyor muydu?

    33 yaşında 6 karısı, 17 çocuğu, 66 torunu vardı işhapuni'nin. işinde başarılıydı, evinde saygıdeğerdi, sokakta da hakeza. dünyalar onundu. sanki sonsuza kadar yaşayacak gibiydi. ta ki 3 gün önce eline kirli bir iğne batana kadar. iğnenin battığı yerdeki enfeksiyon şimdi tüm vücuduna yayılmış, işhapuni'yi yatağa düşürmüş ve son nefeslerini verdirmek üzereydi işte.

    işhapuni yok oluyordu. her şey boştu. yaptığı her şey sonsuzlukta sadece 33 yıl var olmaktan ibaretti. sonsuzluk karşısında varlığı bir hiçti. ve hep hiç kalacaktı. öylece yok oldu gitti işhapuni.

    ismi ile birlikte yok oldu gitti. tıpkı asurlu ashur nunipar, lidyalı sadyalos ve dahi çağdaşları dünya din tarihini sonsuza kadar değiştirmiş olmasına rağmen sümerli zamuqnuna gibi. selçukluda yaşayan çini ustası ali, osmanlıda bir eyerci olan osman, şunun şurasında 96 yıl önce çankırıda ölen mustafa gibi. yaşadılar ve öldüler. vardılar ve artık yoklar. kimse hatırlamıyor hiçbirini. kendi hayatlarında var olsalar bile sonsuzlukta zerre bile olamadılar.

    doğdular ve öldüler. arada kalan kısımda da herkes gibi oyalandılar işte.
hesabın var mı? giriş yap