• "...kızımın alkol, şiddet, hoşgörüsüzlük, despotluk dolu bir ortamda büyümesine engel olmak istiyorum. artık adaletin benden, ezilenden, öteki olandan yana olmasını ve tabi ki bu erkekliğin cezalandırılmasını istiyorum. lütfen bana destek olun, yardım edin”

    http://yeniyasamgazetesi.com/…-kurtulus-getirmiyor/
  • sadece fiziksel olarak düşünmeyin psikolojik olanı da vardır
  • her kesimde az ya da çok görülen toplumsal hastalık hali. 80 yaşında yolda görsem amca diyeceğim adamın da, büyük bir kitleye hitap eden tanınmış yüzlerin de uyguladığı şiddet biçimi.

    toplumun hangi sınıfından olursanız olun bundan kaçış yok ne yazık ki. muhafazakar gelenekten gelseniz de, güçlü kadın imajı çizen modern bir kadın olsanız da hayatınızın bir noktasında size bulaşıyor. peki neden? yıllardır sebep olarak kadının ekonomik özgürlüğünün olmayışını ön plana attık, ama gördük ki bir hafta da binlerce insanın kazancından fazlasına ulaşan ekonomik anlamda güçlü kadınlar da bundan payını alabiliyor. tek fark bu kadınlar uğradıkları şiddetin devamlılığı konusunda özgür seçime sahipler. isterse terk edip gidebilecek konuma sahipler. ama bu şiddetle karşılaştıkları gerçeğini değiştirmiyor. her sorunda olduğu gibi kesin bir çözüm bulmak ve sorunu ortadan kaldırmayı düşünmekten çok o travmanın sonrası için plan kuruluyor.
  • şiddet şiddettir, kadını erkeği yoktur dedirtendir
  • sadece kadına yönelik değil, "güçsüz"e yönelik şiddettir.
    güçlü olanın zorbalık yapmasıdır.

    kadına, çocuğa, yaşlıya ve dahi görece güçsüz erkeğe de şiddet uygulanıyor bu ülkede. keza savunmasız hayvancıklara da...

    şiddet bir cinsiyetçilik sorunu değildir; bunu kavradığınız zaman "şiddete dur" deme konusunda az biraz yol almaya başlayacaksınız, ama benim umudum yok tabi ki. bu ülke insanından bir beklentim kalmayalı uzun zaman oluyor.
  • şiddeti kadına, adama, hayvana, çocuğa diye ayırırsanız şiddetle mücadele edemezsiniz. şiddet şiddettir. her türlüsü kötüdür.
  • türk toplumunda gayet normal olmus bir durum. kiz cocugu anneden, babadan, abiden dayak yiyor, evleniyor, kocasindan, kayinbabasindan, kayinlarindan ve hatta kayinvalidesinden dayak yiyor. ogullarini gelinlerine dayak atmalari icin tesvik eden anneler var, görümceler var.
    bizzat sahit oldugum olaylar bunlar. gencliginde dayak yiyen kadin, simdi gelininin dayak yemesini istiyor.
    kadinlar birbirlerine daha cok sahip cikmali, kayinvalide gelinini korumali, ogluna kadina saygiyi sevgiyi hürmeti ögretmeli. evdeki cocuklari esit yetistirmeli, ayni haklara ve görevlere sahip olduklarini evde göstermeli.
    türkiye deki her toplumda, her etnik toplulukta, her meshepte var bu siddet.
  • ülkemizde görmezden gelemeyeceğimiz en büyük sorunlardan bir tanesi erkeklerin kadınlara yönelik uyguladıkları şiddettir. bu yazıyı okuduğunuz kısa dakikalar içinde bile ülkemizde yüzlerce kadın erkekler tarafından sözlü ve cinsel tacizlere uğramakta,baskı altına alınmakta,dövülmekte, yaralanmakta ve hatta öldürülmektedir. şöhretli şahsiyetlerin karıştığı şiddet olayları olduğu zaman bu konu gündeme gelmekte ama sonrasında hemen unutulup derin bir sessizlik denizinde boğulmaktadır.

    bugünkü yazımda kadınlara yönelik şiddetin bazı psikolojik nedenleri konusunda bilgi paylaşmak istiyorum. umarım faydası olur.

    1) ekonomik durum aynı zamanda psikolojik bir faktördür. para kazanma imkanı olmayan, eğitimsiz kadınlar şiddete daha fazla uğramaktadır çünkü kaçabilecek durumları yoktur. bir ülkede ekonomik şartlar ağırlaştıkça bu durumdaki kadınların kaçabilme şansları daha da azalacağı için bu tür olaylar sıklaşacaktır. ekonomik krizler insanlarda gelecek korkusu ve güçsüzlük duyguları üretir. bu tür duyguları artan şiddete meyilli bir erkeğin korku, güçsüzlük duygularını dengeleyebilmek için en yakınında bulunan ve zayıf gördüğü kadınlar üzerindeki şiddetin dozunu arttırabileceğinin bilinmesi lazımdır.

    2) şiddet gösteren erkekleri buna iten motivasyonlardan bir tanesi bir türlü susturamadıkları "eleştirel iç sestir". "kadınını kontrol edemezsen erkek sayılmazsın" veya "seni enayi yerine koymasına izin verme" türü iç konuşmalar güçsüzlük duygusu yaşamak istemeyen problemli erkeği şiddete iter. bu tür durumlarda görülen diğer bir psikolojik faktör "hayali bağ" faktörüdür. buna göre erkek kadını "kendisini tamamlayan" ve "onsuz hayatını sürdüremeyeceği" hayali bir konumda görür. kadını "kaybetmenin" kendi yaşamına direkt bir tehdit olacağını düşünerek büyük bir gelecek korkusu yaşamaya başlar. bu sebeple kadınla kendi arasında var olduğunu düşündüğü "hayali bağın" tehdit altında olduğunu hissettiği her durumda son derece aşırı ve vahşi bir tepki gösterir. ufacık bir sebep bile bu erkekte "hayatta kalma" ve "bağını koruma" güdüsünü tetikleyerek sonradan kendisinin de pişman olacağı "aşırı tepkiler" vermesine sebep olur.

    3) ataerkil toplum yapısı insanların ve özellikle erkeklerin bilinçaltına çocukluk yaşlarından itibaren yerleştirilir ve belli bir "kültürel rolü" oynaması gerektiği öğretilir. buna göre "erkek adam" güçlü,erkeksi ve kadından daha güçlü olmalıdır. bu rolü tehdit altında olmayan bir erkek son derece normal tepkiler gösterirken rolünü tehdit altında hissettiği anda büyük bir "utanç" duygusu hissetmeye başlayarak kendisini bile şaşırtan tepkiler vermeye başlar. bunun sebebi güçlü bilinçaltı etkilerdir. örneğin kadının kendisinden finansal olarak daha güçlü olması hatta böyle bir şeyin olma ihtimali bile "beyni kodlanmış" erkeği ani şiddete itebilir.

    4) "eleştirel iç ses" kişinin kendisi ve başkaları hakkında olumsuz duygular üretmesine sebep olan "yıkıcı düşünce işlemidir." bu ses aslında her insanda vardır ve olumsuz duygularımız buradan kaynaklanır. bu sesi kontrol edemeyen ve tam tersine bu iç sesin kontrolü altına giren insanlar her türlü olumsuz davranışı da sergilemeye başlarlar. şiddet gösteren erkeğin iç ses konuşmaları şu şekilde olabilir.

    " seni kontrol ediyor. sakın seni güçsüz göstermesine izin verme"
    " seninle alay ediyor. kendini kim sanıyor ki sana karşı böyle saygısızlık yapabiliyor"
    " sana böyle muamele etmeye nasıl cüret edebilir. gerçekten sevseydi böyle yapmazdı,demek seni kandırıyor"
    "seni aldatıyor olabilir. tam bir enayisin. hemen harekete geç ve enayi olmadığını göster"

    5) "hayali bağ" erkeğin sevdiğini söylediği kadını kendisinin "fiziksel bir parçası" olarak görmesidir. bu hayali bağın var olduğunu sanan erkek, kadına sözlü veya fiziksel şiddet uygularken aslında "kendini cezalandırdığını" düşünür. karşısındaki kadının kendi dışında "başka" bir insan olduğunu düşünemez ve bu sebeple sorumluluk duygusu yaşamaz. "sen benim canımdan bir parçasın" türü sözler aslında son derece tehlikeli bir düşünce biçimlerini tetikleyebilir.
  • bu konuyla ilgili bir kitap yazacağım okuyan erkek dönmeye karar verecek.
  • belki bu yazdıklarım sebebiyle linç edecek olanlar olur bilmiyorum. ama konuya farklı açılardan bakmaya çalıştım. genel olarak toplumun hassas olduğu bu konuda suistimale açık hususlar gördüm.

    evet, kadına yönelik şiddet kötüdür ama erkek tarafından yapıldıkça kötüdür; kadının kadına yaptığı şiddet bu kapsama sokulmaz. genel kanının aksine şiddet esnasında erkek hıncını alıp rahatlıyormuş gibi görünse de kadının eline koz verdiği için aslında en büyük zararı kendinedir. (burada eşini çay koymadı diye sistematik şekilde döven adamı değil ayda yılda bir sinirine hakim olamayanı baz aldım diğeri zaten direkt ayı modunda) çünkü şiddet uygulayan erkek şiddet sonrası aslında hiçbir kazanım elde etmezken toplumun direkt suçlamasına uğrar. tartışmada haklı da olsa şiddet uyguladığından dolayı suçludur. işte bu da bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır. nasıl mı?

    örnek olarak yıllar önce bir kız arkadaşımla tartışıyorum. ayaktayız, ben sakince konuşurken yakamdan tutup küfür ederek silkmeye başladı ben de ellerinden tuttum yakamdan çektim ve ittim. var gücüyle “beni dövecek misin?” diye bağırdı. etraftaki onca insan bize odaklandı.

    bunun gibi etrafımda bir çok örnek oldu. kadın galip gelemediği tartışmada erkeği kışkırtıp şiddet görerek otomatikman haklı pozisyona geçmeye çalışabiliyor. erkek kadının ilişkideki birçok yanlışını sıralasa bile kadın “beni dövdü” derse toplum içinde herşey tersine dönüyor.

    toplum genel olarak kadına şiddet konusunda hassas hatta şiddet uygulayan erkeklerin çoğu da aslında şiddeti savunmuyor. peki neden böyle oluyor? özellikle istanbul gibi bir yerde gün içerisinde her an kavgaya hazır olmak zorunda olan ve her cümlede tetikte duran insanların evlerine girince birden huzur dolu izlanda vatandaşına dönmesini beklemek çok mantıklı değil.

    sadece erkek mi? insanlarımıza sorsan hiçbiri şiddeti savunmuyor ama şiddet mağduru olan kadınlarımız da trafikte küfür ederek, iş yerinde astına mobing uygulayarak hatta yaramaz* çocuğuna tokat atarak şiddet uyguluyor. tabi yine sorsan kimse suçlu değil. yani bizim sorunumuz kadına şiddet ile kısıtlı değil; biz toplumca tümden tahammülsüz ve şiddete meyilliyiz. öfke kontrolüne sahip değiliz. eşine şiddet uygulayan bir erkeğin buna karşı çıkan başka bir erkek tarafından dövülmesi de buna örnek. demek ki o kişi de şiddeti bir araç olarak görüyor.

    benzer şekilde “kadına şiddet” konusunda sınırsızca eleştiri yapan kadının evinde çocuğunu dövmesi samimiyetsizlikten öte başka bir soruna yol açıyor. şiddete meyilli yeni nesil.
hesabın var mı? giriş yap