• tomris uyar ın hikaye kitabı.
  • tomris uyar'ın ilk öykü kitabıdır. 1965-70 yılları arasında yazılmış öyküleri kapsayan kitabın ilk baskısı 1971'de bilgi yayınevi tarafından yapılmıştır.

    kitap, bir yanıyla gündelik hayatın içinde, sıradan insanların, sıradan hayatlarına eğilen hikayelerden oluşur. ama, sıradan olanı sanat eserine malzeme yaparak, ondaki sıra dışılığı ortaya çıkarmak başarısını daha yirmili yaşlarında başarır uyar. seçtiği karakterler, ‘aykırı’ tipler olmasa da, bir şekilde kurulu düzenle arası hoş olmayan kişilerdir. hayata veya topluma karşı örgütlü bir muhalefet halinde olmayı da anlamaz bu aykırılıktan tomris uyar. daha küçük, büyüteçle bakmadıkça görülmeyecek karşıtlıklardır sözünü ettiği. örneğin, ilerleyen yaşına rağmen küçük çatal-bıçak kullanan birinin iç dünyasına yolculuk ederek, bu seçimin altında ellerinin ve ayaklarının orantısız büyüklüğü olduğu sonucuna varır bir öyküsünde.

    ipek ve bakır, tomris uyar'ın daha sonra yayımlayacağı dokuz kitapta işlemekten vazgeçmeyeceği izleklerin ipuçlarını taşıması bakımından da ayrıca önem taşır.
  • tomris uyar'ın 17 öyküden oluşan ilk eseri.
    http://ilkeser.com/tomris-uyar-ipek-ve-bakir/
  • edebiyattan anlıyorum ve de ikinci yeniciyim demek için mi her şeye aşk her şeye edebiyat demem gerekiyor. evet tomris uyar'ın kelime haznesi geniş olabilir ve kendi çapında bir hayal gücü . samimi bir imajı, yazarlığı var olmuş olsun diye resmen çabalamış. öyle de bir gözümün içine akıyor. yazarlık görmedim. yazar ne der neden der diye düşünebiliyor musunuz? evet, samimi, yalın kısa kesik devrik cümleler hoştur, ama burada değil. yok yani, okuyupta zevk alınacak bir damla bir şey yok üstelik. rus edebiyatından belli başlı kimseler ceviri oldugu halde on kat daha fazla keyif veriyor. demekki neymis genel okur kitlemiz zavalli. bukov.nin para kazanmak icin yazdigi sacmaliklara tapan zevkten ne bekliyosunki tomrisi elestirmek icin elestiriyorsun diyecekler. ezberleyin fav isimleri annem bir halt anlarmis gibi savunun. haydi piyasaya
  • "...
    -zahmet ettin, ne gereği vardı şimdi? diye hep aynı eski kelimelerle konuşuyor.
    -sen çay seversin, diyorum. iki şeker değil mi?
    -nasıl hatırlıyorsun? diye şaşırıyor. pes doğrusu!
    -hatırlamak değil, diyorum. başka bir şey, unutmamak belki, diye ekliyorum usulca.
    ..."

    (bkz: konuk)
  • "bütün bu acayip bağdaşmaların, düşman köşebaşlarının ve uyuklayan kedilerin çok ötesinde kalabalıkların yüreği atıyor, diyorsun. vakit var. evimizin, mutluluğun usul kabuğunu zorlayan, çatlatan, kapılara yüklenen ve haklı bir nabız gibi gittikçe yükselen, odalara dolan yüreği duy. eşikte duraladım.
    haklısın."

    tomris uyar -ipek ve bakır
  • türk öykücülerinde ilk kitap başarısı diye bir şeyin olduğunu kanıtlayan eserdir. tomris uyar, olgun bir yazar olarak kitabını okuduğunda da, geçer notu veriyor ipek ve bakır'a. bana göreyse en esaslı öykü kitabı. gelecekte yazdıklarına bu kitaptan işaretler bulabileceğimizi söylüyor. daha o zamandan, öykü üzerine ciddi kafa yoran bir yazarı görüyoruz.

    aile içi kırgınlıklar, dönüşler, karşılaşamamalar, çocuk içtenliği, ihtiyarlık, yalnızlık, dünyaya karışma isteğine durgunluğun "hayır" cevabı, sen burada zamansız kal deyişi, şiirin ve iç'in sesi, ev halleri, evin kendi halinde sürüklenişi, çarpık komşuluk ilişkileri, dedikodular ve bunların arasında şiirin yeniden süzülüp gitmesi...

    bunların yanı sıra, kuvvetli cümleler var kitapta. ilk gençlik kaçışları. sokağı büyük bir gözle görme denemeleri. toplumsal kaygılara, tedirginliklere göz yummayan, önemseyen bir yazarın öyküleri.

    "ansızın ağan bir sevinçti sessizlik, içten içe işleyen tuhaf bir gürültüydü"

    "... çevremde engel olamayacağım bir hızla oluşan kalınlığı, yağlılığı yarmaya uğraşıyorum. susarsam bir boşluk çünkü, konuştukça bir eksilme"

    "her şey nasıl korkunç, nasıl hızla bağdaşıyor"
  • "akşam yemek yemezse annesi kızardı. arada yedikleri sayılmazmış. babaanne koca bir tabakta beyaz bir tatlı getirirdi: çevirme. bir bardak da su. fincanlar, bardaklar yeşil sabun kokardı. babası az şekerli içerdi kahvesini. şükrüye içsin diye tabağına dökerdi biraz. babaanne boyuna mutfağa girip çıkardı." tomris uyar - ipek ve bakır

    "- rozet satıcılığı gibi, dedi soluk soluğa.
    - sabun-köpüğü-üfleyiciliği gibi! diye haykırdı şükrüye.
    - kulunç çıkarıcılığı gibi, dedi ihtiyar.
    - vazo dolaştırıcılığı gibi, dedi şükrüye."

    "her mektup kuraldışıdır, çünkü eksiktir, söylenmemiş kalır, deneycidir."

    "biz kaç yıl yaşadık, dile kolay, ölüm artık altedemez bizi."

    "bir türlü akıl edemediğim en düz, en olağan çözüm yollarını ondan öğrendim ben: (günümü o odada geçirirdim olur biterdi sözgelimi)."

    "insanın beş tane derdi vardır. sırasıyla mayasıl, nasır, başağrısı, firengi ve kel..."

    "(gökçizgisi gözlere yükselmiştir artık ve geride kalan dağlara) etli pembe gövdeler mavi muare tuvaletletle örtülmüştü; sırtlarında kocaman birer fiyong."

    "(...) nevin böyle bir tuvaletin sürfilesini yaptıktan sonra pancurları çekip dinlendirmek istemişti gözlerini, ellerini (yorgunluk karanlıkta dizlere iner çünkü, baldırları çeker, başı geren kaslar çözülür, usul bir kırmızı leke gelir, gözlerin önünde durur kalır. ağızda bozuk bir kuru incirin tadı)."

    "ortalığı hemen toplar, halıların üstündeki iplik kalıntılarını bir anda süpürür, soflardan, kumaşlardan artanları çarçabuk bağlayıverirdi."

    "arasıra mitinglerde, çoğunluk arka sokakların içki-evlerinde rastlıyoruz ona. artık kadın buluculuğu mu, amerikan sigarası mı, polis kaçıcılığı mı."

    "evde kalmış bir kızın bilezikleri olmalı, geldiğini küçük şıngırtılarla haber veren zilleri, boğazının altından kabarıp yayılan memeleri, belinde renkli yazmaları ve onların sesi." tomris uyar - ipek ve bakır
  • bir kadının yürüdüğü sokaklar.

    sokaklarda dolaşmaktan. deniz kıyılarında akşamları kolaylayacak soluklar bulunuyor. uzak kıyı resimleri oluyor bunlar, batan güneşler, park sıraları, okul sevişmeleri, kolonyalı pamuk şakaklara. sür, geçer. uyuşur. ağızdaki pas silinir su kokusunda. serin bir geçiş.
hesabın var mı? giriş yap