hüseynik
-
harput'a çok yakın olan elazığ mahallerinden biridir..zamanında ermeni populasyonun yogunlugu ile bilinen bu mahalede şu anda çoğunlukla sunni zazalar ikamet etmektedirler.. malum türküye nasıl konu olduguna dair bunyemde hasıl olmuş meraka derman olabileceklere minnetim cebimdedir..
-
babamı hatırlatır bana bu türkü. çocukken,henüz kimseler bilmezken bu türküyü o'ndan dinlerdim. cümbüşle hem çalar hem söylerdi. memleketim olduğu için söylemiyorum ama elazığ musikisi gerçekten farklı bir hüzün ve armoniye sahiptir kendini hissettirir.
babamdan dinlediğim hikayesine göre;
telgrafçı akif elazığ'ın hüseynik mahallesinde yaşayan çok yakışıklı, civan, uzun boylu bir telgraf memuru. ati hanım ise akif'in kardeşi. akif evli bir kadına aşık oluyor. kim olduğu mechul.
kadın harput'ta oturuyor. akif her akşam işten çıkınca hüseynik mahallesinden harput'a uzunca bir yürüyüş yaparak gidiyor. tek istediği akşam çamaşır asmaya mı olur, sabah ekmek yapmaya mı olur her ne zaman olursa avluya çıkan aşık olduğu kadını bir kerecik olsun görebilmek... akif akşam göremezse, sabaha kadar bekliyor sabah çıkar da görürüm umuduyla.
bu böyle epeyi bir sürüyor, akif günden güne güçsüzleşiyor. derken işte bi gün yine seher vaktinde akif harput'tan hüseynik'e işe gitmek için döndüğünde sol koluna bir ağrı giriyor. "can ağrısı tesir etti koluma"
orada o genç yaşında kalp kriziyle ölüyor. bir feryattır kopuyor, acı haber kardeşi ati hanım'a ulaştığında "ati hanım baygın düştü ayılmaz" oluyor...
lütfü'de akif'in yine kendisi gibi telgrafçı olan en yakın arkadaşı.
"lütfü gelsin, bir tel vursun musul'da gardaşıma"
https://www.youtube.com/watch?v=3qjyit-5xii
sözlerinin tamamı şöyle;
hüseynik'ten çıktım şeher yoluna
can ağrısı tesir etti koluma
yaradanım merhamet et kuluna
yazık oldu yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana kastı ne
telgırafın direkleri sayılmaz
ati hanım baygın düşmüş ayılmaz
böyle canlar teneşire konulmaz
yazık oldu yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana kastı ne
lütfü gelsin telgırafın başına
bir tel versin musul'da kardaşıma
bu gençlikte neler geldi başıma
yazık oldu yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana kastı ne... -
çalıp söylemekten de dinlemekten de büyük zevk aldığım güzel bir elazığ türküsü. hikayesi daha önce paylaşılmış tekrar yazmayacağım. evet hikayesi herkesçe bilinir ama her dinleyişte bilinen hikayesinden de başka hikayeler yaşatır insana.
-
pinhâni versiyonu ayrı güzel olan türkü. ayrıca sinan kaynakçı ne güzel saz çalıyor.
yanlış hatırlamıyorsam hanımın çiftliği'nde bu türkünün geçtiği bir sahne vardı, orada dinlemiştim ilk. -
ilk olarak ahmet kaya'nın telgrafçı akif şarkısında duyup tanıdığım yer.
telgrafçı akif
hüseynik' ten çıktım şeher yoluna
can ağrısı tesir etti koluma
yaradanım merhamet et kuluna
yazık oldu, yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana cevri ne?
telgrafın direkleri sayılmaz
atik hanım baygın düştü ayılmaz
böyle canlar teneşire koyulmaz
yazık oldu, yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana cevri ne?
lütfü gelsin telgrafın başına
bir tel vursun musul'da gardaşıma
yazık oldu, yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana cevri ne
yazık oldu yazık şu genç ömrüme
bilmem şu feleğin bana cevri ne? -
zamanında burada surp varvara adlı bir kilise bulunmaktaydı ki göz rahatsızlığını iyileştirmesiyle tanınırdı.
(bkz: 1914 öncesi ermeni köy hayatı) -
harput'un eteklerinde, sekizinci kolordu kislasinin dogusunda bulunan mahalle. yeni ismi ulukent'tir.
-
sinan kaynakçı tarafından seslendirilmiş bir versiyonu da bulunan elazığ yöresine ait türkü. "yazık oldu, yazık şu genç ömrüme." dedikçe inadına sigara yaktıran cinsten. ömrümüzü yedin lan uzun! memleket kan ağlıyor be! varsa şayet ahirette iki elim yakandan ayrılmayacak...
-
(bkz: hüseynik'ten çıktım)
-
sinan cem eroğlu'nun tesadüf adlı ilk albümünde enstrumantal olarak hakkını verdiği eser.
elazığ deyince akla gelen... buradan
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap