• iki adet neredeyse hurda tekne ve bir avuç insanla da pekiala çok başarılı bir film çevrilebileceğini gözler önüne seren ve batı sinemasına tutkuyu neredeyse öğretebilecek düzeyde, minimalliği konuşmaya gerek bile duyurmadan seyirciyi sıkmayacak kadar da dolu geçen bir film. hissediş olarak doğuya yakın olan ama kıçlarını da başlarını da batıya dönmş yönetmenlerimizin özellikle de bu filmi izleyerek sağlam bir ders almalarını öneririm.
  • emek sinemasında arka tarafta otururken, izleyicilerin büyük çoğunluğunun kafalar yana yatık şekilde * izlediğini gözlemlediğim lakin son yirmi dakikada ilginç duygular yaşayan insanların kocaman gözlerle çıkmasına neden olmuş filmdir. uzakdoğu ve aşk kavramlarına tekrardan hayranlık duymayı sağlamıştır.

    bu şekilde yoğun aşk ve tutkuları yaşamak için batılı değil, daha çok doğulu olmayı kesinlikle tercih edeceğimi bir kez daha görmemi sağlayan, film festivalinin en hoş parçasıdır.

    --- spoiler ---
    muhtemelen hayatta insana huzur vericilikte uç noktalardan birisi olan bir salıncak ayrıntısına sahip film.

    --- spoiler ---
  • cinsel arzunun şiddete dönüştüğü tokatlama sahnesi ile bu kadar da yalın ve etkileyici olunmaz kardeşim dedirten, aşkın farklı yüzlerini gördüğümüz 3 ana karakterle de aynı anda özdeşleşim kurabildiğimiz ve bu yüzden öfkelensek de acısak da onları suçlayamadığımız, huzur verici, iç burkan film.
  • (bkz: hewal)
  • kim ki duk'un imzasini tasiyan film.. simdi soyle ki gorsel bakimdan bos ev'den ya da fedakar kiz'dan daha tatmin edici.. the isle'a ya da ilkbahar yaz sonbahar kis...ve ilkbahar'daki gibi.. yine tecrit edilmis bir mekan ve karakterler.. bu mekana sizmaya ve duzeni bozmaya calisan yan karakterler.. tematik bakimdan bos ev'deki gibi iki erkek bir kadin arasindaki iliski..

    --- spoiler ---
    sonrasinda ruhaniyete varan bir iliski bu.. mesela bos ev'de de sevgilisinden ayri kalan kisi, cektigi acinin sonunda cisme yani bedene gerek kalmadan sevgilisiyle bulusabiliyordu.. burada da yasli adam belli bir aci karsiliginda sevdigi kizla beraber olabiliyor..
    --- spoiler ---
  • görsel anlamda fazlasiyla tatmin edici.. ana karakterler bu filmde de konusmadigi icin sadece mimiklerine odaklandim ve gene bircok sey duydum. kim ki duk u en cok bu yüzden sevdim..
  • sanki baska biri kim ki duk filmi yapmaya calismis hissi verdi bana. yine de ne demeli, samaria'dan iyi elbette. guzel film canim, insan sevdigini yerden yere vururmus, o acidan...
  • korunaklı(denizin ortasında bir gemi) bir dünyada dışarının ve ihtiyaçlarının farkına vardıkça büyüyen gittikçe bir arzu nesnesine dönüşen kızla, ona belirli bir zamana kadar ertelenmiş bir arzu duyan ihtiyar üzerinden sadakatın, mutluluğun, aşkın, huzurun, gençliğin, ihtiyarlığın sorgulandığı bir film.
    bu korunaklı dünyaya dışarıdan gelen en kolay defedilen tehlike, hali vakti yerinde balıkçılar ki filmin baş kahramanı adam tarafından savrulan oklarla bertaraf ediliyor. yani insanoğlunun ilk komplike silahı ile... "ok" un üzerinden girdiğimiz metafor dünyasında yönetmen kim ki duk, oku; korunağı sağlayan denize atılan bir nesne, dışarıdan gelen düşmanları bertaraf eden bir silaha, geleceği görmek üzere bir ikonun üzerine atılan bir fal nesnesine ve en nihayetinde göksel düzenin bir parçası olarak beyaz kanatlı eros’un insanları birbirine aşık eden okuna, yine gökselle yersel arasında bağ kuran bir ritüel olarak müziği çıkaran yayın tamamlayıcı parçasına dönüştürüyor.

    her şeyin yerli yerinde olduğu bu dünyayı tehdit eden en büyük şey, gittikçe bir arzu nesnesi haline dönüşen kız. üstelik bu arzu nesnesi, suya işemek gibi sıradan insanı faaliyetlerden de azade değil. aslında tam olarak korunağın delindiği yer de burası. kız, bunuel’ci anlamda bir arzu nesnesi değil, bir uzak doğu masalının neredeyse dilsiz ama bakışlarıyla konuşan, saflığı, pir-ü paklığı özenle korunan, ihtiyaçları giderilen, zamanı gelince halvet olunacak masum bir uzakdoğu lolitası olarak kurgulanmış. ertelenmiş arzu nesnesi olarak kızın elde edilebilirlik imkanı, bir mp3 çalar ya da bir çift kırmızı ayakkabı sayesinde oluyor gibi gözükse de, gerçek anlamda kızın elde edilebirliği bir özne olarak kendisine gerçek arzuyu duyan ihtiyara başkaldırdığı, bir kadına dönüşmeye başladığı, kendi ihtiyaçlarının farkına vardığı ve bunu gidermek için genç çocuğun yatağına gizlice girmesiyle oluyor. yani iktidara minnet duysa bile ona karşı çıkan bir çocuksuluktan ihtiyaçlarını karşılama yolunda mesafe kateden bir arzu nesnesine doğru yol alış sözkonusu. burada kızı küçüklüğünden bu yana yetiştirmiş ihtiyarın gerçek anlamda arzuya sahip olduğunu, genç çocuğun ise daha insani bir düzlem içerisinde ele alındığını, onun tek çabasının tensel, cinsel bir istekten daha ziyade kızın daha iyi bir gelecek için bu korunaklı dünyadan kurtarılması gibi gayet insani bir amaca sahip olduğunu görüyoruz. üstelik bu insani düzlem o kadar alışıldık ki, genç çocuğun en büyük özlemi, kızı buradan kurtarmak ve onunla evlenmek. üstelik bu evlenme "eğer mümkünse" durumu içerisinde ele alınmış. yönetmen gençlik ihtiyarlık durumunu ters yüz etmiş, arzuyu besleyen ihtiyarı gerçek genç olarak karşımıza çıkarmış. kızın gerçekten arzulayana(ihtiyara) nihai dönüşü genç çocuğun bu ihtirastan(gençlikten) yoksun hali olabilir mi?
    üstelik gerçekten arzulanana ciddi emek sarf edilmişse bu dönüş daha anlamlı hale gelmez mi? ihtiyarın, ihtiyarlığından dolayı kaybolmakta olan her anlamdaki iktidarı, göğe savurduğu okun bir erkeklik aleti olarak geri dönüşü üzerinden tali bir ayrıntıya dönüşmüyor mu? ve en nihayetinde ihtiyarın kendi varlığından vazgeçişi onu nihai kazanan yapmıyor mu?

    filmin izlemek, bakmak, gözlemek gibi kavramlarla olan ilişkisi de foucalt’ın cinsellik üzerine yaptığı çalışmalarda vardığı sonuca yani erotizmin doğuda bir sanat(ars erotica) olduğuna dair düşünceleri akla getirtmiyor değil. o kısıtlı mekan da bile yakalanan görsellik ile kızın o masum ama her an sınırı aşabilecek, büyümenin getirdiği talepkar olma halini yansıtan, güzel, erotik, huzursuzluk verici bakışlara böyle bir anlam yüklersek "aşırı yorum" mu yapmış olurum, bilmiyorum. ancak uzakdoğu filmlerinin ve yönetmenimizin görsellik anlayışında tıpkı yönetmenin bir başka filmi olan "spring summer fall winter and spring" de olduğu gibi haz verici bir yan var. hazza bu kadar yaslanan bir görsellik erotizm demektir. üstelik erotizmin sadece görüntülerle ve imgelerle oluşturabileceğini biliyorsak böyle bir bağlam içinden özelde bu filmin genelde de sarhoş edici görselliklere sahip uzakdoğu filmlerini okumak mümkündür diye düşünüyorum.

    şimdi şunu soralım, filmden sonra üzerimizde kalan o epikürist etkinin nedeni "mutluluğun teknik tabiri hazdır" aforizmasının doğruluğu olabilir mi?
  • bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom dan sonra ayni derecede bulamadigim ama yine de cok hos olan,sessizligin ve muzigin hakim oldugu,yine sinirsiz bir bosluk gibi sularin ortasinda herseyden uzakta olma hissi,baglilik ve kopma,bencillik ve fedakarlik arasinda kalma islenmis film.
  • en azindan sanat icin sanat filmlerinden bir film demek isterdim onu da diyemedigim film. senaryo, kurgu... neresi iyi ki.

    --- spoiler ---

    sen kalk 7 yasinda bir kiz cocugunu al(daha dogrusu cal! sonradan ogreniyoruz ki kizin bi ailesi varmis ve kizlarini arar dururlarmis) eski bir gemide tut ve bir gun buyutup onunla evlenmeyi hayal et. sonra yillarca emek edip buyutugu kizi seulun mc donaldslarindan birinden yaka paca bahsi gecen gemiye getirilmis yeni yetme bir koreli gencle karsilastir. ki gencin konuyla/oyunculukla ilgisi yoktur.
    kar yagarken ve gemideki herkes kislik kostumler giyerken filmimizin tek disisi kizcagizimiz izleyiciyi uyutmamak icin olacak, acun firarda disisi kostumleriyle kendinin neye yaradigini bilmeden dolasip durur gemide...

    en sonunda ne sis yansin ne kebabi ilgisiz sekilde gerceklestirmistir. hem sagliksiz bencil amcayi memnun etmis hem de seullu mc donalds cocugunu...

    filmin sonunda yazan kim ki duk efendinin 12.filmidir yazisi adeta cektigimiz sanat zulmunu aciklar gibiydi; "bakin bu adam 12 film cekecek kadar finansman bulabildigine gore, anlamadim etmedik diye hayiflanmayin muhakkak bir numarasi oldugunu dusunun" deniyordu adeta.

    --- spoiler ---

    filmin cikisinda bereber gittigimiz diger sanatsever arkadaslar tarafindan "allah razi olsun holiwooddan, holiwood tarafindan gorulmustur ibaresi isteyecez artik" soylenen sozlere katilmamak icin kendimi zor tuttum. ancak, uzun bir sure ne cinli ne de capon gormek istiyoruz sozlerine katildigimi kendilerine beyan ettim.
hesabın var mı? giriş yap