• aşk hastalığını teşhiş etmek konusunda da mahir olan bir alim. aktarıyorum: bir gün adamın biri aniden yemeden içmeden kesilmiş, konuşmaz, dinlemez, uyumaz olmuş...hiçbir şeye tepki vermiyormuş bu adam...hangi alim geldiyse, hangi doktor geldiyse kar etmemiş, ilaçlar, büyüler, dualar, adaklar hiçbir işe yaramamamış...sonra alimler ibn-i sina 'yı çağırmışlar. ibn-i sina üzerinde çalıştığı ilaçları denemiş adamın üzerinde ama bir değişiklik olmamış....tekrar kitaplar karıştırmış, bitkilere bakmış, ı-ıh... sonra aklına tek bir ihtimal vermiş...adamın yakınlarından yaşanılan çevrenin özelliklerinin, hangi kızın hangi evde oturduğunu vb. öğrenmiş...sonra adamın nabzını tutup isimleri saymaya başlamış; isimlerden birine geldiğinde adamın nabzı hızlanmış, gözkapakları hareket eder olmuş, o ismin annesini babasını söyleyince daha da bir hareketlenmeye başlamış adam, sonra ibn-i sina adamla sohbet etmeye başlamış...kızın yaşadığı ev, kızın dış görünüşü derken adam canlanmaya başlamış, yüzüne renk gelmiş...

    ve ibn-i sina teşhisi koymuş: "bu adam, aşk hastalığına tutulmuştur." ibn-i sina'nın aşk risalesini bu olay üstüne yazdığı söylenir.
  • "bilim ve sanat takdir görmeyen yerden göçer."
    ibn-i sina
  • aynı zamanda gittiği her yerde etrafında kısa sürede birçok öğrenciyi toplamış ilim adamı. öğrencilerine seslendiği bir derste aynen şöyle seslenmiştir: "insan aklı ilk basamakta hiçbir şey bilmeyen, ama her şeyin öğretilebileceği bir çocuğun aklına benzer. ikinci basamakta çocuk öğrenmeye başlar. önce eline kalem alır, harfleri tanır, nesneleri saymayı öğrenir. duygularını açıklamak için kendisine gereken sözcüklerin nasıl oluşturulacağını ancak üçüncü basamakta öğrenebilir, soyut kavramları anlayabilir ve kavram olarak adlandırılan düşünce biçimine sahip olur. siz sevgili arkadaşlar, henüz ikinci basamaktasınız, ama üçüncü basamağa geçmek için gerekenlerin hepsine sahipsiniz. kiminizin daha çabuk, kiminizin daha yavaş ilerlediğine aldırmayın. çocuklar için de durum aynıdır. çocuklar yürümeye farklı çağlarda başladıkları halde, sonradan birbirlerine yetişirler ve öyle eşitlenirler ki, onlara bakarak hiç kimse hangisinin sekiz aylıkken, hangisinin bir yaşındayken veya bir yaşında ve üç aylıkken yürümeye başladığını söyleyemeyecektir. işte siz de öylesiniz. bir zaman geçtiken sonra kendi gelişiminiz içerisinde hepiniz üçüncü basamağa ulaşacaksınız. içinizden en iyisine yetişin, öğretmeninizi de yakalayın. yapmanız gereken şey, bir çocuğun yazarken alıştırma yapması gibi beyninizi çalıştırmak ve ona alıştırma yaptırmaktır. o zaman beyninizde bulunan bütün yetenekler aynı şekilde gelişecektir".

    kaynak: doğunun bilim güneşi ibni sina, vera aleksyevna smirnova, etkin yayınevi, haziran 2009, s.95.
  • “şarap gerçekten ruhun gıdasıdır
    onun rengi ve kokusu gülün rengini ve rayihasını bastırır
    tad bakımından baba öğüdü gibidir; acı fakat yararlıdır
    şarap içmek cahile göre batıl, bilgin yanında haktır
    aklın fetvası ile âlime helal olmuştur
    şeriat hükümlerinde ahmak olanlar için haram sayılmıştır
    cahili şeytana, bilgeyi tanrıya yöneltir.”
  • ankara universitesi ibn-i sina hastanesi giri$indeki heykelinin altinda kendisine atfedilen $u sözler yer alir: "ilim ve sanat takdir edilmedikleri yerden goc eder."
  • mikrobu kurtçuk olarak tanımlamış dünya tarihinin hiç kuşkusuz en büyük ilim insanı. efendim bir çocuk düşünün 16 yaşında, hekimler ayağına gelip çeşitli hastalıkların tedavisi için kendisinden bilgi alsın bir genç düşünün 18 yaşında sarayın başhekimi olsun.

    ibn-i sina. yere göğe sığdırılamayacak kadar büyüklüğü ilime olan açlığı onu anlatmaya yetmez. yaşadığı dönem matbaanın henüz icat edilmediği, kitapların elle çoğaltıldığı, mürekkebin ve kağıdın ise zor bulunduğu bulunsa da çok pahalı olduğu bir dönem. insanlar umduğu değil bulduğu kitabı okudukları için kendilerini şanslı hissederlermiş.

    fizik, matematik, coğrafya, kimya, felsefe, tıp, mantık, fıkıh, astronomi, astroloji, edebiyat ve müzik dallarına adanan bir ömür. yokluklar içinde geçen başarı öyküleri. kazanılan düşmanlar ve 57 yaşında belki de daha çok şey öğretecek iken bu dünyadan göçüp gitmesi.

    kendisi acem değil türktür. hatta "ben anadan türküm" der bir eserinde. kitapları 600 yıl boyunca avrupa'da ders kitabı olarak okutulmuştur bu dahi bilim insanının. osmanlı devleti'nde 3. mustafa döneminde "tıpta kanun" eseri türkçe'ye kazandırılmıştır. 5 ciltten oluşur. insanların ameliyatla yüzündeki kusurlarının düzeltilebileceğini ilk o söylemiş bugün ki estetiğin önünü açmıştır.

    edit: aklıma gelmişken belirteyim, ibn-i sina insanın kökeninin bir hayvan türünde aranması gerektiğini belirtmiştir. yaşadığı dönem bağdat'ın dünyanın bilim merkezi olarak kabul gördüğü yıllardır. o yıllar da bu tür açıklamaların islam alemi içinde oldukça olağan karşılanması islamın bilim ve fen işlerine olan hoşgörüsünün örneğidir.
  • kendisi hakkında anlatılan bir hikaye şöyle: ibni sina, aristoteles'in metafizik'ini kırk kez okumuştur ama kavrayamamıştır. kırkıncı seferden sonra eseri anlamış ve sokağa fırlayıp sadaka dağıtmıştır.
  • imam-ı rabbâni tarafından beyinsizlik ve ahmaklıkla itham edilmiş dâhî. sonra imam-ı rabbânî'yi tekrim edici bir islâm geleneğinin mensupları da "bak batı bilimi ibn-i sinâ gibi müslümanlardan öğrendi." diye böbürlenirler.

    (bkz: yüzsüzlüğün bu kadarı)
  • latince ismiyle (bkz: avicenna) ..oldukten sonra islam bilimi durmustur cunku kendisi tıpta doneme gore bulunabilicek herseyi bulmustur ve yapılacak pek birsey kalmamıstır.
  • "...ibn sina varlık teorisiyle öyle bir etki yapmış oldu ki, latin skolastikleri arasında kendisine bu konuda bir şeyler borçlu olmayan tek bir metafizikçi yoktur..."
    "...m. forest'in tesbitine göre, ortaçağ avrupası' nın en büyük filozofu aquino'lu saint thomas'nın eserlerinin tümünde, ibn sina'dan tam 251 nakil vardır..."
    "...ortaçağ düşünürlerimizden biri üzerinde bir etüd olmasın ki, onun ibn sina felsefesiyle irtibatları etüd edilmemiş olsun..."
    "...ibn sina, st. augustin, aristo, boece ve st. jean damascene'den sonra, batı'nın inanıp güvendiği çok yüksek birkaç otoriteden biridir. elbette o tartışılmış ve kimilerince reddedilmiştir ama, bununla beraber onun etkisi öylesine derindir ki, eğer batı onu tanımamış olsaydı, batı düşüncesinin ortaçağ'da ne olmuş olacağını hiç bir şey tayin edemezdi..."
hesabın var mı? giriş yap