• analoğu; prostati'dir.
  • el-kanun fi't-tıb, yani tıpta kanun/tıbbın kanunu adlı kitabında ibni sina histeri için ilginç bir terim kullanır: iktinâk er-rahim. yani rahim sıkışması/tıkanması. uterustan kaynaklandığı düşünüldüğü için antik yunanlılar tarafından hysterikos adı verilen bu rahatsızlığı, arapça yazıp çizen ibni sina ise doğal olarak rahim kelimesini kullanarak terminolojileştirmiş ve hastalığın nedenini aybaşının gecikmesi ve meninin vücuttan atılamaması gibi ahlat-ı erbaa unsurlarında aramıştır; tıpkı galen gibi.
  • histeri: (isim, tıp) (fr. hystérie) duyu bozuklukları, çırpınma, kasılmalar ve bazen inmelerle kendini gösteren bir ruhsal bozukluk, isteri.
  • elias canetti ruhsal bozukluklara meraklıymış; masse und macht'ta mani, melankoli, histeri, paranoya analizleri var, hem ruhsal hem sosyolojik açılardan.

    şeytan iknada (ve tuzakta) gizlidir. tanrının zorlaması daha beklendik. şeytan bireysel çalışır, hiçbir dileği geri çevirmez. en yaratıcı ve umutlu yanımızla pazarlığa oturur. toplu yapılan, toplumsal olan yolculuk ve histeri.

    "sistematik unutkanlık, bir organın işlevinin zayıflaması ya da tamamen durması isterisidir." carl gustav jung - die archetypen und das kollektive unbewusste

    "*aynada kendi yüzüyle, babasının yüzünün iç içe girdiğini ve sonra bu üst üste gelmiş yüzlerin yeniden kurukafaya dönüştüğünü görmüş, bayılmış ve ardından yürüyemez olmuştur." serol teber - bilimsel bir peri masalı

    "hastalıklar, bireyin var oluş koşulları ve yaşam tarzlarıyla ilişkilidir, dolayısıyla çeşitli bölge ve dönemlere göre çeşitlilik gösterirler. savaşlar ve kıtlıklar zamanı olan ortaçağ'ın bezgin insanları, dehşete ve dermansızlığa (beyin kanamaları, sıtma) boyun eğmişlerdi; ama xvi. ve xvii. yüzyıllarla birlikte vatan duygusunun ve vatana ilişkin zorunlulukların eski ciddiyetinin kalmadığı görülür; bencillik ağır basmaya başlar, sefahat ve oburluk (zührevi hastalıklar, göğüs ve damar tıkanmaları) alışkanlığa dönüşür; xviii. yüzyılın zevk arayışı düş gücünden geçer; tiyatroya gittiler, romanlar okudular, boş konuşmalarla kendinden geçtiler; gece uyanık kaldılar, gündüz uyudular; histeriler, hastalık hastalıkları, sinir hastalıkları bu günlerden kaynaklanır." michel foucault - kliniğin doğuşu

    (bkz: histerik)
    (bkz: histeri çalışmaları)
  • temelde herhangi bir örgensel neden bulunmaksızın kasılma, acıya duyarsızlık, kusma, bayılma, felç gibi bedensel görünümlerle dışa vuran bir nevroz türüdür.
  • (bkz: hysteria)
    en ilginç nevrozdur. ani duygusal dalgalanmalar, aşırı tepki verme gibi semptomları vardır. ancak ilginç olan kısmı tüm bunları ilgi bazlı ortaya koyarlar yani yalnız başına histeri krizi geçirmezler. kendi düşüncem dopamin eksikliğinin getirdiği bir şey yoksa verin dopamini yapsın şovunu.
  • rahim kelimesinin yunanca karşılığı olan "hysterus" kökünden türemiştir. fiziksel semptomların psikolojik nedenleri histeri adı altında toplanır.
  • erkeklere yönelik histeri çalışmalarını sistematik şekilde yürüten ilk isimlerden biri, 1800'lerde yaşamış etienne-jean georget imiş. daha sonra 1800'lerin sonlarından itibaren yine bunun üzerine çalışan jean-martin charcot ve emile duponchel, erkek histerisinin erkeklerce inanıldığı gibi sadece "yetişme çağındaki erkek çocuklar, üst sınıfa mensup erkenler veya 'efemine' erkekler"le sınırlı olmadığını, işçi sınıfından erkeklerin ya da ordularda yer alanların da gayet histeri krizleri geçirdiklerini söylemiş, bilhassa 1. dünya savaşı'ndan sonra bu dertten mustarip erkeklerin vaka analizlerini yayımlayarak bir ilke imza atmışlar. charcot, histeri krizleri geçiren bu erkeklerin hiçbir "kadınsı" özellik göstermediğini üstüne bastıra bastıra vurgulamış ki, "emaaan karı kılıklıdır onlar" denilemesin.

    şimdii, gelelim buradan "kadın histerisi/histerik kadın" kavramını 20. yüzyılda hiç olmadığı kadar ünlü yapan freud efendiye. bakın şu allahın işine ki, freud bu araştırmaları yapan charcot'nun öğrencisiymiş ve ilk yayınları gayet de histerik erkeklerle ilgiliymiş. ancak ne hikmetse, "histeri üzerine çalışmalar" kitabına sadece ve sadece kadın vakaları almış, diğerlerinden hiç bahsetmemiş. kadınları da erkekleri de etkileyen bir durumu anlatırken yalnızca kadınların vakalarını anlatıp onları spotun altına çekmek bilimsel etik ile ne kadar bağdaşır, onu bir düşünelim.

    bu arada freud, wilhelm fliess'e yazdığı mektuplarında hem erkek hem de kız kardeşlerini histerik olarak tanımlıyor ve bundan da babasını suçlu tutuyormuş, annesini değil. demek ki histerinin sadece kadınlara özgü olmadığını ve sadece kadınlardan kaynaklanmadığını kendisi de pekâlâ bilmekteymiş. şu halde freud'u böyle davranmaya iten sebepler nelerdir acaba? * *
  • eskiden kadın hastalığı olarak, hatta kadın üreme organlarına bağlı olarak bilinen hastalık. histeri sözcüğü köken olarak latince rahim anlamına gelen 'histeron'dan türemiş zaten.

    rahim problemleri ve rahmin vücutta kontrolsüzce dolaşması düşünceleri yüzünden tedavi yöntemi olarak hamilelik düşünülmüş. ortaçağda birçok histeri hastası cadı sanılıp yakılmış.

    günümüz biliminde histeri, çoğunlukla kadınlarda görülen ama sadece kadınlara özgü olmayan nevrotik bir hastalık olarak tanımlanır. nörolojik semptomlar dışında histerik kişi, sürekli ilgi odağı olmaya ve baştan çıkarıcı eylemlerde bulunmaya meyleder, şahsi ya da toplumsal sebeplerden ötürü bunları gerçekleştiremezse bayılmaya kadar giden biyolojik reaksiyonlar gösterebilir.

    evet, umarım o kişi histerik değildir.
hesabın var mı? giriş yap