• 17 heceden oluşan japon şiir sanatı (bkz: haiku)
  • dünya edebiyatı içerisinde en çok sevdiğimdir. kendine has, bağımsız bir tarzı var. bir yandan mesafeli bir yandan da olabilecek en uç fikirlere sahip. belki benim gibi ilgilenenler varsa veya farklı bir tarz okumak isteyen olursa diye favori yazarlarımdan ve onların bazı kitaplarından bahsedeceğim.

    1. kobo abe:
    kumların kadını ile kutu adam adlı iki muhteşem kitaba sahip yazar. ( başka kitapları da var, sadece en çok etkilendiğim bu ikili ) iki kitap da çok orijinal ve okurken hakikaten japon edebiyatından okuduğunuzu hissediyorsunuz. iki kitabın da konuları çok ilginç ve tuhaf. ilkinde bir böcekbilimcinin tesadüfen kumlardan yapılmış evlerin olduğu bir yere düşmesi ve orada bir kadın tarafından esir alınması anlatılıyor.
    kutu adamdaysa bir anti kahraman var. vücudunun yarısı kutunun içinde olan bir adam ve onun üzerinden neredeyse grotesk bir hikaye anlatılıyor. kanguru defteri adlı kitabı için ne diyeceğimi bilemiyorum. absürt edebiyat diye geçiyor sanırım. hakikaten absürt. ama trajik bir yanı da var.

    2. kenzaburo oe: kişisel bir sorun adlı kitabını okumuştum. kendisi de sakat bir çocuğa sahip olan yazar, bu kitabında da sakat bir bebeği doğan adamın hikayesini anlatıyor. ben hayatımda beni bu kadar zorlayan çok az kitap okudum.

    3. yukio mişima: inanılmaz güzel bir yazar. bahar karları serisini okumuştum. çok farklı bir yazım tarzı var. karakterlerin nasıl rol değiştirdiğini, yan karakterin bir anda nasıl ana karakter olduğunu hayranlıkla takip ettim.

    4. banana yoshimoto: ben bu kadına hayranım!!! türkçe'ye mutfak dışında bir kitabı çevrilmedi sanırım. bu yüzden goodbye tsugumi, amrita ve the lake'i ingilizce çevirisinden okumuştum. başlangıç için kesinlikle tavsiyem bu yazar. çok ilginç bir tarzı var. gerçeküstü, yoğun, aynı zamanda hafif. sanki içinden havası alınmış bir camın içinde gibiyim onun kitaplarını okurken. aşığım bu kadına.

    5. ryunosuke akutagawa: kappa adlı öyküsü bu güne dek okuduğum en güzel öykülerdendi. kappa japon mitolojisinde bir canlı. kaplumbağaya benziyor. kahramanımız bir şekilde kendini o dünyada buluyor ve orada yaşananlar anlatılıyor. çok beğendiğim bir sahne var. kappalarda hamile kadının vajinasından içeri sesleniliyor, bebeğe bu dünyaya gelmek isteyip istemediği soruluyor ve cevaba göre doğum oluyor. keşke gerçek hayatta da olsaydı demiştim.

    bu girdi fazla uzadığı için burada bırakıyorum. son olarak, haruki murakami bence japon edebiyatını temsil etmiyor. o farklı bir kategoride. kendine has, yer yer güzel ama asla bu tarz değil. amerikanvari. o yüzden onu bu listeye almadım.
  • derinlemesine bilgim olmadığından dolayı ahkam kesmek istemediğim edebiyat.

    ama,

    en azından okuduğum ve kültürlerini bildiğim kadarıyla katı bir cinsiyet rolü ve hiyerarşisi var diyebilirim. bu durum bazı okurları hayata bakış açıları veya ideolojileri dahilinde rahatsız edebilir fakat kesinlikle keskin ve özel bir tadı var.
  • iyi çevirmen bulmak batı dillerine nispeten daha zor olduğu için çeviri fiyatlarının da biraz daha tuzlu olduğu edebiyattır. ülkemizdeki çeşitli bağımsız yayınevlerinin, japon edebiyatına yoğunlaşıp biz okuyucularla bulmuşturması da bu yüzden takdire şayan bir hareket.
  • mirgün cabas ve dr. devrim çetin güner'in japon edebiyatı postcastini tavsiye ederim.
    haruki murakamiden başka japon edebiyatı yazarlarını da tavsiye ediyor ve japon edebiyatının tarihçesini konuşuyorlar
    nereden başlasam
  • kesinlikle kendilerine has bir tarzları var ve ben okumayı çok seviyorum. ama aynı zamanda kültürlerinde yerleşik olan cinsellikle alakalı bir şeylerin olduğunu düşünüyorum. ya da belki de modernleşme deneyimleriyle alakalı bir hikaye vardır, bilemiyorum. böyle düşünmemin nedeni okuduğum kitaplarda cinsellik vurgusuna sık sık rastlamam ve azımsanmayacak derecede sapkınlığın konu ediliyor oluşunu fark etmemden kaynaklanıyor. bu konu üzerine biraz daha okuduktan sonra bir şeyler bulursam güncellerim.
  • özellikle haiku sanatı başlı başına bir yalnızlık edebiyatıdır. çok sevdiğim bir haiku örneği:

    uçan bir ateşböceği!
    " bak! bak şurada!" diyecekken
    yanımda kimseyi göremiyorum.
    (taigi, "haiku'lar"dan)

    japon edebiyatı ise genel olarak belirsizliğin sanatıdır.
  • önceleri bir edebiyat eleştirmeni olarak başladığı kariyerine sonraları filozof/ düşünür olarak devam eden kojin karatani'yi keşfedip iki kitabını okumam sonrası akinari ueda isimli 18. yüzyıl'ın önem arz eden yazarıyla devam ederek merak saldığım edebiyat dünyası.

    bir süre japon edebiyatı semalarında gezineceğim.

    teyzemin boğaziçi üniversitesinde okurken ingilizce ve almanca bilmesine rağmen yetinmeyip japonca dersler almasına şaşırmadım bu yazarları keşfettiğimde. japonlar edebiyat alanında da esaslı insanlar.
  • japon edebiyatı geleneksel olarak iki ana kategoriye ayrılır: "monogatari" (hikayeler) ve "waka" (şiir). monogatari, öncelikle ortaçağda üretilen uzun, nesir biçiminde yazılmış edebi hikayelerdir ve çoğunlukla mitolojik veya tarihî konuları ele alır. waka, şiirsel bir biçimde yazılmış kısa şiirlerdir ve genellikle doğa ve sezgisel duygulara ilişkin konuları işler.

    modern dönemde, japon edebiyatı batı edebiyatının etkisi altına girdi ve bu, japon edebiyatında farklı tarzların doğmasına neden oldu. örneğin, meiji restorasyonu'ndan sonra japon edebiyatının birçok yazarı, batı'nın gerçekçilik akımından etkilendi ve gerçekçi romanlar yazdılar. bu dönemde natsume soseki gibi yazarlar, japon edebiyatının en önemli isimleri arasında yer alır.

    japon edebiyatının diğer önemli yazarları arasında murasaki shikibu, basho, yukio mishima, haruki murakami, jun'ichiro tanizaki ve yasunari kawabata gibi isimler bulunur. bu yazarlar, japon edebiyatına kendi benzersiz tarzlarıyla katkıda bulundular ve dünya edebiyatının en önemli eserlerinden bazılarını yarattılar.
hesabın var mı? giriş yap