57 entry daha
  • beni en çok üzen de kadınların da haklı bulması oldu. hayır eşiniz hiç ev işlerine nasıl karışmaz? evlilik bir yastıkta kocamak değil midir? birbirine yardım etmek değil midir? hayatları paylaşmak değil midir? öyle değilse ne anlamı var niye evlenilir? sadece aşk için mi? sırf kadın çalışıp evin düzeni mi bozuluyor? niye adam da ev işlerine yardım etmiyor? bu mantık ne kadar gerici bir mantık? gerçi yazdığım şeyler kadınların değersizleştiği bu devirde mantıksız kalıyor. ama bunu savunan kadınların olması da oldukça üzdü beni. eve iki maaş gelmesi kötü mü? ev işlerindem birbirine yardım etmek ayıp mı sayın erkekler? yazık gerçekten yazık.
  • evlilik degildir o, koleliktir. yoksa duramazsin.
  • eğer mümkünse maddi açıdan büyük sıkıntıya sokmayacaksa yarı zamanlı çalışsın, hem işi kurtarır hem eşi. spora zaman ayırır, çocuğuna zaman ayırır, ev işlerine zaman ayırır da ayırır. allah ayırmasın be yavrum. gebertmeyin kendinizi ikisine de yetişeceğim diye. birini ya bırakacaksın ya da orta yolu bulacaksın. samimiyetimle söylüyorum kendim için geliştirdiğim yöntem budur. tam zamanlı iş tekliflerini altı ya da altı buçuk gün+gece mesaisi gibi çalışma zorunluluğu olduğu için reddedip iki senenin sonunda bir iş buldum hayatın anlamını bulmuş gibiyim a dostlar. kazandığımı akşam yemeğine gömdüğüm o günleri de arada özlemle anıp kendime güzellikler yapınca tadından yenmiyor.
  • yanlış bir tespittir. çalışan kadınlar evliliği bitirmiyor. erkeklerin hanzoluklarına katlanamayan ekonomik özgürlük sahibi türk kadını evliliği bitiriyor. çok da iyi yapıyorlar, helal olsun.
  • hiç kusura bakmayın ama, evliliğiniz zaten karınızın çaresizliği üzerinde inşa edilip, ayakta duruyorsa o evlilik zaten bir zahmet devam etmesin.
  • genelleme yapmamak lazım. kişiye ve çalışılan yere göre değişir.
  • boyle ataerkil sacma sapan dusuncelerin devam etmesi gercekten gelecege dair var olan umutlarimi da tuketiyor. zaten sirf kadinin calismasindan dolayi bir evlilik bitiyorsa o evlilik hic olmamistir . yani ne gibi eksileri var kadinin calismasinin anlamiyorum eger ev isleri yapilamiyorsa bu suc kadinin degildir sonucta evde birlikte yasaniliyor o is de birlikte yapilir . tabi alismis pasalar gariban sessiz ev hanim annelerimize her isi yapar yeri gelir susar boynunu buker keske onlar da bu durumda olmasalardi . bu hayatta sen nasil ayakta durmak gelecege guvenle bakmak icin calisiyorsan kadinlarimiz da ayni sekilde bu haklara sahiptir. tabi bilerek ailesini ihmal eden kadin veya erkekleri tenzih ederim .
  • en sevdiğim yazar bu başlığa yazdığına göre ben de damlayabilirim sanırım. bundan sonra böyle. o nereye ben oraya. *

    kendisine ve kendisi gibi düşünen yazarlara söyleyeceğim ilk şey korelasyon ile nedensellik arasındaki farkı öğrenmeleri olacaktır. iki durumun birbirleriyle korelasyon içinde olmaları, tek başına bu iki durum arasında bir nedensellik bağı olduğuna işaret etmez. bu iki durum, tek taraflı bir nedensellikten ziyade karşılıklı nedensellik bağıyla bağlı olabilir, başka bir üçüncü durumun ortak sonucu olabilirler ya da bu korelasyon ilişkisi tamamen anlamsız da olabilir. onlarca, yüzlerce, binlerce örnek bulunabilir sanırım. ama özellikle en sevdiğim yazar adına konuşursak, onun için nedensellik vs hak getire, bir şeyi söylerken tek derdi söylemine yarayıp yaramadığı. (korelasyon başlığında şöyle basit ama görece güzel bir örneğe rastladım. (bkz: #287605))

    istatistiklere bakmadım ama ekonomik özgürlüğü olan kadınların daha çok boşanması benim de beklediğim sonuçtur. fakat bu, ekonomik özgürlüğünü eline almış kadınların ev hanımlarına göre daha mutsuz olmalarından ziyade, kendi başlarına bir hayat kurma noktasında daha atik, daha cesur karar alabilmelerinden kaynaklanıyor olmasın muhterem sözlük yazarları? ne dersiniz?

    ilgili yazarların fikriyatına göre, çalışmayan kadınlar boşanmıyorlar çünkü mutlular. boşanmayla bitmeyen her evlilik oldukça mutluyken, boşanmayla sonlananlarsa tamamen birer facia oluyor. bu zaten ilgili yazarların zihin dünyaları hakkında bize yeterince fikir veriyor. çalışmayan kadınlarda boşanma oranlarının düşük olmasının sebebi, bu insanların mutlu mesut yaşıyor olmaları değil, bundan daha çok tek başlarına bir hayata başlamak noktasında karşılaşacakları güçlükler, ekonomik özgürlüklerinin olmayışı, toplumun daha alt katmanlarında ailesinden ve etraftan göreceği baskılardan çekinmesi, ya da daha yaşlı olanlarında böyle bir ihtimalin akıllarına dahi gelmemesi olabilir. ben etrafımda bu tip gerekçelerle boşanmayı gerçekçi bir yol olarak görmeyen kadınlar gördüm. toplumun üst katmanlarındaki kadınlara bakarak nafakadan falan bahsedebilirsiniz, hoş ona da karşı olduğunuzu gayet iyi biliyoruz ya, fakat toplumun alt katmanlarına inildikçe, hem o nafakalar tek başına bir hayat kurmaya yetecek meblağlar olmayacaktır, hem de kadınların gerek ailesinden gerekse boşanmak istediği eşinden baskı ya da psikolojik veya fiziki şiddet görme sıklıkları artacaktır. ne zaman haberleri açsam bu şekilde bir kadına yönelik şiddet haberine rastlıyorum, rastlıyoruz. mesele biraz buradan kaynaklanıyor, elbette toplumun daha üst katmanlarındaki kadınlar bu tip sorunlardan muaf değil ama hem görülme sıklığı azalıyor, hem de bu kadınlar daha etkin mücadele edebiliyorlar bu tip sorunlarla. demem o ki sevgili dostlarım, kadınların çalışması evliliklerinde mutsuz olmalarının nedeni olmaktan ziyade, mutsuz olduklarında boşanma kararı almalarını kolaylaştıran bir etken. yoksa ne devam eden her evlilik mutlu bir evlilik, ne de boşanmayla sonuçlanan her evlilik bir facia. eğer insanlar birlikte mutsuzlarsa, evliliklerini sürdüremiyorlarsa, boşanmaları ikisinin de faydasına olacakken, bu çok zeki ve çok bilgili dostlarımıza göre kadınların boşanmak istemesinin önünü kesmek için çalışmalarına ya da daha doğru bir tabirle ekonomik özgürlüklerini ellerine almalarına karşı olmak gerekiyor. sonra bu fikirlerin geri kafalı, arkaik fikirler olduğunu söylediğimizde kızıyorsunuz. ekonomik ya da toplumsal olarak size muhtaç olduğu için evliliklerini sizinle sürdürmeye mecbur olan kadınlarla yaşamak istiyorsanız bilemiyorum ama birinin sırf mecburiyetten yanımda kalması kadar can sıkıcı bir şey olamaz sanırım kendi adıma.

    bu arada, kadınların kapitalizme köle olmasını falan savunmuyoruz. eğer kira gelirleri ya da benzer gelirleri varsa çalışmasınlar elbet. ama kitlesel olarak ekonomik özgürlüğü eline almanın en yaygın yolu olduğu için kadınların iş hayatına katılımı savunuluyor. yoksa asıl savunulan şey ekonomik özgürlüğünün olması. hem anlamadığınız şey şu, kadınların ekonomik özgürlüğü arttıkça, iş hayatındaki cinsiyete dayalı bariyerler azaldıkça, kadınların nafaka alma oranları düşecektir, ki uslu birer çocuk olup cinsiyet eşitliğini sağlarsak, belki kim bilir nafaka gibi görece anakronik bir kurum da tedavülden kalkacaktır. siz hem nafakaya karşısınız, hem kadının çalışmasına, bir imza bir ömür düsturunuz sanırım. bu arada size bir sır vereyim, umarım deneyimleyerek öğrenmek zorunda kalmazsınız ama mutsuz bir evliliği sürdürmektense boşanmak çok daha uygun olacaktır.
  • tek başına kadının çalışma hayatına girmesine bağlamak iddialı olsa da, etkisi yadsınamaz...

    ama... çok severek evlendim. kendim ve eşim dahil hiç kimse ayrılacağımıza ihtimal vermedi; başkaları, çizdiğimiz kusursuz aile portresi sebebiyle... ben, "ne yaparsa yapsın beni çok seviyor" düşüncesiyle... beyefendi ise "ne yaparsam yapayım bi yere gitmez bu" mantığıyla... ama olan biten göz ardı edilemez boyuta gelince evlilik bitti. 15 yıllık beraberlikten, öfkeli ve saldırgan bir adam, hayatı alt üst olmuş bir kadın ve çocuk kaldı. o öfkeli adam, çocuğuna çok düşkün olduğunu söylese de, maddi olarak bütün desteğini önce tamamen çekti, sonra da komik rakamlara indirgedi.

    neyse ki çocuğunun çalışan bir anneye sahip olma gerçeğiyle büyümesini fazlaca dramatize etmeyen bir anne vardı ortada ve iş hayatından hiç kopmamıştı. baba hiç planda yokken aylarca işsiz kaldığında da, resmi olarak hayatlarından çıkıp gittiğinde de temel ihtiyaçlarını elinden geldiğince karşılayabildi.

    çok kolay değil mi? zorunlu nedenlerle çalışmak zorunda olan kadınları, maalesef gözleri arkada kalarak çocuklarını yabancılara teslim etmek zorunda kalan anneleri göz ardı ederek don, gömlek edebiyatı yapmak, örnek anne triplerine girmek.

    şanslıyım, çok sevdiğim ve hayatımı idame ettirmeme olanak sağlayan bir işim, kızımı rahatlıkla emanet ettiğim annem ve geleceğe güvenim var. hem de yarın ne yapacağı belli olmayan bir insanoğluna zoraki duyulan güvenden çok daha öte bir rahatlık bu. kızım için de dileğim, ayaklarının üzerinde duran güçlü bir kadın olması. çünkü şu hayatta, siz ayaklarınızın üzerine basmadıkça kimse taşıma hevesinde olamayacak yükünüzü.
  • kadının kazandığı paraya maaşına dokunmazsanız hiç bir şey olmaz gül gibi geçinip gidersiniz.ütü yemek vs tarzı ev işi yapmak istemeyenler çalışmadıkları zamanda yapmıyor zaten.çalışmayandan değil istemediği bir şeyi yapandan korkun sorun orda

    not: çocuklara harcanan hariç
428 entry daha
hesabın var mı? giriş yap