• en orjinal cinayetlerin yer aldığı bir cüneyt arkın filmi...

    filmin en önemli sahnelerinden biri arap celal ve tiradı'dır...

    arap çok içince işte böyle konuşur !

    cüneyt abi, namus belasına içeri düşmüş kemal adında eski bir polistir... azılı suçluların can düşmanıdır...

    kemal'i mapusta ve sonrasında eski düşmanları sürekli taciz eder dururlar...

    dışarı çıktıktan sonra ailesinin yanına gitmeye yüzü tutmaz kemalin ve ayak işlerini yapacağı bir nakliye işine girer... burada ömer - yavuz selekman ile arkadaş olan kemal'i bekleyen büyük bir tehlike vardır...

    eski düşmanları...

    dikkat ! bundan sonrası gerçek kesite bağlayacaktır...

    --- spoiler ---

    *kudret karadağ - abbas : şiki baba minibüsünün önüne çarmığa gerilmek suretiyle duvara çarpılıp, duvar ve araç arasında kalarak can verdi...

    *kadir kök ve bir arkadaşı: asfalt makinası gibi,taş kırma makinası gibi dev bir aracın içinde parçalanarak can vediler...

    *hakkı kıvanç- hakkı: taş öğütme,kırma-ufaltma makinaları bandına konulup,taş yerine kendisi öğütülmek suretiyle can verdi...

    * atilla ergün -atilla: tuğla -taş fabrikasında, tuğlalar yerine kendisi fırınlanarak can verdi...

    * cem erman- cemil: arkadaşları ile saklandığı delikte basılıp kafası camlara,aynalara vurularak can verdi...

    *turgut özatay - naci: asansörün altına bağandı ve zemine kadar inilerek , asansör ve zemin arasında kalarak can verdi...

    * tamer balcı -hasan: eli kolu bağlanarak bir kayığa konuldu...üzerine dinamit konuldu ve denize salındı... uzak mesafeden kayıktaki dinamite ateş edilip, patlatılmak suretiyle can verdi...

    --- spoiler ---

    edit: cem abinin fotosu & arap abinin konuşması
  • cüneyt arkın filmidir; überdir, süperdir. beğenmeyenler gitsin çimen suyu içip brokoli yesinler. kara eldiven filmlerinin önde gelenidir. filmin başındaki tüm safhalar cüneyt abimizin vur kır ama yaşatma felsefesinin altyapılarıdır. bu filmler bende hep ah ulen öle değil şöle cekecektin düşüncesini uyandırır. nedeni ise cüneyt abimizin adam gebertme sahnelerinin softluğudur. film gorunda ötesinde öle bir gerçekçilikle çekilse tadından yinmez olması kaçınılmazdır. yönetmen bu noktada filmin içerdiği vahşetten dolayı yasaklanmasını, yahut yaş sınırı ile gösterilmesini göze alıp yetkinleştirseydi dünya cült listelerinde zorlanmadan yer bulabilirdi. malesef eldekiyle yetinicez. arkın'ın gerek tip gerek soğuk kişilik canlandırması ve cuk die oturduğu rolu ile ben diim 30 siz deyin 40 seri çekilebilir. müthiş bir potansiyeli olmasına rağmen yeşilçam dimağının bu kadar sığ olması şaşılacak kadar anlaşılmazdır. sadece "ben kemal, geliyorum" repliği bile filmi benzerlerinden sıyırmıştır. bu nedenle harcanmış bu projelere yazık olmuş gözüyle bakar genede seyir keyfini kimseyle paylaşmam.
  • ata sporumuz, edebiyatçımızın günlük besini. yıpranarak güçlenir, bölünerek çoğalır ve sonunda hayatiyetin yerine geçerek canlıyı devralır.
  • yaralı bilinç ve vicdanları paradoksal bir biçimde hem besleyen hem de zehirleyen duygudur. zulme uğrayanları yavaş yavaş kendilerine zulmedenlere benzetir. birçok 'kurban'ın zamanla zalime dönüşmesi, hınç duygusunun zihni ve yüreği bütünüyle esir almasının kaçınılmaz bir sonucu değil midir?

    nietzsche hıncın yıkıcı etkisini görmüş, bu tehlikeye karşı tetikte olmak gerektiğini vurgulamış, fakat kendisi de (hem düşüncesinde hem de yaşamında) zaman zaman içinde giderek büyüyen hınca yenilmekten kurtulamamıştır.

    adaletsizliğe karşı adalet çığlığını dillendiren yüreklerde de, aşağılanarak dışlananan kişilerde de çok kolay filizlenip büyüyebilir. antik yunan tragedyalarında ve dostoyevski'nin romanlarında bunun muhtelif örnekleriyle karşılaşırız.

    ruh zehirlenmesine sebep olan hıncın bir panzehiri var mı? hayat dediğimiz şey, bu panzehiri arayışımızın hikayesi değilse nedir?
  • emrah'ın sefiller filminde spor loto milyarderi olduktan sonra kurduğu şirket. hangi sektörde faaliyet gösterdiği ya da ne yaptığı bugün bile bilinmemektedir.
  • cüneyt arkın filmi olan hınç'ta, araba kovalama sahnelerinin çoğunda yolu tekerlekten göstermişlerdir. tekerleksiz bölümlerde de o şekilde çekmek için kullanılan uzatma demirleri arabanın yanlarında görülebilir. güzel filmdir. ben kemal, geliyorum.
  • natuk baytan'ın yönettiği, 1976 model, intikam temalı, kendine özgü tarzı olan, ilginç ve fantastik öldürme yöntemleriyle türünün diğer örneklerinden ayrılan, toplumcu- halkçı-ahlakçı mesajlarla bezeli, cüneyt arkın filmi.
    kumu kollarıyla kazarak plaja iki cesedi gömmesi benzeri abuklukları da içeriğinde barındıran film;
    'ben kemal, geliyorum'
    'öp ayağımı' gibi replikleriyle hatırlanıyor.
  • şahsıma yavuz selekman 1976 yılı yapımı bu filmde karizmasıyla cüneyt arkın'dan bir tık daha film için vazgeçilmez gelmiştir. yedi yıl önce komiser iken uyuşturucu ve fuhuş yuvalarını baskınlarla rahatsız ederken, kız kardeşinin bu mafya tarafından (cemil denen adam yardımıyla) kaçırılması ve sonra gelişen olaylar sonucu kemal'in hapse girişiyle film başlıyor...

    kemal (cüneyt arkın) bu film boyunca birbirlerine 'arkadaşım' dedikleri ömer'le (yavuz selekman) olan bir - iki sahne dışında hiç gülümsemiyor bile. hep kederli bir yüz ifadesiyle filmde oynuyor.

    ömer ölünce oğlu kemal'e şunları söylüyor : 'insana ve topluma yapılacak en büyük alçaklık onu sorumsuzluğa alıştırmaktır.'

    en son oğlan evine dönüp dolaptan silahı almadan önce şu sözleri duyuyoruz: 'insanı insan eden haklı kavgasıdır. gerektiği yerde kavga etmesini bilmek insan şerefine saygıdır. yeryüzünde kavgadan kaçan bir insan varsa, hayatı boyunca başı önünde gezmeye mahkumdur...'

    kemal oğlanı dışarıda bulup evine getiriyor ve aslında hınç adına duymamız gereken en önemli şeyleri söylüyor:' bak küçük dostum! şimdi erkek erkeğe konuşalım. bana hiç bir şey sorma! al bu paraları ve anneni bir süreliğine buralardan uzağa götür. hemen şimdi, ben buradan çıkar çıkmaz yap bunu. adalete bağlılığın çok güzel ali, çünkü adaletin olmadığı yerde ne insan şerefi ne de diğer değerli şeyler olur. ama adalete bağlılık kadar insanı anlamakta önemlidir. belki de daha önemlidir. '

    sırf şu müzik hatrına bile filmi ara ara hatırlarım.

    şu film çok değişik duygular duyumsatıyor bana. daha kaliteli olmasını o kadar çok isterdim ki, seri üretim yeşilçam içerisinde bile yine de düşün yönüyle başkadır, bambaşkadır. kemal'in gururunu piç edip, ayakları öperken ki hal, aslında toplum içerisinde ne gibi baskılara neler için maruz kaldığımızın resmidir. hınç bunun için var olmalı, bunun için kavga hiç bitmemelidir. ancak dönemin şartlarına göre, bilinçle, ruhla, sanatla..

    not: dönemin türk sinemasına göre öldürmeye dair teknik ve sahnelerini son derece başarılı buluyorum.
hesabın var mı? giriş yap