• kanuni sultan süleyman'ın süt kardeşi olan yahya efedni bir cuma vaazında hızır as nin hayatta olduğunu ve dilediği zaman değişik kılıklara girerek insanlara görunebileceğini söyler. bu sözler kanuninin kulağına gider ve bir şekilde hızırı görmek istediğini yahya efendiye açar. yahya efendi bunun mumkun olamayacağını söylese de padişaha söz dinletemez.ve kendisini illa ki görmek istiyorsa bir sonraki cuma namazından sonra üsküdara gideceğini hızırı belki orada görebileceğini söyler padişaha.o gün gelir ve yahya efendiyle kanuni üsküdara gitmek üzere kayığa binerler. yanlarına da derviş kılıklı yaşlıca bir adam binmiştir.yol boyunca hızırdan bahis açılırç.sultanın arkasındaki derviş padişahın elindeki yüzüğü merak edip sorar:
    -sultanım yüzüğünüz pek kıymetliye benziyor.taşı da oldukça pahalı herhalde. acaba parmağınızdan çıkarıp bana verseniz, yakından bir baksam,uygun düşer mi?
    padişah bu sevimsiz tekliften hoşnut olmasa da yahya efendinin ses çıkarmadığını görünce yüzüğü çıkarıp dervişe uzatır.derviş yüzüğü evirir çevirir ve söylenmeye başlar.
    -sultanım bunlar dünya malıdır.dünya malı insanın gönlünü meşgul ederse ahireti düşünmeye onun gönlünde yer kalmaz..
    sonra da yüzüğü kayığın önüne doğru denize fırlatıp atar.sultan bu hareket karşısında şaşkına döner,delirir.
    -bu yüzüğün bana manevi değeri vardı..ne yaptın sen??
    yahya efendi olayları sadece seyretmekte ve sırıtmaktadır.
    sultanın öfkenmesi üzerine derviş şöyle der:
    -hünkarımızın bunca gazaba gelmesine gerek yoktur..merak etmeyin yüzüğünüz kaybolmamıştır. der ve o anda elini denize daldırıp yüzüğü denizden çıkarıverir.
    bu durum karşısında oha falan* olan padişah şaşkınlıktan evreden evreye girmektedir. o esnada yüzüğe bakarken kafasını kaldırıp dervişe tam bunu nasıl yaptın diyecekken dervişin yerinde yeller estiğini görür..bunun üzerine yahya efendiye dumur bir vaziyette sorar:
    -bu kimdi yaa??
    yahya efendi hemen cevap verir.
    -siz bugun burada kimi görmeyi dilediyseniz o dur sultanım....
  • hz. mûsâ döneminde yasamis ve peygamber olmasi kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir sahsiyet.

    kur'ân-i kerîm'de, hizir (a.s.)'in isminden açikça bahsedilmez. ancak kehf sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan hz. mûsâ ile ilgili kissadan "katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ögrettigimiz kullarimizdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen sahsin hizir (a.s.) oldugu anlasilmaktadir. çünkü bizzat peygamber efendimizden gelen sahîh hadislerde bu sahsin hizir oldugu açikça belirtilmistir (bk. buhârî, ilm 16, 44, tefsîru'l-kur'ân, tefsîru sûrati'l-kehf 2-4; müslim, fedâil 170-174).

    bu rivayetlere göre bir gün hz. mûsâ isrâil ogullari arasinda vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadigi sorulmustu. hz. musâ: "hayir, yoktur!" diye cevap verince cenâb-i hak bir vahiyle hz. mûsâ'yâ mecme'u'l-bahreyn'de (iki denizin kavusum yerinde) kullarindan salih bir kul olan el-hadir (hizir)'in kendisinden daha âlim oldugunu bildirdi. bunun üzerine hz. mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanli ile hizir'i bulmak üzere uzun bir yolculuga çikti. ikisi, iki denizin birlestigi yere ulasinca, yolculukta yemek üzere azik olarak yanlarina aldiklari baliklarini unutmuslardi ve balik bir delikten kayip denizi boylamisti. hz. mûsâ oradan bir süre uzaklastiktan sonra yemek için delikanlidan baligi çikarmasini istedigi zaman baligin denize dalip kayboldugunu fârkettiler. hz. mûsâ'nin hizir'i bulmasinin alâmeti, bu baligin kaybolmasi oldugundan derhal oraya geri döndüler ve orada hizir (a.s.)'i buldular. bundan sonra hz. mûsâ'nin hizir ile, kehf sûresi 66-82. âyetlerinde anlatilan yolculugu basladi.

    hz. mûsâ'nin yolculugunda azik olarak tasidigi baligin mecme'u'l-bahreyn'de denize dalip kaybolmasi, bazi rivayetlerde ve çesitli islâm milletlerinin folklorunda, bu arada türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat oldugu, ölüleri bile canlandiran, içenleri ölümsüzlestiren bir hayat iksiri oldugu seklinde izah olunmus, burada baligin canlanip denize dalmasi meselesinde bir peygamberin hayatinin ve cenâb-i hakk'in kudretinin söz konusu oldugu unutulmustur. buna bagli olarak, mecme'u'l-bahreyn bölgesinde yasayan birisi olarak hizir (a.s.)'a da ölümsüzlük isnâd edilmis ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmistir.

    hizir aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için musa (a.s.) ile olan yolculugunu kur'ân-i kerîm kisaca söyle anlatir: hizir (a.s.), yolculukta karsilasacaklari olaylara musa peygamberin sabredemeyecegini kendisine hatirlatmis ve o'ndan sabir için söz almistir (el-kehf,18/66-70). önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmislerdi. hizir (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmistir. musa (a.s.) sabredemeyip söyle demistir: "gemiyi, yolcularini bogmak için mi deldin? dogrusu çok kötü bir is yaptin" (el-kehf; 18/71). yolculugun sonunda, ilk bakista görünmeyen ve perde arkasi bilgi niteligindeki sebebi hizir (a.s.) söyle belirtir: "o, deldigim gemi, denizde çalisan birkaç yoksulundu. onu kusurlu yapmak istedim. çünkü gemi yolculuga devam ederse, ileride her saglam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanlari) vardir" (el-kehf, 18/79). yolculuk sirasinda, diger çocuklarla oynamakta olan bir çocugu öldürdü. musa (a.s.): "kisas olmadan, masum bir cana nasil kiyarsin? dogrusu çok kötü bir is yaptim, dedi" (el-kehf,18/74). küçük çocugun bu erken yasta vefat ettirilme sebebi hizir (a.s.) tarafindan söyle açiklandi: "öldürdügüm erkek çocuga gelince; onun anne ve babasi mü'min kimselerdi. ileride onlari isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-kehf, 18/80,81). burada cenâbi hak'kin, anne-babanin hayirli kimseler olmasi sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sikintilara sokacak bir çocugu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayirli bir evladin verilmesinin, gerçekte o aile için " hayir" olduguna isaret ediliyor.

    yolculugun üçüncü merhalesi kur'an'da söyle anlatilir: "musa ve salih kul yollarina devam ettiler. sonunda bir köye varip, halkindan yiyecek istediler. halk ise onlari misafir etmek istemedi. musa ve salih kul, orada yikilmak üzere olan bir duvar gördüler, salih kul hemen onu dogrultuverdi. bunun üzerine musa: "isteseydin buna karsilik bir ücret alirdin, dedi. salih kul söyle dedi: iste bu seninle benim aramizin ayrilmasi demektir. sabredemedigin seylerin içyüzünü sana anlatacagim" (el-kehf, 18/77,78). evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hizir) söyle açiklar: "bu ev, sehirde iki yetim çocugun idi. duvarin altinda kendilerine ait bir hazine vardi. bunlarin babalari salih bir kimseydi. rabbin, onlarin rüstlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çikarmalarini istedi. bu rabbinden bir rahmettir. ben bunlari kendiligimden degil, allâh'in emriyle yaptim. iste, sabredemedigin seylerin içyüzü budur" (kehf 18/82).

    bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanlarin günlük hayatta karsilastiklari bir takim olaylarin, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asil perde arkasinin bulundugu anlasilmaktadir. bazan ser olarak görülen olaylarin arkasindan büyük hayirlarin ortaya çiktigi görülmektedir. âyet-i kerîmelerde söyle buyurulur: "hosumuza gitmedigi halde, savasmak size farz kilindi. belki de hosumuza gitmeyen bir sey sizin için daha hayirlidir. belki hosunuza giden bir sey de sizin için daha kötüdür. allah bilir siz ise bilmezsiniz (el bakara, 2/216). "... eger karilarinizdan hoslanmiyorsaniz. olabilir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde allah, sizin için çok hayir takdir etmistir. " (en-nîsâ, 4/19). rasûlullah (s.a.s.), hizir (a.s.)'in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculugu sirasindaki bir konusmayi söyle nakleder: "bir serçe, denizden gagasiyla su alip, gemiye konmustu. hizir (a.s.) bunu hz. musa'ya göstererek söyle dedi: allâh'in ilmi yaninda, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttigi su kadar bir seydir" (buhârî, ilm, 44, (el-enbiyâ, 27, tefsîru sûre 18/2; müslim, fezâil, 180; ahmet b. hanbel, müsned, ii, 311, v, 118; bilgi için bk. ibn kesîr, tefsîru'l-kur'âni'l-azîm, istanbul 1985, v,172-185).

    kaynak : www enfal de
  • bir söylenceye göre hızır aleyhisselam beş vakit namazını hep aynı mekanlarda ama vakitlerini değiştirerek kılarmış. bu beş mekan sırası ile söyle. kabe, ravza-i mutahhara, mescidi aksa, şam'da emeviye camii ve bursa ulu camii. bu camilerde beş vakit namaz kılan birisi hz. hızır ile mutlaka denk gelirmiş.
  • geçtiği yerlerde yeşil bir iz bırakır. oturduğu yer iki denizin birleştiği yerdedir. bazılarına sadece rüyalarda, bazılarına ise gerçek hayatta görünür. eğer çok şanslıysanız size öğretmenlik eder. rüyalarda görülen ak sakallı dedenin kendisi olduğu söylenir. suyun üzerinde yürüdüğü, ışık hızından daha hızlı hareket ettiği de rivayetler arasındadır. asıl adı belya'dır. yaşadığı zamanda çok gelişmiş olan insanlığın sonunu engellemek için zülkarneynle beraber çıktıkları yolculukta amaçları ölümsüzlüğü bulmak değildir. ancak başlarından geçen olaylar sonucunda yaratıcı hızır'ı ölümsüz kılar. bu aslında manevi bir aşamadır. ulaştığı noktada öğrendiği ilmi ledün, yazılı olarak öğrenilebilecek veya anlatılarak öğretilebilecek bir şey değildir. o, belki de yaratılmış insanlar arasında en çok şeyi bilen kişidir. ancak bir yaratıcı için bir çocuğu öldürmekten bir gemiyi durduk yere delmekten hiç işi yokken bir duvarı tamir etmekten geri durmaz. çünkü bizler onun bildiği şeyleri bilmeyiz ve onun bildiği şeylere katlanamayız. peygamber diye anılan kişiler bile bunlara katlanamamıştır.

    kendisini görmek üzre yola çıkanlar ellerine ölü bir balık alabilirler. ölü balık canlandığı anda, o karşınızdadır.
  • paulo coelho'nun simyacı'sındaki melki sedek* de kendisidir.

    peygamber olup olmadığı ihtilaflıdır. kuran-ı kerim'de kendisinden ismi zikredilmeksizin şu şekilde bahsedilir;

    "orada kullarımızdan öyle birini buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.” (kehf 65)

    ayrı bir muamma olan hızır tezkiresinde ise kendi ağzından olduğu belirtilen şu ifadeler yer alıyormuş;

    ''sadece ''rabbim ilmimi arttır'' diyebilir, karşılığını da alabilirdim. ancak, ''rabbim ilmini arttırdıklarının sayısını arttır'' dediğim için bana, bir ilahi levh i mahfuz katının ilmi verildi. ben zamanda değil, zaman bende gezer. rakimim ile dilediğim zamanı seçer, kehfim ile orada var olur, bir ecir istemeden, sadece merhametle ve rahmani olarak, allah reyi ile zamana sahiplenir ve olaylara hükmederim.''
  • zamanında diyarbakır’a bağlı hızırilyas köyünü ziyaret etmiş veli kişi.kendisini misafir eden bu köyden ayrılırken”darlık görmeyesiniz,ambarlarınız dolu,hayvanlarınız bereketli olsun” diyerek dua etmiştir ve aniden ortadan yokolmuştur.o zamandan beri çevre köylerdeki çiftçiler ekinleri bereketli olsun diye tohumlarını bu köyden alıp,hayvanlarını bir gün bile olsa bu köyün çayırlarında otlatırlar.yine rivayete göre diyarbakır’ın lice ilçesinde bulunan bırkleyn mağarasında akan,cennetten çıkıp cennette gittiğine inanılan dicle nehrinin kaynaklarından biri olan kaynaktan su içmiş ve ölümsüzlüğe kavuşmuştur
  • varlığı kuranı kerim ile sabittir. büyük bir zattır ve her an her yerde olabilir.
    birgün otobüse bindim herkes tam oturmuş koltuklar dolu ve kimse ayakta değildi. iğde ağaçlarının arasından yaşlı bir adam çıktı eski kıyafetler içindeydi. hatta otobüsü süren beyefendi durmamayı dahi düşündü fakat yapamadı aldı. yaşlı beyefendiye üstün başından kaynaklı kimse yer vermedi. hemen kalktım kendisine yer verdim. daha sonra ineceğim durağa gelirken onunda inmiye çalıştığını gördüm yardım ettim elinde papatya demeti vardı iple bağlanmış bana verdi sonra bir fırına girdi. çok tuhaf hissettim kendimi sonra yoluma gidecekken vazgeçtim onunla bişeyler yiyip içmeyi sohbet etmeyi istedim. fırına girip bakındım ama yoktu. kasada duran bayana tarif edip sorduğumda öyle birini görmediğini söyledi ama buraya girdi gördüm dedigimde fırındaki çalışanlar bana baktı. elimde tuttuğum çiçeklere baktım. bunu anlatıyorum çünkü bazen bazı küçük dokunuşlar hayat kurtarır. herkese elinin uzandığı herkese yardım et yardımın ne büyüğü ne küçüğü olmaz. o hızırdı diyemem ama beni hep etkiledi. işin komiği ise o papatya demeti odamda kayboldu.
  • hayatta belki de en çok kıskanılabilecek kişidir...
    hem ilmi hem de boyutlar(mekan-zaman) arasında geçiş yapabilme özelliği, düşünce hızında hareket kabiliyeti, binlerce surette ortaya çıkabilmesi, insanların yaşamlarını değiştirebilmesi.....
    böyle sayılır bitmez...
    kendi adına günü olması da sanırım aynı derecede kıskanılabilecek bir olay..
    (bkz: hıdrellez) ` : wilwarinellez olsaydı mesela`
    çarpılma korkum olmasa, kurguladığım sandmanvari hikayelerini yazıp çizgiroman yapacağım ama...
  • hz ilyas ile birlikte yaşayan ölümsüzlerden birisi.ibni arabi'nin hocasıdır aynı zamanda.ab-ı hayatı arayan zülkarneyn peygamberle birlikte çıktıkları yolculukta zülkarneyn peygamber yolu kaybetmiş hızır ise ab-ı hayatı bulup içmiştir ve ölümsüz olmuştur.bir çok evliyaya görunmesiyle bilinir ve gerçekten çok zor durumlarda kalındığında ortaya çıkıp yokolmasıyla halk arasında ünlüdür.ledun ilmine sahiptir.kıyamet geldiğinde deccal tarafından öldürüleceğine inanılır.
  • gaybı yalnızca allah bilir başlığında yazdığım üzere bazen gaybın bilgisi yeri gelir bir peygambere verilmez başkasına verilir. çünkü gaybın hepsini elinde tutan yalnızca allah'tır. işte bir yoruma göre kehf suresi 66-82. ayetleri arasında geçen hz. hızır'ın hz.musa'dan daha fazlasına sahip olduğu bu gayb bilgisini elde etmesi için ona verilen ilim, zaman yolculuğu yapabilmesiyle alakalıdır. bu sayede o anki durumların gelecekte doğurduğu sonuçları bilebiliyor ve dilerse müdahale edebiliyor.
hesabın var mı? giriş yap