• konuyla ilgili şimdiye kadar troçkistlerin deli saçmaları ve soğuk savaş zamanına ait endoktrinasyon dışında hiç bir ciddi metinle teması olmamış kuş kafalılar, hayatlarında ilk defa akademik makale arattıklarında elbette gidip harvard doktoralı ve tüm akademik hayatını reel sosyalizme saldırmaya adamış angaje bir profesörün 1983 tarihli bir makalesini bulur çıkartır. üstelik ilgili profesörün doktorasını soğuk savaşın en soğuk zamanında harvard'da yapmış olması, bu analitik zeka için hiç bir anlam ifade etmez. oysa neyin ne olduğunu bilen bütün tarihçiler farkındadır ki soğuk savaş zamanında (bugün de çok farklı değil) harvard'da sovyetoloji çalışacaksanız, tez danışmanlarınızın cia'den maaş aldığı kesindir. zaten siz de cia bağlantılı değilseniz, gidip harvard'da sovyetoloji çalışmazsınız. örnek olsun diye şu isimler araştırılabilir: crane brinton, john clive, john fairbank, franklin ford, stuart hughes, arthur schlesinger, robert lee wolff, richard frye...

    1983 tarihli bir çalışmanın en büyük dezavantajı ise henüz sovyet arşivlerinin açılmamış olmasıdır, ki burada yazılanlar fena halde tekzip edilmiştir.

    "ben gerçekten bu konuda ciddi akademik çalışmalar okumak istiyorum" diyenler ve sevdiğine kavuşamayanlar için gelsin:

    1. m.b. tauger, the 1932 harvest and the soviet famine of 1932-1933, slavic review v. 50 no. 1, spring 1991, 70-89
    2. m.b. tauger, natural disaster and human actions in the soviet famine of 1931-1933, carl beck papers in russian and east european studies, no. 1506, june 2001
    3. r. w. davies, s. g. wheatcroft, and m.b. tauger, soviet grain stocks and the famine of 1932-1933, slavic review v. 54 no. 3, fall 1995, 642-657

    daha derine inmek isteyenlerin özellikle yukardaki ikinci makalenin dipnotlarını eşelemeleri yerinde olacaktır, zira tauger'in batı akademyasında mevzuyu en tarafsız inceleyen adamlardan biri olduğunu söyleyebilirim.

    ben illa 1989 öncesi soğuk savaş atışmaları okumak istiyorum diyen bünyeler için ise harvest of sorrow'un yazarı robert conquest gibi yeminli-maaşlı dezenformatörlerin pisliklerinin nasıl itin kıçına sokulduğunu görmeleri için kanadalı bağımsız bir araştırmacı olan douglas tottle'ın "fraud, famine and fascism" (progress books, toronto, isbn: 0-919396-51-8) başlıklı 1987 tarihli çalışması ilaç gibi gelecektir. ayrıca yine conquest denen ird ajanının yazdığı paçavranın akademik bir eleştirisi için:

    r. w. davies, detente 9/10 (1987), 44-45

    "ustandan aldığını ustana satma, yiyemeyeceğin çizburgerin altına yatma" demiş atalarımız. yine de ne zor lan cahil cühelayla uğraşmak. yakın değilmiş; ağzınız bok kokuyor kardeşim, uzak olun zaten, hadi...

    edit: eskiden buralar hep bolemik idi.
  • dünyanın en underrated olayı.
  • "açlığın en tepeye ulaştığı dönemde dahi, sovyet yönetimi, 1932'de 1,7 milyon ton, 1933'te 1,84 milyon ton tahıl ihraç etmiştir."

    doğru bilgi değilse dahi yürekten kutluyorum bir dezenfermatif olarak.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/holodomor

    edit: rusça ve ingilizce sayfalar daha bi doluymuş, bilirkişiler umarım aydınlatırlar bizi.
  • asgari 5 milyon kişi öldü ya, bu olayı öğrenin olm.
  • stalin diktasının yönettiği tarihin en büyük katliamlarından sadece birisi,

    suçlu ideoloji derhal yargılanıp tarih sahnesinden silinmelidir, neden bilinmiyor derseniz şayet ölenler yahudiler kadar güçlü ve zengin değildi sırf bu yüzden stalin diktasının kanlı yüzleri çoğu zaman afişe edilememiş tersine gizlenmiş ak pak lider olmuştur.

    stalinin türkiye temsilciliğinin büro bebeleri buna batının uydurması der, he kruşçev armut topluyordu o sıralar.
  • socialism betrayed adlı kitapta nesnel olarak ele alınan olay.
  • ulan ne rus sempatizanı varmış bu ülkede dedirten hadise.ha beşyüz kişi ölmüş kıtlık yüzünden ha beş milyon kişi.insan canı bu kadar ucuz işte komünist rejim yönetiminde.kimse stalin'i kruşçev'i masum göstermeye çalışmasın beyler
  • salt sempati duydukları ideolojiye bok sürdürmemek namına ölen milyonları göremeyen, insan demeye dilimin varamadığı yaratıklarca yok sayılan katliamdır. bilerek ve sistemli şekilde gerçekleşmiştir. istediğiniz kadar çarpıtmaya veya kendi kusurlu beyinlerinize olmadığını söylemeye devam edin. gerçekleri gölgelemeye hiç birinizin gücü yetmez.

    aynı dönemde sadece ukrayna'da değil bütün sscb ülkelerinde aynı dram yaşanmıştır. kazakistan'da stalin / galosheckin reformu olarak bilinen saçma sapan uygulama yüzünden kazakistan da aynı kaderi paylaşmıştır. kazakistan, dönemin açık hapishanesidir. stalin karşıtı ruslar, ermeniler, azeriler, ahıska türkleri gibi farklı onlarca insan bu dönemde aynı zorbalığa maruz kalmış, bir çoğu açlıktan ölmüştür. resmi evrakları, canlı şahitleri, askerlerin itirafları gibi bir çok delil kapı gibi duruyor. 1930-1933 seneleri arasında kazak nüfusunun %48'i yok olmuştur. 1921'deki açlık yüzünden yapılan sayımda 1 milyondan fazla insanın öldüğü hesaplanmış, 1930 sayımında toplam nüfusun sürgünlerle birlikte 5 milyon 500 bin civarı olduğu saptanmıştır. nüfusun 2.200.000'i ise 1938 senesinde yapılan sayımda eksik görünüyor. aradaki 2 milyon insan can sıkıntısından topluca patagonya'ya göç etmediğine göre ne olduğunu anlamak güç değil.

    rusça bilenler için bizzatihi galoşkin'in yönettiği kazakskoi assr tarafından tutulmuş olan, 1930 tarihli evraklar: 1,2,3,4,5

    ilk dökümandaki altı çizili kısmı şöyle tercüme edeyim: komşularının ifadesine göre vasiliy andreyev gömülmüş ölü köpekleri çıkartarak yiyor.
    muhtemelen psikopat nekrofil sapık filandır. yoksa insan çürümüş köpek eti yer mi?

    http://youtu.be/dv9lhit6tpc

    bu videoda dönemi yaşayan insanların anlattıkları var. bütün dönemi detaylıca anlatıyorlar fakat sadece bir kaç anı neler yaşandığını idrak etmek için yeterli. kolhoz köylere gelerek yazın yaylaya kışın güneye göç ederek yüz yıllardır hayvanlarına ahır yapmadan yaşayan bir topluma iş öğretiyor. taşımak kolay olsun diye novosibirsk'e yakın yazlık bölgeden kışın sıcak bölgeye göç etmelerine izin verilmiyor. insanlar yaşadıkları otağlardan çıkartılarak yerlerine hayvanlar yerleştiriliyor. beş kişilik çadıra onlarca insan tıkıştırılıyor. sığmayanlar hayvanlarla aynı otağda yaşamak zorunda kalıyor. sonucunda kış bittiğinde hayvanlar yeterli beslenemedikleri için soğuktan değil açlıktan, insanlar ise türlü bulaşıcı hastalıktan hayatlarını kaybediyorlar. sağ kalan hayvanların hepsini alıp zaten ziyan görmüş insanları da açlığa mahkum ederek gidiyorlar.

    bir ikinci anı ise açlık yüzünden kocası ölen bir kadın kucağındaki bebeği ve erkek çocuğuyla birlikte diğer köydeki yakınlarına ulaşmaya çalışan kadın hakkında. saldıracak hayvan bile bulamayan kurtlar köylere iniyor. bir tanesi köyden zor bela kaçan kadının ve çocuklarının peşine düşüyor. açlık yüzünden yorgun düşen kadın kurtla daha fazla başa çıkamadığı için çocuklarından birisini feda etmek zorunda kalıyor. henüz bir kaç aylık olan bebeğini bırakıp erkek çocuğunu diğer köye kadar ulaştırıyor. köydeki insanlar bebek için geri dönüyorlar fakat kanlı kundağından başka hiç bir şey bulamıyorlar. bu anıyı o kurtulan erkek çocuk anlatıyor.

    ukrayna'da ise daha acı vakalar var. tıpkı kazakistandaki gibi atlarını, köpeklerini hatta sokaktaki fareleri bile yedikten sonra evde böcek aramak zorunda kalmış, kuru toprakları kazarak solucan aramış en sonunda ölen insanları yemek zorunda kalmışlar. sen şimdi bunları ajitasyon, ulu staline ve sovyetlere çalınan kara bir leke olarak görebilirsin fakat iki gram beynin olsaydı bunun ideolojiyle veya kişilerle alakalı olmadığını anlayabilirdin. bu bir insanlık ayıbıdır. kimin hangi sebeple yaptığının hiç bir önemi yok. hiç bir sebep yaşananları haklı çıkartamaz.

    yalnız bir konuda haklısınız sevgili yoldaşlar. stalin herkese eşit davranmıştır. sovyetler belli başlı bir kitleye karşı kin gütmemiştir. almanları yahudi ve çingeneleri katletmekle suçlayabilirsiniz fakat sovyetlerin hedef aldığı kitleleri ırk, din, dil gibi kıstaslara göre nitelendiremezsiniz. polonyalı, müslüman, ukraynalı, budist, ermeni, türki demeden her türlü insana eşit derecede eziyet ettiler. olm, benim yakınlarım bu katliamlarda hayatlarını kaybetmesine rağmen türk solunda yer alan insanları bu ülkenin dinamosu, kafası çalışan insanları olarak kabul ederdim ama sizin gibi tipleri gördükçe umudumu kaybediyorum. insanı gelişmeye, düşünmeye yönlendiren her türlü ideolojiye saygım var. komünizm ile bir sorunum yok fakat iş ideoloji ayağına insanları sömürmeye, katletmeye gelince orada bi duracaksın. sırf taptığınız adama bok sürdürmemek için kılıktan kılığa giriyor, gözüne sokulan delilleri yok sayıyorsunuz. katyn katliamı hakkında bile resmi evraklar çıkartılmış, üç nesil devlet başkanları kabul ve ibraz etmiş adam hala goebbels diyor.
  • 2014 türkiye'sinde kendini susuluk ve kuraklık olarak gösterecektir. hazira ayında gezi olayları başladığında sular kesilecek ve - yok su bitti napak? diye açıklamalar duyacağız. at fav'a görürsün..
  • komünizmden soğutan olaydır. türkiye' de çok az kişi tarafından bilinmektedir. rusya' nın ukrayna nüfusunun yaklaşık yarısını açlıktan öldürdüğü bir dünyada amerika daha sempatik duruyor artık bana.
hesabın var mı? giriş yap